Sevgili arkadaşlar, cennet yürekli dostlar!
Bizler Hz.Adem Ve Hz Havva'nın soyundan geliyoruz. Onlar cennetteydiler. Sınırsız zevkleri tattılar ve bizim genlerimiz cenneti özlüyor.
Düğüm düğüm olursunda bir söz keser düğümlerini... Haydi biraz geçmişe gidelim Cennetten gelen atalarımızın genlerine...
Öyle güzel bir yerden geldilerki, dünya sürgün yeridir bize... Öyle bir tat aldılarki, dünyada binlerce meyveye katılmış bir tadı zevki bir yudum suyla içtiler cennet bahçesinde... Aşk mı? Sevgi mi? Dünyada gerçek aşk yoktur; Aşk cennet için varedilmiştir... Cennettedir gerçek sevginin sıcaklığı... Biz bu dünyaya gönderildik... Cennete göre sürgündür bizim bu yolculuğumuz!
"Ben dünyanın dostlarım için acı, bulanık, dar ve sıkıntılı olmasını vahyettim; Ta ki, bana kavuşmayı özlesinler" Camiü's-Sağir,Hadis no :2723
Affet Allah'ım! Biz cenneti bize sıkıntı ve darlık vereceğin dünyada arıyoruz... Affet Allah'ım! Bizler cenneti çok özledik... Affet Allah'ım! sonsuz cennet özlemini, fani dünyanın oyun eğlencesine kurban ettik...
Sahi ölüm size, bana ne kadar yaklaştı? Azrail'in nefesini kaç kez hissettik? Aslında o, aldığımız nefes kadar yakın bize değilmi? Sahi Azrail geldiğinde, 'bekliyordum seni, cenneti çok özledim' diyebilecek miyiz? Yoksa, 'daha zamanım olmalı, daha gidemediğim tatil yerleri, tatmadığım lezzetler, görmediğim doyamadığım sevdiklerim var' mı diyeceğiz?
Dünyada yaşamasını bilmeyen, Cennette yaşayamaz!
Bizler cennet'ten gelmiş atalarımızın torunuyuz... Bizler cenneti özlüyoruz. Kimbilir belkide çoğumuzun kişiliğinde olan, aşkı aramak, maceracı olmak, mutlak sevgiyi aramak, yani neyse aradığımız, galiba biz onu cennette daha çok sevdik. Bizler bu yalancı dünyada onun peşinden koşar olduk. Sahi ruhun neyi arıyor senin? Özlediğin cennetteki bir meyveyi mi, yoksa genlerini bozduğun ruhunla gideceğin cehennemi mi?
Cenneti özlüyoruz Ölümü özlediğimiz kadar, ve dünyada yaşamasını bildiğimiz kadar
Hepimizin sonsuz hayatı inşallah özlediğimiz cennetimizde son bulur.
Harun Reşit’in zevcesi, H.Reşit’e;
“Allah’a (cc) hamdolsun ki bu dünyada saraylarda rahat ve mutluluk içinde yaşıyoruz. Rabbimiz bize Ahirette de böyle, hattâ daha iyi şartlarda yaşamayı nasip etse keşke” der. Harun Reşit de:
“İnşaAllah hanım kim istemez Ahiret mutluluğunu?..” der. Harun Reşit dışarı çıkıp dolaşırken Behlül Dâna’nın yeri kazdığını görür ve takılmadan edemez:
“Hayırdır Behlül yine ne işler çeviriyorsun?” O da:
“Cenneti arıyorum.” der. Harun Reşit:
“Behlül! Burada Cennet aranır mı? Behlül de taşı gediğine koyar.
Sen sıcak yatağında, Saraylarda Cennet arıyorsun oluyor da, burada neden olmasın?
“Ey Küfe halkı! Ey hileci ve hıyanetkâr halk! Sizi gidi günahkârlar!... Şimdi ağlıyorsunuz ha? ALLAH göz yaşlarınızı asla dindirmesin! Gözlerinizden yaş hiç eksik olmasın! Şulelerinizin feryadı asla dinmesin! Kalpleriniz acı ve keder içinde yansın!
Ne sizin andlaşmalarınıza bir değer verilir, ne de sözlerinize itibâr edilir. Lâftan, öğünmekten, gösterişten, cariyeler gibi dalkavukluk yapmaktan ve düşmanla gizli işbirliği yapmaktan başka neyiniz var sizin? Bilin ki, siz şirretsiniz! karaktersiz ve alçaksınız!
Simdi kardeşim ve bizler için mi ağlıyorsunuz? Onun için mi hazin ve acıklı çığlıklarınız göğe yükseliyor? Evet VALLAHi, ağlayın da ağlayın! Çünkü siz ancak ağlamaya layıksınız. Sizinki öyle bir utanç ve alçaklık ki, hiçbir suyla yıkanmaz!
Siz zamanın İmamının katline ortak, en azından seyirci kalma alçaklığını içinize sindirdiniz. Onun mübarek kanının pıhtıları hâlâ ellerinizde ve siz onları aslâ aslâ temizleyemeyeceksiniz!”
alıntı