Kıymetini bilmeli hayatınkıymetini bilmeli sevdanınsabahın kızıllığınınikindi serinliğiningün batımının eşsiz güzelliğinin kıymetini bilmeli. Aldığımız nefesinuyuduğumuz geceningördüğümüz rüyanınuyandığımız sabahın kıymetini bilmeli...

Kıymetini bilmeli varoluşun
yüzümüzü okşayanesen rüzgârıngönlümüzü ıslatan yağmurungökyüzünü örten pamuğumsu bulutlarınrenklerin cümbüşü gökkuşağınıniçimize işleyen kuş cıvıltılarınınpenceremizden gönlümüze süzülen ay ışığının kıymetini bilmeli...

Kullandığımız her kelimenin
uzattığımız virgülsüz cümlelerinyazdığımız kaleminçizdiğimiz resminbağrını karaladığımız kâğıdınkendimizi bıraktığımız kitap sayfalarının kıymetini bilmeli.

Her sabah vazgeçilmezimiz tarağın
saç tokasınıngururla baktığımız bizi bize sunan aynalarınkapatıp açtığımız kapılarıngiydiğimiz ayakkabılarınattığımız adımların kıymetini bilmeli. Çocukluğumuzun şâhidi salıncaklarınçarpışan arabalarınbüyüyünce öksüz bıraktığımız oyuncaklarındört gözle beklediğimiz mektupların kıymetini bilmeli.

Öylesine yaşanmalı ki hayat
hiçbir şeyhiçbir zaman boşlukta sallanmamalı. Şöyle düşünüp baktığımızda her şeyin bizim için var olduğunu anlamalıbize hizmet için teyakkuzda beklenildiğini unutmamalı.

Öyle ya; ayakkabı giyilmeyi
sürme çekilmeyimektup okunmayıcümle kurulmayıtoka güzelliğe güzellik katmak için takılmayıtarak dağılan saçları toplamayıkitap sayfaları keşfedilmeyibilgilendirmeyiadımlar gideceğimiz yere götürmeyirüzgâr serinlik vermeyiay ışığı ve yıldız yüreğimizde büyümeyigece kötülükleri örtmeyisabah yenilikleri sunmayıgökkuşağı sevdayı sergilemeyirüya umutları tazelemeyi bekliyor. Her şey bizim için var...

Dertler
hüzünlermâtemlerkötülükler yok mu? Tabii ki onlar da var. Onlar da bizim için. Onlar olmasaydı hayat da olmazdı. Kötülük olmasaydıiyi nasıl seçilirdimâtem olmasaydı mutluluk nasıl anlaşılırağlamak olmasaydıtebessüm ferahlatır mıydı gönlümüzü? Her şey zıddıyla kaim değil miydi bu dünyada? Kıymet bilmek için illâ kaybetmek mi lâzım? “Kıymet”in de kıymetini bilmeli.

Hayattan ne kadar da çok şikâyet ediyoruz? Durup düşündüğümüzde
günlerimizemeğimizhep “daha çok” için gelip geçiyor. Farkında mıyız ki “daha çok” dediğimizde elimizdekinin mutluluğunu yaşayamıyor“daha çok”un kaygısıyla eritiyoruz ömrümüzü. Nereye kadar?

Oysa mutluluk
oysa huzur bize kendimizden daha yakın değil mi? Bir tebessümde aramalı umudubir selâmda bulmalı huzuru. Batan güneşin peşinden koşmak yerine doğacak güne dönmeli yüzümüzü. Tabii ki düşler ve hayatın gerçekleri her zaman kesişmez. Genellikle gerçeklerle düşler arasında tercih yaparız. Yaptığımız tercih de hayatımız olur. O zaman neden mutluluk düşlerimizi hayatın gerçekleriyle barıştırmıyoruz? Neden tercihimizin adı mutluluk olmasın? Mutlu olmaktan korkuyor muyuz yoksa? Eğer gülleri duyabileceğimize inanırsak bir gün mutlaka duyarız. Kıymetini bilmeli gülleringül yüzlerinkömür gözlerinkıymetini bilmeli sevmenin ve sevilmeninkıymetini bilmeli her şeyin...

YUSUF ÇAPUR