Her zamanın bir hükmü var. Şu gaflet zamanında musibet şeklini değiştirmiş. Bazı zamanda ve bazı eşhasta belâbelâ değil
belki bir lûtf-u İlâhîdir. Ben şu zamandaki hastalıklı sair musibetzedeleri-fakat musibet dine dokunmamak şartıyla-bahtiyar gördüğümden
hastalık ve musibet aleyhtarı bulunmak hususunda bana bir fikir vermiyor.
Ve banaonlara acımak hissini iras etmiyor. Çünkü
hangi bir genç hasta yanıma gelmişse
görüyorum
emsallerine nisbeten bir derece vazife-i diniyeye ve âhirete karşı merbutiyeti var. Ondan anlıyorum ki
öyleler hakkında o nevi hastalıklar musibet değil
bir nevi nimet-i İlâhiyedir. Çünkü
çendan o hastalık onun dünyevî
fâni
kısacık hayatına bir zahmet iras ediyor
fakat onun ebedî hayatına faydası dokunuyor. Bir nevi ibadet hükmüne geçiyor. Eğer sıhhat bulsa
gençlik sarhoşluğuyla ve zamanın sefahetiyle
elbette hastalık hâletini muhafaza edemeyecek
belki sefahete atılacak.
Bediüzzaman Said NursîLem'alar
*
En hayırlı genç odur ki...
"Gençlerinizin hayırlısı ihtiyarlarınıza benzemeye çalışanlar; ihtiyarlarınızın kötüsü de gençlerinize benzemeye çalışanlardır" hadis midir? Bundan murad nedir?
Elcevap: Hadis olarak işitmişim. Murad da şudur ki: En hayırlı genç odur kiihtiyar gibi ölümü düşünüp âhiretine çalışarak
gençlik hevesâtına esir olmayıp gaflette boğulmayandır. Ve ihtiyarlarınızın en kötüsü odur ki
gaflette ve hevesatta gençlere benzemek ister
çocukçasına hevesât-ı nefsâniyeye tâbi olur.
Bediüzzaman Said NursîMektubat
*
Üstadyanına gelen gençlerle ne konuşurdu?
Üstadyanına gelen gençlere de dâimâ Nur derslerini okumalarını
zamanın ahlâksızlık tehlikelerinden sakınmalarının büyük menfaat ve saadetini onlara telkin ederek
namaz kılmalarının lüzumunu ihtar ederdi. Bu tarzdaki dersinden
belki binlerce gençler intibâha gelmişlerdir.
Bediüzzaman Said NursîTarihçe-i Hayat
*
Gençlik damarı akıldan ziyâde hissiyâtı dinler
Evetgençlik damarı akıldan ziyâde hissiyâtı dinler. His ve heves ise kördür
âkıbeti görmez; bir dirhem hazır lezzeti
ileride bir batman lezzete tercih eder; bir dakika intikam lezzeti ile katleder
seksen bin saat hapis elemlerini çeker; ve bir saat sefâhet keyfiyle
bir nâmus meselesinde
binler gün hem hapsin
hem düşmanın endişesinden sıkıntılarla ömrünün saadeti mahvolur.
Bediüzzaman Said NursîSözler
s. 135
*
Birkaç bîçare gençlere verilen bir tenbihbir ders
bir ihtardır
Birgün yanıma parlak birkaç genç geldiler. Hayat ve gençlik ve hevesât cihetinden gelen tehlikelerden sakınmak için tesirli bir ihtar almak isteyen bu gençlereben de
eskiden Risâle-i Nur'dan meded isteyen gençlere dediğim gibi
dedim ki:
Sizdeki gençlik katiyen gidecek. Eğer siz daire-i meşrûada kalmazsanızo gençlik zâyi olup başınıza hem dünyada
hem kabirde
hem âhirette kendi lezzetinden çok ziyâde belâlar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslâmiye ile
o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak
iffet ve nâmusluluk ve tâatte sarf etseniz
o gençlik mânen bâkî kalacak ve ebedî bir gençlik kazanmasına sebep olacak.
Hayat iseeğer imân olmazsa veyahut isyan ile o imân tesir etmezse
hayat zâhirî ve kısacık bir zevk ve lezzetle beraber
binler derece o zevk ve lezzetten ziyâde elemler
hüzünler
kederler verir. Çünkü insanda akıl ve fikir olduğu için
hayvanın aksine olarak hazır zamanla beraber geçmiş ve gelecek zamanlarla da fıtraten alâkadardır. O zamanlardan dahi hem elem
hem lezzet alabilir. Hayvan ise
fikri olmadığı için
hazır lezzetini
geçmişten gelen hüzünler ve gelecekten gelen korkular
endişeler bozmuyor. İnsan ise
eğer dalâlet ve gaflete düşmüş ise
hazır lezzetine geçmişten gelen hüzünler ve gelecekten gelen endişeler o cüz'î lezzeti cidden acılaştırıyor
bozuyor; hususan gayr-i meşrû ise
bütün bütün zehirli bir bal hükmündedir.
(...)
İşte hayat böyledir. Hayatın lezzetini ve zevkini istersenizhayatınızı imân ile hayatlandırınız ve ferâizle zînetlendiriniz ve günahlardan çekinmekle muhâfaza
Elhâsıl: Gençlik gidecek. Sefâhette gitmiş isehem dünyada
hem âhirette binler belâ ve elemler netice verdiğini ve öyle gençler ekseriyetle sû-i istimâl ile
israfât ile gelen evhamlı hastalıkla hastahânelere ve taşkınlıklarıyla hapishânelere veya sefâlethânelere ve mânevî elemlerden gelen sıkıntılarla meyhânelere düşeceklerini anlamak isterseniz
hastahânelerden ve hapishânelerden ve kabristanlardan sorunuz. Elbette hastahânelerin ekseriyetle lisân-ı halinden
gençlik sâikasıyla israfât ve sû-i istimâlden gelen hastalıktan enînler
eyvahlar işittiğiniz gibi
hapishânelerden dahi
ekseriyetle gençliğin taşkınlık sâikasıyla gayr-i meşrû dairedeki harekâtın tokatlarını yiyen bedbaht gençlerin teessüflerini işiteceksiniz. Ve kabristanda ve mütemâdiyen oraya girenler için kapıları açılıp kapanan o âlem-i berzahta
ehl-i keşfe'l-kuburun müşâhedâtıyla ve bütün ehl-i hakikatin tasdikiyle ve şehâdetiyle
ekser azablar gençlik sû-i istimâlâtının neticesi olduğunu bileceksiniz.
Hemnev-i insanın ekseriyetini teşkil eden ihtiyarlardan ve hastalardan sorunuz; elbette
ekseriyet-i mutlaka ile esefler
hasretler ile
"Eyvah
gençliğimizi bâd-i hevâ
belki zararlı zâyi ettik! Sakın bizim gibi yapmayınız" diyecekler. Çünkü
beş on senelik gençliğin gayr-i meşrû zevki için
dünyada çok seneler gam ve keder ve berzahta azab ve zarar ve âhirette Cehennem ve sakar belâsını çeken adam
en acınacak bir halde olduğu halde
"Er-râzî bizzarari lâ yunzeru leh" sırrıyla hiç acınmaya müstehak olamaz. Çünkü
"Zarara rızâsıyla girene merhamet edilmez ve lâyık değildir."
Cenâb-ı Hak bizi ve sizibu zamanın câzibedar fitnesinden kurtarsın ve muhâfaza eylesin. Âmin.
Bediüzzaman Said NursîSözler.