Riyâdu’n-Nâsihîn’de geçtiğine göre Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: “Mi’rac gecesi Rabbimi kalb gözüyle gördüm.”
Mevâhib-i Ledünniyye’de nakledildiği vechile Efendimiz (s.a.v.) Hakk’a yakınlığı esnasında buyurdular:
- Ya Rabb! Muhakkak ki Sen geçmiş ümmetlere çeşitli dünyevî azablar verdin. Bazı ümmetlerin üzerine taşlar yağdırdın ve bazısını yere geçirdin ve bazısını insan sûretinden çıkarıp hayvan sûretine çevirdin. Acaba benim ümmetime ne eyleyeceksin?” dedi. ALLAH Tebareke ve Teâlâ ve Teakaddes Hazretleri buyurdular ki:
- Senin ümmetine edeceğim şudur kiüzerlerine rahmet inzal eylerim ve günahlarını hayrat ve hasenata tebdil eylerim ve onlardan bir kimse Bana dua ederse Ben karşılık veririm
yani duasını hüsn-i kabul ve icâbet ile telakki ederim
âsilerin hatalarını dünyada saklar
âhirette dahi onlar hakkında Senin şefaatını makbul kılarım. Eğer dost dostun muatebesini (paylama
tekdir etme) sevmiyeydi Senin ümmetini muhasebe kılmaz idim. Yani Sen Benim muatebemi sevip hoş göreceğin için ümmetini muhasebe ve ibtilaya maruz kıldım. Ve yine buyurmuştur ki:
- Ya Muhammed (s.a.v.)! İndimdeki kadrinin mahşerde mahlûkata zahir olması için bu gece ümmetinin üçte birini Sana bağışladım. Kıyamet gününde de üçte ikisini bağışlayacağım.
- Ya Muhammed (s.a.v.)! Şüphesiz Senin ümmetin itaat de eder isyan da. Onların itaatı rızamlama’sıyetleri de kazamla (takdirimle)dir.
- Ya Habîbim! Ümmetine çok mal vermedim kikalbleri taş gibi katılaşmasın. Ümmetini kabirlerinde fazla kalmaması için ahir zaman ümmeti kıldım. Yani âhir zamanda dünyaya gönderdim. Cennet sen girinceye kadar diğer nebilere
senin ümmetin girinceye kadar da diğer ümmetlere mahremdir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
ALLAH Teâlâ’ya: - “İlâhi ve Seyyidî! Senden ne babamı ne de annemi istiyorum. Senden ümmetimi istiyorum
ümmetimi yâ Rabbi!” diye yalvardı. ALLAH Teâlâ buyurdu:
- Yâ Muhammed! Ben latîf bir İlâhSen şerif bir nebi
ümmetin ise zaif bir topluluktur. Nasıl olur da latif ile şerif arasında bulunan zâif ümmetin zâyi olur? Yâ Muhammed! Sen ümmetim
ümmetim diye nida ediyorsun. Ben azîmüşşan “rahmetim
rahmetim” diyorum. Rahmetim de her şeyi kuşatmıştır.
Mi’rac-ı Nebevî’de ALLAH Teâlâ:
- “Ey Habîbim! Her mahbûb habîbine geldiğinde bir hediye ile gelir. Huzûruma hangi şeyle geldin?” diye sordu.
Efendimiz (s.a.v.)şöyle buyurdu:
- Ya Rabbi! İki şey ile geldim kiSenin hazinen bunlardan hâlidir. ALLAH Teâlâ bildiği halde:
- O iki şey nedirdedi. Efendimiz (s.a.v.):
- Birisi noksan ibadet diğeri ümmetin isyanı.ALLAH Teâlâ buyurdu ki:
- Habibim! Sen huzuruma acz ve i’tiraf ile geldin. O halde Sana misli misline ecir verdim ve ümmetinin isyanını affetmekle gufrana tebdil ettim. Bu ma’nada ALLAH Teâlâ şöyle buyurdu: “İşte bunların kötülüklerini ALLAH hasenata tebdil eder.” Sonra ALLAH –azze ve celle- şöyle dedi:
- Ya Muhammed! Sağ tarafına bak. Baktı ki büyük dalgalı bir deniziçinde bir oda
o odada bir ağaç ve o ağacın üzerinde gagasında bir parça toprak tezek bulunan bir kuş gördü.
ALLAH Teâlâ bunu izah ederek şöyle buyurdu: - Yâ Muhammed! Bu deniz rahmetimbu ağaç ve oda
dünya ve onun bahçeleri
kuş insan
tezek de insanların ma’siyetleridir. Bu azıcak tezek engin denizi bulandırabilir mi? Rahmet denizi bir dalgalandı mı
o günde zerresi yok olur gider. Sen şefîu’l-müznibinsin
ben de erhamü’r-rahîmim.
Rasûl-i Ekrem (s.a.v.)’in Hakk Teâlâ’yı Mirac’da kalb gözüyle veya baş gözüyle görmesi hakkında ihtilaf vardır. Abdullah b. Mes’ud ve Ebû Hureyre (r. anhüma)’nın Hz. Aişe (r. anha)’den rivayetine göre:
- Hz. Muhammed (s.a.v.) Rabbini gördü müşeklindeki bir suâle cevâben Hz. Âişe demiştir ki:
- Her kim Hz. Muhammed (s.a.v.) Rabbini gördü derse yalan söylemiştir. Sonra şu âyeti okumuştur: “Gözler ALLAH’ı idrak etmez. Fakat Cenâb-ı ALLAH gözleri idrak eder. Çünkü ALLAH azze ve celle latîftirgörülmez
habîrdir
her şeyi görür.” (En’am
6/103) Abdullah bin Abbas (r.a.) dahi Rasûlullah (s.a.v.)’ın Rabb Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerini gözleriyle görmüş olduğu haberini meşhur olarak nakletmiştir. Taberi’nin Mu’cem-i Evsât’ında kuvvetli bir isnad ile İbn-i Abbas’dan rivayetine göre: “Hz. Muhammed (s.a.v.) Rabbine nazar etti. Cenâb-ı Hakk
kelâmı Musa’ya
hulleyi İbrahim’e
nazar ve rü’yeti de Hz. Muhammed (s.a.v.)’e tahsis buyurdu.” demiştir.
Rü’yet hakkında uzun mütâlalar var ise de hulâsâsı budur.