Konu hakkında önce birkaç soru sorarak başlayalım.
—Fetret nedir? Kelime ve terim anlamından ne anlaşılmaktadır.
—Kuranda fetret kavramı geçmekte midir?
—Fetretin kapsamı nedir? İslamın adını duymamak mı islamı orijinal haliyle duymamak mı?
—Fetret İslam dini ile mi sınırlı yoksa Allah ve ahiret inancının tamamıyla mı ilişkilidir?
Fetret ehli olanlar nelerden sorumlu oluyor nelerden sorumlu olmuyorlar?
—Fetret ehli konumuna girmiş olanların ahiretteki durumu nedir?
Bu konuda Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde Mustafa akçayın” Dini sorumluluk açısından fetret ehli” adlı bir doktora tezi bulunmaktadır.1997 de onaylanan tez 536 sayfa. Bu konuda detaylı bilgi sahibi olmak isteyenler ilgili teze başvurabilirler. Tezdeki bilgiler ışığında ve bu konuda elde etmiş olduğum 5 makale ışığında konuyu kısaca sizinle paylaşmaya çalışacağım.
1.Fetret nedir? Kelime ve terim anlamından ne anlaşılmaktadır.
Kelime, sözlük anlamında "fetere" şeklinde fiil olarak birlikte kullanıldığı kelime ve edatlarla çeşitli anlamlara gelmekteyse de hepsinde ortak olan anlam "bir şeyin hiddetten sonra sükûnete kavuşması, şiddetten sonra yumuşaması, güç ve kuvvetini kaybedip zayıflaması" dır. "Fetret" kelimesi ise "duraklama, kesintiye uğrama, zayıflama, sükûna erme, gevşeme ve gevşeklik, kırgınlık fersizlik, takatsizlik, zaaf ve inkıta' " anlamlarına gelmektedir.
Öyle görülüyor ki fetret kavramında duraklama ve kesintiye uğrama gibi anlamlar baskın çıkmaktadır.
Terim olarak anlamı ise kapsamını da beraberinde getirdiği için çeşitli tanımlamalardan geçmiştir. Dr.Mustafa Akçayın tezinde belirttiğne göre terim anlamında birkaç kullanım bulunmaktadır.
a) Fetreti belli bir zamana tahsis etmeyen tanımlar:
Meselâ dil bilginleri fetreti mutlak olarak "herhangi iki peygamber arasında risaletin yani hak dine davetin kesintiye uğradığı zaman dilimi"9 şeklinde tanımlamışlardır. Keza Kurtubî de fetreti "herhangi iki peygamber arasındaki inkıta'/kopukluk " olarak açıklamıştır.
b Fetreti belli bir zaman dilimine tahsis eden tanımlar:
Meselâ Râgib el-Isfahanî fetret âyetinden hareketle fetreti belli bir zaman dilimine tahsis ederek "Hz.Peygamber'in gelişinden önceki dinî durgunluk ve zayıflık hâli" İbn Kesîr de "Hz. İsa'dan Hz. Muhammed'in (s.a.s.) gönderilmesine kadar süren uzun dönem" olarak tarif etmiştir.
c) Fetreti mutlak ve tahsis edilmiş olarak birlikte tanımlayan tarifler:
Meselâ İbn Esîr, bu şekilde tarif ederek fetreti "herhangi iki peygamber arasında vuku bulan risaletin kesildiği dönem ve Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasındaki risaletsiz geçen zaman dilimi" şeklinde tanımlamıştır
2. Kuranda fetret kavramı geçmekte midir?
Maide süresi 19.ayette geçmektedir.Ey Kitap Ehli, resullerin arası kesildiği dönemde: "Bize müjdeci de, bir uyarıcı da gelmedi" demenize (fırsat kalmasın) diye size apaçık anlatan elçimiz geldi. Böylece müjdeci de, uyarıcı da gelmiştir artık. Allah her şeye güç yetirendir.
3. Fetretin Kapsamı nedir? Kimler fetret ehli olabilmektedir.
Dr. Veysel Sarayın köprü dergisinde ele aldığı bir makaleye göre de fetretin terim anlamı üzerinde üç görüş bulunmaktadır.
1- Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasındaki dönemde yaşayıp, hiçbir dinin tebliği kendilerine ulaşmayanlar.
2- Ergenlik çağına gelmeden önce vefat eden kafir ve Müslüman çocukları
3- İslamiyet’ten önce ve İslam geldikten sonraki dönemde peygamber davetinden hiçbir şekilde haberdar olmayanlar.
Buna göre İslami tebliğden yoksun olanlar ile çocuklar fetret ehli sayılabilmektedirler. Ama bunların sorumluluklarının aynı olacağı anlamına geliyor mu? Bu tartışılır. Ama şu an konumuz fetretin kavramı üzerinde çıkarsama yapmaktır.
İmam Gazali’ye göre iman mecburiyetinin iki şartı var
1.Peygamber’in tebliğinin sahih olarak ulaşması lazım.Peygamber kendilerine sahtekar yalancı şekliyle ulaşılmaması gerekir.
2.Nazarı muharrik olacak şekilde olmalı; yani tebliğ yoğun ve tahrik edici olmalıdır.
4. Fetret İslam dini ile mi sınırlı yoksa Allah ve ahiret inancının tamamıyla mı ilişkilidir?
Bu durum terim anlamlarından çıkarılan yoruma bağlıdır. Genel kanaat Allah ve Ahiret inancının tamamıyla ilişki olduğu yönündedir.
5. Fetret ehli konumuna girmiş olanların ahiretteki durumu nedir?
En can alıcı durum burası.Hatta tüm tartışmalar bu sonuç için çıkmıştır denilebilir.Dr.veysel sarayın çalışmasında bunlara şu şekilde yorumlar getirilmiştir.
1- Hz. İsa ile Hz. Muhammed arasındaki dönemde yaşayıp, hiçbir dinin tebliği kendilerine ulaşmayanlardan, geçmiş dinlerin tesiri ile tevhide inananlar ahirette kurtuluşa erecek, tevhid akidesinden saparak putlara tapanlar ise sorumlu tutulacaktır.
2- Ergenlik çağına gelmeden önce vefat eden kafir ve Müslüman çocukları da fetret ehli içinde ele alınmıştır.
3- İslamiyet'ten önce ve İslam geldikten sonraki dönemde peygamber davetinden hiçbir şekilde haberdar olmayanların dini sorumlulukları ise şöylece ele alınmıştır:
a. Peygamber gönderilmedikçe insanların helâk edilmeyeceğini ve azaba uğratılmayacağını (İsra', 17/15-16; Şuara, 26/208) ifade eden âyetleri delil gösterenler, fetret ehlinin, tek başına akıl yürütmeyle iyi ve kötüyü bilemeyecekleri; iman ve küfür ayrımını da yapamayacakları için sorumlu olmadıklarını söylemişlerdir. Eş'ariye'nin çoğunluğu, Hariciler, Şia ve Buharalı bazı Matüridi alimleri, İmam-ı Şafii ve Ahmed b. Hanbel gibi alim ve mezhep imamları ile muasırlardan Muhammed Abduh gibi alimler bu kanaati paylaşmaktadırlar. Said Nursi de "Zulüm ve savaşlarda mağdur olarak ölenlerin kafir bile olsa haklarında bir rahmet bulunduğunu" ifade ederek aynı görüşü dile getirmiştir. Gazali de muasamahalar kitabında aynı fikri paylaşmaktadır.
b. Konuyla ilgili bir başka temel görüş, fetret ehlinin Allah'ın varlığına ve birliğine inanmak, ayrıca akıl yürütmek suretiyle bilinebilecek iyi fiilleri de tespit ederek bunlara uymakla yükümlü oldukları yönündedir. Fetret ehlinin aklını kullanmak suretiyle yaratıcıyı ve bazı önemli vazifeleri aklıyla bulabileceğini ifade edenlere göre bu kimseler söz konusu yükümlülükleri yerine getirirse kurtulacaktır. Bu kanaat sahiplerine göre, ergenlik çağına gelen insanların kendilerini ve kainatı yaratan yüce bir kudretin varlığına inanmalarını engelleyecek bir mazeret ileri sürülemez. Mutlak ve mükemmel bir bilgi aracı olmamakla birlikte, akıl, Allah'ın varlığını bilme ve temel konularda iyi ile kötüyü ayırt etme yetisine sahiptir. Nitekim Kur'an'da aklını kullanarak Allah'ın varlığını bulmayı ifade eden ayetler vardır. (el-En'am, 6/76-79) Bu alimlere göre "Peygamber gönderilmeden azap edilmeyeceğini" bildiren ayetler, ahiret değil, dünya hayatındaki sıkıntı ve felaketlerle ilgilidir. Ebu Hanife başta olmak üzere, Ebu Mansur el-Matüridi ve bu mezhebe bağlı alimlerin çoğunluğu, Mu'tezilenin tamamı Ebu Abdullah b. Halimi ve muasırlardan M. Reşid Rıza da bu fikirdedirler.
c. Selef alimleri ve bu çizgiyi benimseyenlerden İbn Teymiye, İbn Kesir, İbn Hacer, İbn Kayyim el-Cevziyye ise, fetret ehlinin peygamber davetine muhatap olmadan kurtuluşa ermelerini ilahi adalete göre ters bulmuştur. Onlara göre ahiret her ne kadar imtihan yeri değilse de bu kişilerin Cennetlik ya da Cehennemlik olacakları ahirette yapılacak bir denemeden sonra tespit edilecektir. Hemen ifade edelim ki, bu görüşü savunanların ileri sürdüğü hadisler çoğunluk tarafından zayıf rivayetler olarak görülmektedir.
d. Konuyla ilgili bir başka görüş de fetret ehlinin dirilişin ardından hayvanlar gibi toprak edileceği yönündedir. Sanırım Ahmet Ünlünün de söylemek istediği görüş budur.
Tüm bu yorumları özetlemek gerekirse
1. Allah kişinin gücünün yetmediği şeyi kendisine yüklemeyecektir.Bu açıdan kişiyi ancak gücünün yetiği konuda kişiyi sorumlu tutacak ceza ve mükafatını da buna göre verilecektir.
2. İslamdan sağlıklı bir şekilde haberdar olmayanlar fetret ehli olabilirler.Ancak bu, onları iman konusunda mazur durumuna sokabilir.Diğer konularda sorumlu olmaya devam edeceklerdir.
3. İnsan türünün kıyamette toprak olacağı görüşü herhangi bir sağlıklı kaynaktan beslenmiyor.
4.Konunun ahiret bakan tarafını sadece Allah bilir.Ancak Allahın adaletle hükmedeceğinden şüphe duyulamaz.
alıntı