Bizleri bir erkek ve kadından yaratıp bize ülfet bahşeden Rabbimize, sonsuz hamd ve övgüler olsun… Sevgili Resulü’ne, Ehl-i Beyt’ine, Sahabelerine salât ve selâm…
Merhaba Dostlar;
İnsan, yaratılışı icabı karşı cinle hemhal olmak, ülfet edip huzur bulmak zorundadır. Bu zorunluluğa karşı çıkmak, fıtrata karşı çıkmak olur ki fıtrata savaş açan, bizzat kendisiyle savaşmış olur. İnsanoğlu böyle bir savaş kazanmamıştır.
Zamanımızın birçok toplumu, bu fıtri kurallara uymadığı için her türlü sapıklığa ve iğrençliğe kapı açmaktadırlar. Bunun sonucu olarak da özellikle Batı toplumlarında, aile ciddi sarsıntılar geçirmekte ve toplum olarak geleceklerini kaybetme noktasına gelmektedirler.
Bizde durum bu kadar vahim görünmese de son yıllarda ciddi artışlar gösteren boşanma vakaları, alarm vermektedir.
Müslüman toplumların, dinden uzak kaldıklarında veya başka milletleri taklide yeltendiklerinde, İslam’ın nimetlerinden ne kadar uzak kaldıkları çok açık.
Allahu Teala’nın takdirine inanan, eşlerinde hoşlanmadıkları yönler olsa bile Allah için sabretmenin hikmetlerini sezebilen bir aileyi, kim yıkabilir ki?...
Bu dünyanın bir imtihan yeri olduğunun bilincinde yaşayan bir insan, keyfinin ve zevkinin peşine düşmez ki eşini aldatmanın veya bırakıp gitmenin uçurumlarına yuvarlansın.
Gerçek bir müminin gönlü geniş, kalbi huzurlu ve nefsi dizginli olur. Aile içindeki sıkıntıları, hayatın normal olayları olarak görür. Bu sıkıntılara, bir ibadet neşesiyle sabreder. Eşini ve çocuklarını bir arada tutabilmek için nice fedakârlıklara seve seve katlanır.
Zira bu sabrın karşılığı, hem peşin olarak huzur cinsinden ödenir kendisine hem de ahirette, ebedi bir mutluluğu hak eder…
Eşine karşı taşıdığı sevgi ve saygı hisleri, misliyle karşılık bulacağından; kendi ektiğini kendi biçer. Sabır ve huzur eker, mutluluk biçer.
Yani dostlar, Müslüman, her zaman kazançlıdır, İslam’ı yaşamakla; dili zikirli, aklı sabırlı, gönlü huzurludur.
Oysa zamanımızda, insanlığa zerk edilmeye çalışılan zevkçilik zehiri, insanı geçici ve gayrı fıtri heveslerin kurbanı etmektedir. Bazı insani duyguların tahrik edilerek; maceraya, zevke, eğlenceye yönlendirilmesi, insanoğlunun felaketi olmaktadır.
Evet, sevgili dostlar; zannetmeyelim ki bu işler bize uzaktır. Bizim ailemiz garanti altında, bize bir şey olmaz!
Gün geçmiyor ki çevremizden yeni felaket haberleri almayalım. Eski kocasını ve çocuklarını bırakıp başka bir evli adamın peşinden koşanlar… kim olduğunu bile bilmediği ‘adam’la çetleşip ‘aşık’ olduktan sonra, intihar edenler veya peşinden gidip kayıplara karışanlar…
Benim dini bütün dostlarım, zannetmeyiniz ki bu belalara düçar olanlar hep dindar olmayanlar. Dini hassasiyetleri olan nice ailenin başına gelen musibetlerden bahsediyorum burada…
İnsana en acı veren tarafı da bu zaten. Dinini, diyanetini bilen insanların, bu felâketlere sürüklenmeleri…
Ah! Keşke, İslam’ın bizim için nasıl bir selametli sığınak olduğunun farkına varabilsek!...
Ah! Keşke, geleneksel yaşam tarzımızın, büyük ailenin koruyucu kanatları altına yeniden girebilsek… Dedeler ve ninelerin torunlarına, Allah’ı, Hazreti Peygamberi ve ahireti anlattığı; hayat tecrübesinin kuşaktan kuşağa aktarıldığı o sağlam kaleye yeniden sığınabilsek!...
Ah! Keşke, bu TV’ler, medya ve eğlence sektörünün pompaladığı zevk zehirinden kendimizi ve ailemizi koruyabilmenin yollarını keşfetsek!... Keşke, müminlerin TV kanalları, internet siteleri, kültür ve eğlence mekânları daha kaliteli, hayatın içinden ve diriltici bir tarzda olsa. Zulmet yerine, nur aksa gönüllerimize…
Ah! Keşke, Allah’ın bize takdir ettiği eşlerin kıymetini bilebilsek… Hoşlanmadığımız yönlerinin dahi bizim için ne gibi hikmetler taşıdığını sezebilsek… Allah için sabretmenin, asıl insanın lehine olduğunu kavrayabilsek…
Ah! Keşke, dinin, yaşam yönüyle ‘aile’ üzerine kurulduğunu anlayabilsek. Aile sarsıldığında, kulluğun da sarsılacağını bir kavrayabilsek!...
Ah! Keşke, mümin erkekler ve mümin kadınlar, sadece dini toplantılarda, sohbetlerde değil de başka vesilelerle de bir araya gelebilseler. Daha çok ziyaretleşsek, dertleşsek, kaynaşsak… Birbirimizi yalnız bırakmasak. Birbirimizi şeytani ve nefsani vesveseler karşısında korumaya alsak…
Sevgili dostlar, bu ‘keşke’ler uzar gider... Fakat unutmayalım ki biz tedbir alırsak, bu ‘keşke’ler; hamdü senalara döner. Mümin kardeşliğini yaşasak; Rabbimizin rahmeti ve yardımı üzerimize inecek…
O zaman hayat, hiç bu kadar ağır ve çekilmez olmayacak.
O zaman hayat, gerçek zevklerin, gerçek mutlulukların harmanı olacak.
O zaman hayat, cennet; ailemiz de bir cennet bahçesi gibi olacak…
Selâmetle kalınız.
SÜLEYMAN KARAKAŞ
GÜLİSTAN DERGİSİ