'a Havale Edince
ZAMAN OLUR olayların üstesinden gelemezsiniz. Bo*yunuzuboynunuzu ve gücünüzü aşar
imkânınızı zorlar
eliniz ayağınız tutulur. Bir yerde çaresiz kalırsınız.
Yüzde yüz haklısınızsonuna kadar doğrusunuz. Bir şey*ler yapmak istersiniz
bir karşılık vermeniz gerekir. Melül mahzun bakakalmak içten içe sizi bitirir.
Iraklı Fuzûlî'nin yakındığı gibi
"Dert çokhemdert yok; düşman kavi
talih zebûn."
Derdinizi kime açacaksınızşikâyetinizi kime ileteceksi*niz
hakkınızı kim savunacak
kim alacak?
Ümitsizsönük
el avuç ovuşturup bekleyecek misiniz?
Yoksa sizden daha güçlüherkesten daha kuvvetli
herke*sin hakkından gelen birisine mi havale etmek gerekiyor?
İbrahim Hakkı Hazretleri yedi yaşında annesini kaybe*der. Dokuz yaşına geldiğinde iyi bir eğitim alması için Tillû'ya götürürlerilim ve mâna büyüğü İsmail Fakîrullah Hazretlerine teslim ederler.
Hocası genç İbrahim Hakkı'nın eline bir testi vererek çeşmeye gönderir. Testiye suyu doldururken bir atlı yanaşır:
"Çekil bakayım Önümden be çocuk!" diye İbrahim Hak-kı'yı azarlayarak bir tarafa iter ve atını çeşmeye sürer.
İbrahim Hakkı testisini alıp bir kenara çekilmeye uğraşır*ken atını mahmuzlayan adamonu bir köşeye sıkıştırır. İb*rahim Hakkı testisini yere bırakır
canını kurtarmak zorunda kalır. Bu esnada at da üzerine basıp testiyi kırar.
Ağlayarak hocasının huzuruna gelir. Hocası:
"Ne oldu evladımneden ağlıyorsun?" diye sorar.
"Efendimçeşmede su alırken bir atlı geldi
atını üzerime sürdü. Can havliyle kendimi kurtarmaya çalışırken testimi de atına tepeletip kırdı."
"Testini kıran atlıya sen bir şey söyledin mi?
"Hayır" der
"hiçbir şey söylemedim."
Hocası"Çabuk git ve o adama bir-iki laf söyle" der.
İbrahim Hakkı giderçeşmenin başında atını tımar etme*ye çalışan adamın yanına varır bekler. Fakat bir türlü ağzını açıp da
"Testimi niye kırdın be zâlim adam?" diyemez.
Az sonra dönerhocasının huzuruna gelir.
Fakîrullah Hazretleri sorar:
"Atlıya bir şey söyleyebildin mi?"
İbrahim Hakkı boynunu bükeryere bakarak
"Söyleyemedim efendim. Bir şeyler demeye niyet ettim
ama bir türlü ağzımı açıp da ağır bir söz sarf edemedim."
Hocası sinirlenir:
"Sana diyorumçabuk git ve o adama bir şeyler söyle
karşılık ver
yoksa sonu felâket olur.
İbrahim Hakkı kesin emir almıştırbu sefer kararlıdır. Çar çabuk çeşmenin başına varır. Bir de ne görsün
testisini kıran adamı
atı attığı çiftelerle çeşmenin havuzuna yuvarlamış
cansız yatmaktadır.
Büyük bir korku ve heyecan içinde koşarak gelirvahim durumu hocasına haber verir.
Hocası bu duruma çok üzülür ve
"Vah vah! Bir testiye bir adam ha! Üzüldüm buna doğru*su!" der.
Huzurda olanlar söylenenlerden bir şey anlamadıklarını söyleyinceFakîrullah Hazretleri durumu şöyle açıklar:
"O atlı adamİbrahim Hakkı'ya zulmetti. Zulme uğrayan kişi de tek kelimeyle olsun karşılık vermedi ve zâlimi Al*lah'a havale etti. Yapılan bu zulüm de
'ın gayretine do*kundu ve zalimi cezalandırdı.
Şayet İbrahim Hakkı da onun zulmüne karşılık veripona bir şeyler söyleyecek olsaydı
ödeşeceklerdi.
Fakat İbrahimbüsbütün mazlum durumuna düştü. Ben ise ödeştirmek için uğraştım
maalesef muvaffak olamadım."
Firavun'un zulmüne maruz kalan Kur'ân'ın "mü'min" olarak anlattığı kimse de Kur'ân lisanıyla kendine zulme*denlere şöyle sesleniyordu:
"Size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi'a havale ediyorum. Şüphesiz ki
kullarını hakkıy*la görür.
"o mü'mini onların tuzaklarından korudu. Firavun ehlini ise azabın en kötüsü kuşatıverdi." (Mü'min Sûresi
44- I 45.)
Yazar: Mehmed Paksu