***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


Sadatı Kiramı Sevmek Bir Nasip İşidir
Sadat-ı Kiram'ı bize nasip ettiğinden dolayı, Allah-u Zülcelâl'e karşı çok borçluyuz. Sadat-ı Kiram eğer hakiki olarak birbirlerinden izin almışlarsa, izinli olan Sadat'ın her biri, zincirin halkaları gibidir. Zincirin halkaları vardır ve bunlar birbirine geçmiştir. En sonda olan halkayı çektiğimiz zaman, bütün zincir bize doğru gelecektir. İnsan Sadat'ı sevdiği zaman, hayattaki Sadat'a muhabbet beslediği zaman, direk Allah'ın muhabbetini kazanmış olur. Çünkü, hayatta olan sadat, zincirin son halkasıdır. Diğer Sadat-ı Kiram da son halkaya bağlanmış durumda olan zincirin diğer halkalarıdır. Bu zincir, Ebu Bekir Sıddık (Radıyallahu Anh)'dan, Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)'e ondan Cebrail (Aleyhisselam)’a, Cebrail’den de Allah-u Zülcelâl'e kadar, halkalar şeklinde uzanır.
İnsan, Sadat-ı Kirama muhabbet beslediğinde, zincirleme şeklinde, bir saniyede Allah'ın muhabbeti insana gelir. Kişinin içinde bir ferahlık, bir huzur oluşur. Sanki dünya, ahiret, cennet onun olmuştur. Nasıl son halkayı çektiğimiz zaman, bütün zincir geliyorsa, biz de hayatta olan Sadat'ı sevdiğimiz zaman, bu sevgimiz, zinciri harekete geçirerek, kişiye Allah muhabbeti getirir. Bu fırsat elimizdeyken, onu değerlendirmeli, kıymetini bilmeliyiz. Sadat'ın muhabbeti, kalbimizden biraz eksildiği zaman, Allah'a olan muhabbetimiz de eksilir. Hiç kimse buna karşı çıkmamalıdır. Çünkü bu, çok tecrübe edilmiştir.
İmam-ı Rabbani (Kuddise Sırruh) şöyle buyurur: "Herhangi bir kimsenin, bu Sadat'a muhabbeti olduğu zaman, kalbinde dağlar gibi zulmet varsa bile hiç korkmayın, ondan onun akıbeti (sonu) iyi olacaktır. O Sadat'ın muhabbeti, onun akıbetini iyi neticelendirecektir. Eğer kişide bu Sadat'ın muhabbeti yoksa, veyahut da -neuzibillah- bilakis onlara münkirse (onları inkar ediyorsa), onun kalbinde dağlar gibi nurlar olsa da ondan korkun. Onun sonu tehlikelidir” Sadat-ı Kiram, daima Allah'tan, Allah'ın dostlarından bahsederler. Bunun için üzerlerine Allah'ın rahmeti ve ihsanı yağar. Biz de onlarla beraber olursak, Allah'ın rahmeti ve ihsanı onlarla beraber, bizim üzerimize de gelir.
Lokman Hekim, oğluna şöyle demiştir: "Oğlum! Bir meclise, cemaate gittiğin zaman, hiç konuşma. Onlara bak, onları dinle. Eğer Allah'ın zikriyle meşgul oluyorlarsa, fırsatı kaçırma, onlarla beraber ol! Çünkü onların üzerine Allah'ın rahmeti gelmektedir, senin üzerine de gelecektir. Eğer Allah'tan değil de gıybetten, koğuculuktan, dünyadan bahsedip vakitlerini gafletle geçiriyorlarsa, hemen onlardan ayrıl, başka bir yere git!” Hz. Lokman'a 'Hekim' diyorlardı. Yani o, insanın maneviyatı için bir hekimdir. Onun sözü hakikaten ne güzeldir! Çünkü insan, Allah-u Zülcelâl zikrinin yapıldığı yerde oturduğu zaman, üzerine Allah'ın rahmeti, ihsanı, feyzi ve nisbeti gelip, af olmuş olarak o cemaatten ayrılır.
İmam-ı Nevevi el-Ezkar isimli kitabında sahih bir isnadla, Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh)’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurulmuştur: "Bir kavm ki, Allah’ın zikri yapılmayan meclisten kalktıkları zaman onlar sanki eşeğin leşinden kalmış gibi olurlar. Onlar için hasret ve nedamet vardır." (Ebu Davud)
İşte gaflet yerleri böyledir. Bunun için Lokman, oğluna 'Eğer oturacağın yer zikir meclisi ya da ahiretine menfaatli olacak bir yer ise fırsatı kaçırmayıp orada otur; yok eğer, bunun tersiyse oradan ayrıl" buyurmuştur. Arkadaşlık çok mühimdir. "İnsan arkadaşının, dostunun dini üzeredir.”
Seyda Muhammed Konyevi Hz. (K.S)