Kıbleleri para Şeriatları benlikArzulan makam ve şöhret
İbadetleri zenginlere hizmet
Zikirleri vesvese ve desise
Hazineleri kurnazlık
Düşüncelerimeşreb ve menfaatlerinin icabettirdiği şekilde hilebazlık olan kimselerin" kalblerine tesir etmek sanıldığı kadar kolay değildir. Büyük islam mütefekkiri iman Gazali 900 sene evvel böyle sesleniyordu. Bu müzmin hastalıktan kurtulmanın çarelerini dile getirirken de:
1. Kalblerin dünyevi kir ve paslardan arınması
2. Kalblerin mükemmel bir riyazat ve mücahede ile cilalanması
3. Kalblerin saf bir zikirle nurlanması
4. Kalblerin doğru düşünce ile beslenmesi
5. Kalblerin devamlı olarak şeriatın hudutlarına riayetle süslenmiş olması icab eder" teklifleriyle de bir çareye işaret ediyordu.
İslamı hayata hakim kılmak isteyen her İslam tebliğcisininİslam davetçisinin ve bu mübarek davayı günahkâr omuzlarına yükleyenlerin öncelikle yapacakları şey Kur'an'da ismi geçen Peygamberlerin verdikleri mücadelelerini yakinen takib edercesine öğrenmek. Heva ve arzulardan sıyrılmanın
şahsi kanaat ve düşüncelerden uzak durmanın
benliklerin din yerine konulmamasının şartı budur. Besmelenin hakiki yüzünü görmenin
sunduğu mesajı idrak etmenin altında da bu gerçek yatmaktadır. "
'ın adıyla" diyerek iş yapan
dilini silah olarak kullanan
adımını bu niyetle atan her müslüman kendisini devreden çıkartarak
yerine İlahî kelamı ve Resulün sünnetini
dolayısıyle İslamı koymalıdır. İşte o zaman aşılmaz gibi görülen çok şeyin aşıldığını
kaldırılmaz denilen çok yüklerin hafifliğini
gitmez denilen çok sistemlerin yüzüstü geldiğini göreceğiz.
'ın yardımı
kendisi için var olduğunu isbatlayanlara aittir.
Bunun içindiyoruz ki:
1. Müslümanlığınkendileri tarafından anlaşılan şeklini benimsemeyen kişileri müslüman saymamak
dinde (islamda) bir gedik açmak olur. Bütünden sadece küçük bir parçaya sahip olup
o küçük parçayı bütünün tamamı sayarcasına paçaları sıvayarak din adına yürümeye başlamak
çıkmaz sokağa girmekle neticelenir. İslamı
sadece zikir olarak
veya fakirlere yardım eden bir din olarak
veya komşularla iyi geçinme olarak
veya namaz
oruç
hac gibi sınırlı amellerle noktalayarak işe başlamak
işin başladığı yerde bitmesi demektir.
2. Meşru olan mezheb ve tarikatlarıne olursa olsun
bütün müslümanları birbirine yaklaştırmak
yekdiğerini hoş görmelerini sağlamak
aralarında sevgi ve saygıya dayanan bir münasebetin kurulmasına çalışmak
zamanı çoktan gelmiş en önemli vazifelerdir. Akideye
amele ve hayatın çok yerlerine girmiş batıl
bid'at
hurafe gibi şeyleri
büyük bir azim ve sabırla ayıklamak gerekirken
onları
kâfir
zındık
sapık
sahtekar
hain gibi sıfatlarla suçlamak
acizlerin
çaresizlerin yoludur.
3. Ehl-i sünnete bağlı bulunan mezhep ve tarikat mensuplarını sapık olmakla suçlarkenhatta mezheb bakımından kendisiyle aynı yolda bulunan kimselere hain gözü ile bakarken
bu kişilerden diğer din ve mezhep mensuplarına karşı ortaya koyacağı İslami bir metod
tebliğ
sunacağı bir mesaj beklemek beyhudedir. Yanıbaşındaki arkadaşının bir hatasını gidermede merhamet ve vefakarlık ölçüsüyle hareket etmeyenlere
![]()
dinini
devlet olarak vermez. Yarattığı kulların haklarını koruyamayanlara
en büyük Hak olan İslami devlet olarak vermez.
4. İslamın dert ve ızdıraplarını yaşayan ve duyanbu dertlere deva bulmanın lüzumuna inanan her müslümanı hatası
kusuru ve noksanı ile kabullenmeliyiz.
'ın yasaklarının en büyüğünü işleyenlere karşı
onlara gönderdiği teklif "Dönün"
"Gelin"
"Tevbe edin" olurken
yol çukuruna birikmiş suyun üzerindeki saman çöpüne binen sineğin
saman çöpünü gemi zannettiği gibi
kendilerini cemiyetin başı
lideri durumunda görenlerin
aynı suçlulara "Gidin"
"defolun"
"hainler"
"Tağutun uşakları" gibi sözleri cömertçe kullananlar kendilerinin ne kadar gülünç duruma düştüklerini göremiyorlar.
5. "Lâilâhe illallah Muhammedün Resulüllah" düsturuna samimi bir şekilde bağlı kaldıkları ve bu düstur ile tenakuz (çelişki) teşkil eden bir durumda bulunmadıkları müddetçeyolları ne kadar farklı olursa olsun ehl-i İslama dil uzatmaktan
onları sapıklıkla
hainlikle
kafirlikle itham etmekten şiddetle kaçınmaktan
onları sapıklıkla
hainlikle
kafirlikle itham etmekten şiddetle kaçınmalıyız. Yüce Rab-bimiz
Peygamber göndermediği
doğruları açıklamadığı hiç bir kavme azab etmemiştir. Peygamberin ismini
doğduğu yeri
vefat tarihini bilip
onun getirdiği ana mesajı kavrayamamış veya anlamasına fırsat tanınmamış insanlara merhamet ve şefkat dünyamızla yaklaşıp
dinimizin mesajını sunmalıyız. 163. madde Terör yasası sebebiyle İslam
bütünüyle anlatılmamaktadır. İslamın tamamını öğrenmemiş insanlardan
dört başı mamur bir görev bekleyemeyiz.
Her müslümanislamı anlatmak
her kesime sunmak için bir nevi tebliğ seferberliğini başlatmalıdır
nasihat seferberliğini başlatmalıdır. Sözle
yazıyla
telefonla
rica ile
alttan alarak
hediyeler vererek
maddi desteklerde bulunarak sahalardaki futbolcusundan
bürolarındaki memurlara kadar. İslami yanlış anlamış
eksik öğrenmiş veya ters öğrenmiş herkese yaklaşmalıyız. Üzerimizdeki yorganları
örtüleri atarak
bazan dükkanlarımızın kapılarını kapatarak
bazan evlerimizden ayrılarak bu fedakarlığı yapmalıyız. Kınayanların kınamasından korkmadan ve ücretlerimizin Rabbimiz tarafından ödeneceğine inanarak. Dudaklarımızı az konuşturup
uzuvlarımızla iş yaparak
gevezeliğe "Yeter" deyip
fiili hizmetlere "buyur" diyerek. Müslümana yakışan da bu değil mi?