Mansur bin Ammar âlimlerin büyüklerindendir. Âlim, ilmiyle amel eden kişilere denir. Bunlar Allah'ı, Allah'ın emrettiği mânâda tanırlar ve bu minval üzere yaşarlar. Bundan dolayı da bunlar, Rasulullah (SAV) Efendimizden doğru gelen hayat tarzının taşıyıcıları, iyiyi, doğruyu, güzeli intikal ettiricileridir.
Kendisinden bahsettiğimiz Mansur bin Ammar diyor ki: "Bir kimse, kendi ayıbını görmeye devam ettiği müddetçe başkasının ayıbı onu meşgul etmez. Kendi ayıbını gözardı ettiği müddetçe başkasının ayıbı onu hep meşgul eder. Hep başkasını konuşup durur."
Gerçekten öyle değil mi? Kendi gözündeki merteği görmeyenler, başkalarının gözündeki minnacık çöpü görme hevesine kapılırlar. Fırsat buldukça karşısındakilere hep birilerini şikâyet edip dururlar. İnsan önce kendine bakmalı. Başkalarında hoş görülmeyen şeylerin kendi üzerinde olup olmadığını kontrol etmeli. Beğenmediği söz ve davranışlar kendisini düzeltmeye vesile olmalı.
Başkalarını kötülemek onların ayıplarını sayıp dökerek aleyhte sözler sarfetmek, aleyhinde bulunulanı değil, bulunanı aşağılar. Böyle yapan kendini kötülemiş olur.
Bizler kendi eksikliklerimizi giderelim. İyi örnek olalım ki, bizi görenler iyi yönlerimizle bizi örnek alsınlar. Makbul olan budur...
"Bir kimse, Müslüman kardeşi için bir kuyu kazarsa eninde sonunda kendisi de öyle bir kuyuya düşer." "Men dakka dukka (Çalma kapımı çalarlar kapını)" atasözünü hiç unutmamak lazım. Kötülük kimseye fayda getirmez. Kötülük yapmış da iflâh olmuş bir tek insana rastlamak mümkün değildir. Hem şu kısacık ömürde değer mi hoşnutsuzluklara sebep olmaya.
Müslüman, dost-düşman herkesin iyiliğini düşünür. İyilik, er kişinin kötülük her kişinin yapabileceği bir şeydir. Bizler er kişi olalım. O sıfatla yaşayalım...
"Bir kimse, başkasını bir kusuruyla ayıplarsa kendisi de aynı kusurla ayıplanır."
Bizler kusur görenlerden değil, kusur düzeltenlerden olalım.
"Bir kimse, başkasının perdesini açar da ayıbını teşhir ederse, bir gün kendisinin de perdesini açarlar, ayıplarını teşhir ederler."
Böyle bir davranış Müslüman davranışı değildir. Müslümana yakışan başkalarının gizli yönlerini araştırmak değil, kötülüklerin önüne geçmektir. "Kim bir mü'min kardeşinin ayıbını faş etmez, gizlerse Allah (CC) da onun ayıplarını gizler" buyuran bizim Peygamberimiz (SAV) Efendimizdir. Bizler bu yönü kendimize düstur edinirsek halâs buluruz...
"Bir kimse, kendi hatasını hatırında tutarsa, başkasının hatasını büyük görmez. Kendi hatasını unutursa başkasınınkini büyük görür, ayıplamaya başlar."
Müslüman, gördüklerini, bildiklerini tahlil ederken kendisini tahlil ettiklerinin yerine koyar. "Aynı şeyi benim için söyleseler, yapsalar, açıklasalar ben hoşnut olur muyum?" diye kendisine sorar. Hoşnut olmayacağı şeyleri başkalarına da yapılmasını hoş görmez. Bundan dolayı da böylelerinden hoşnutsuzluk vaki olmaz. Bu bir Müslümanlık vasfıdır.
"Bir kimse, âlimlerle oturursa kendisi cahil de olsa âlim gibi vakar sahibi olur, itibar görür."
Bu söz Peygamberimiz Efendimizin:
Misk dükkanında oturan misk demirci dükkanında oturan körük kokusu kokar" sözüne ne kadar da güzel denk düşüyor. Bu beyan bizim düsturumuz olmalı.
"Bir kimse, geçmişini düşünürse sabırlı, geleceğini düşünürse tedbirli olur."
Sabır başarının anahtarı, tedbir de üzerimize düşeni yaptıktan sonra Allah'a teslimiyeti ifade eder. Sabır ve tedbir, Müslümanın gözardı edemeyeceği iki vecibedir.
"Bir kimse, çevresine karşı büyük görünmek isterse Allah (CC) onu küçültür, küçük görünürse (haddini bilirse) Allah (CC) onu büyültür."
Bütün mesele Müslüman vasfını muhafaza edebilmektir. Bunu başarabilenler Allah'ın da, Allah'ın kullarının da yanında layık oldukları yerde yerlerini alırlar...
"Bir kimse, başkasının malını kendisi için mübah görür, ganimet sayarsa ömrü boyunca zelil olur, fakir kalır."
Fakirlik korkusuyla yaşamak insanın kendisine yapabileceği en büyük zulümdür. Zenginlik mal çokluğundan ziyâde gönül tokluğundan ibarettir.
"Adalet ile zulüm, karşılıklı iki yol gibidirler: Birine yönelen ötekine mutlaka arkasını dönmüş olur."
Adalete yönelenler zulüm kapılarını kilitlemiş olurlar. Zâlimler Allah'ın gazabını hak etmiş mel'unlardır... Bize yakışan melanet değil Allah'ın rızasıdır. Onu kazanalım...


Mevlüt Özcan

Araştırmacı yazar