Yolcular gitmese de yol’a gider/1
Yol ve yolculukla imtihan olunuyoruz.’a giden yollara iman ile girilir cihad ile de gidilir. Cihad
cehd ve gayret olmadan yollar açılmaz. Rabbimiz buyuruyor: “O kimseler ki
Bizim uğrumuzda cihad etmişlerdir
and olsun ki; elbette Biz onları yollarımıza mutlaka hidayet edeceğiz. Gerçekten
elbette o güzel işler yapanlarla beraberdir.” (Ankebut Sûresi/69) Cihad ibadetini ihya etmeye gayret eden mü’minlerin yollarını tıkamaya tağutların
azmanların
firavunların
zorbaların gücü yetmez.Yollara diken dikenlerinin ve dökenlerinin bol olduğu bir ülkenin insanlarıyız. Ayağımızı kanatan dikenler
yolumuzu tıkayan kanundan kayalar var. O kanunlar ki
dibinde Nemrud’un dehşeti
Firavun’nun şöhreti
Karun’un serveti bulunuyor. Her biri bir dikendir ayağımızı kanatıyor.
Ayaklarını dikenlere kanatmak istemeyenlervahalara takıldı. Kanun kayalarını dayatan kartondan adamların gölgesinde saklandı. Bakınız günlerden bir gün sert ve hoş sözlü bir şahıs
yolun ortasına bir çalı dikmişti. Gelip geçenler adamı ayıpladılar ve bunu sök dedilerse de adam sökmedi. Çalı her an büyüyor ve halkın ayağı onun dikenlerinden kanıyordu. Halkın elbiseleri de çalının dikenlerinden yırtılıyor
yalınayak gezen fukaranın ayakları ondan yaralanıyordu.
Şehrin valisi ve hâkimi ona: bunu sök diye ciddî emir verince “evet evet bir gün sökerim” dedi. Böylece bir müddet yarın öbür gün sökerim diye va’dde bulundu. Fakat bu müddet esnasında onun diken ağacı iyice kökleşti. Bir gün hâkim ona;
Ey eğri vadeli; sözünü tutmayan ileri gel şu ağacı sökmeye bakgeri kaçma dediyse de yine o;
- Amcaönümüzde hayli gün var. Onların birinde sökerim diye cevap verdi.. Hâkimse ona şöyle nasihatte bulundu:
Çabuk olbize olan borcunu geciktirme. Sen dikenin sökülmesi için “yarın” diyorsun. Şunu bil ki zaman geçtikçe
günler gelip geçtikçe o kötü ve dikenli ağaç bir delikanlı gibi kuvvetlenir. Onu sökecek olan ise gittikçe ihtiyarlar ve kuvvetten düşer.”
Gençlik mevsimi yeşil ve taze bir bağ gibi bol bol meyve yetiştirir. Gençlikma’mûr
çatısı çok yüksek
köşe direkleri sağlam
tamir karışmamış ve payanda vurulmamış bir ev gibidir. Ondan sonra ihtiyarlık günleri erişip de boynunu kuvvetli ve sıkı bükülmüş bir iple bağlayınca
o ihtiyar ceset çorak toprak gibi gevşek olur ve dökülür. Çorak bir tarladan da hiçbir vakit hoş bir nebat yetişmez. İhtiyarda kuvvet ve şehvet suyu kesilir
kendisinden ve başkalarından faydalanamaz ve artık zaman geçmiş
lâşe haline gelen ceset topal
yol uzun ve uzak
tezgâh harap olmuş işin de düzeni bozulmuştur. Bu arada kötü huyların kökleri sağlamlaşmış
onları söküp atacak kuvvetse bitmiş ve tükenmiştir. Burada yoldan maksat
dünya ile ahiret arasında geçilmesi herkes için zaruri olan hayat yoludur. Oraya diken dikmek kötülüğü kendine adet edinmek başkalarını da kötülüğe sevk etmektir. Bütün kötü huylar halkın geçeceği yola dikilmiş çalı gibidir. Çalının hemen sökülmesi yani kötü tabiatın vakit geçirmeden terk edilmesi lazımdır. Aksi takdirde yolda dökülenlerden olacağız.
Yoldaki dikenleri hesaba katarak yola çıkan yol alıryoldaki dikenleri ve dökülenleri hesaba katmayanlar yolda kalır.
yolunda hedefe doğru ilerlerken dikenler Müslümana mis kokulu çiçekler gibi gelir. Ayağına batan taşlar
yüreğine masaj olur. Yoldaki dikenler kadar yolda dökülenler de tehlikelidir. Bugün yolda dökülenlerimiz
yarın ki hayatımızı kanatan dikenlerimizdir.
Yoldaki dikenler ve yolda dökülenlerbizi
’ın yolundan alıkoymamalıdır. Şunu biliniz ki; dağlarda inleyen rüzgâr
savrula savrula akan ırmak
tarlalarda baş eğen başak
bir gülzarın içinde tek olmayı yeğleyen boynu bükük lale
ıssız dağ başlarında yanık yolculara bir avuç serinlik sunan çeşme
kendine akan ne varsa saklayan ummanlar
bize
’a giden yolu salık veriyorlar.
Yollar kıvrım kıvrım uzanır sonsuzluğa kadar. Ve yolcular vardır bu yollardaçağlayan sular
ağlayan bulutlar gibi.. Her yolcu kendi yolunu kendisi yürür. Yolcunun yürüyeceği yolu ihaleye çıkarması
hileye yenik düşmesindendir!
Dünyada Halık’a giden yollar mahlûkatın solukları sayısıncadır. Her varlıkkendine has bir yolda koşar durur hedefinden yana... Solucan sürüm sürüm kateder yolunu.
Kaplumbağa adım adımdır kendi yolunda. Atlar sekerekkuşlar kanat çırparak geçer giderler yollarından. Yıldırımların bir ayrı seyahati; güneşlerin bir ayrı akıp gidişi vardır bu yollarda... Ne gariptir ki; yolsuzluk da yol ile birlikte doğmuş ve yolların rağmına; bir lahza olsun
onun yakasını bırakmamıştır. Evet
her devirde
yıldızlar arası seyahat edenlere mukabil
bataklıkta yol arayanlar da eksik olmamıştır.
Hedefe varmanın ilk şartıyolda yürümektir
yürüyeceği yolu başkasına havale etmemektir. Yolun bir sürü de inişi
çıkışı; deresi
tepesi; sıkıntı ve ızdırabı vardır. Hele Müslüman olarak bizim yolumuz
hele bizim yolumuz!..
“Bu yol uzaktır
Menzili çoktur
Geçidi yoktur
Derin sular var.” (Yunus)
Ayaklarımızın altında tevazuyla serilen yollarya bir bilgenin ilmine vâkıf ise... Ya kaybediyorsak
sırrını anlamadan geçtiğimiz her yoldaki imtihanı.. Bu
yolların lisanını öğrenmekte geciken(ler)in bir iç acısıdır... Hayatta insanı en çok harcayanlar
yol lisanını bilmeyenlerdir.
Yol muallimlerine görev düşmektedir. Yolcunun geçeceği dikenli yollardanyolunu kesen gulyabanîlerden
zulümlerden
gadirlerden ve önündeki tepe tepe vahşetlerden bahisler açarak
ona gerçeğin yüzünü göstermek
yol mualliminin görevidir. Evet
bu karasevdalıların yolunda “bir an bela-yı dertten cüda” kalmanın mümkün olmadığını anlamak
hakikatin ifadesi ve bu dertliler yolunun esasıdır. Kendi insanına hakikat çerçevesinde hizmet yolunda koşanlara
bu hakikatin anlatılmasında zaruret vardır.
Aksineonlar bu hakikati anlayıncaya kadar
ne yoldan ne de yolcudan bahsetmeye imkân yoktur. Şeriat pınarından içmeyenler
![]()
’a giden yollarda yürüyemezler. Şeriat
![]()
’ın insanlığa armağan ettiği bir hayat pınarıdır. Bu pınara ulaşıp kana kana içenler
hem yol bulurlar ve yol yürüyen yolcu olurlar. Yolların boş kalması
yolcuların yola yatması
yolu satması yoldan dönmeyip giden yoldaşlarını taşlaması
şeriat pınarından içmeden yola çıkmalarındandır.
Mustafa Çelik - Vakit