***
DIŞARDA
Points: 155.310, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 0%
Achievements


Islama hizmetin tatili olmaz
“Rabbinizden olan mağfirete ve genişliği, göklerle yer kadar olan Cennete (kavuşmak için) yarışın-koşuşun; O (Cennet), muttakîler için hazırlanmıştır.”(Âl-i İmran: 133)
Evet, bu ayet iman ehline müthiş bir mesaj iletmektedir.
Gayesi Allah’ın rızası olanlara mesaj var, hem de Kâinatın Rabbinden…
Cennete talip olanlara mesaj var, hem de Cennetin Sahibinden…
“Ey Allah’a kullukta samimi olanlar! Hedef ve gayenizden sapmayın… Sa’y, gayret ve enerjinizi harcayacağınız hedefi ilan ediyorum… Evet, en büyük hedefiniz; Rabbinizin mağfiretine ve nimetlerle donatılmış Cennet’e kavuşmak olmalıdır. Bu hedefe ulaşmak için, durmayın… Yarış edin ve koşuşun… Kullukta, infakta ve hizmette, önde olmaya çalışın… Emel ve gayenizi bu hedefe yöneltin ve dünyalıkların mahkûmu olmayın… Kurtuluş, zafer ve ödül istiyorsanız; ruhunuzu bana teslim edinceye kadar görevinizi ihmal etmeyin… Unutmayın! Cennet, müttakîler için hazırlanmıştır…”
Hayat kitabımız ve kılavuzumuz olan Kur’an’dan bu mesajı aldığımıza göre, hayat çizgimiz netlik kazanmalıdır. Yani bu uyarı ve hatırlatmadan sonra sığınacağımız hiçbir mazeret yoktur. Yapımızda var olan tüm kabiliyet ve enerjiyi uğrunda harcayacağımız hedef, belirginleşmiştir:
“Allah’ın rızasını ve mağfiretini elde edip, cennet’e kavuşmak…” Bu uğurda göstereceğimiz her çaba, önümüzü aydınlatacaktır. Bu hedefe sağ- salim ulaşmak, fedakârlığı gerektirir. Çünkü önümüzde büyük bir ödül var. Bu ödülü hak etmek, herkese nasip olmayacaktır. Bahsi geçen ödül; ancak kulluk ve hizmette kendini ispatlayanlara verilecektir. Yani, hayatını Allah’a adayanlar, Allah’ın müjdesini verdiği ödülü hak edeceklerdir.
Bu durumda, yapılması gereken; Allah için yola çıkmak, yani İslam’ın hizmetçisi olmaktır. Bu hizmet ise sürekli ve umumi olmalıdır. Çünkü İslam’a hizmetin bir sınırı ve zaman kısıtlaması olamaz. Yani bu davaya hizmet, hayat boyudur. Dünyalık işlere benzemez. İslam’a hizmette; mola vermek, tatil yapmak, ara vermek, emekli olmak gibi bir anlayış olamaz. İslam’a hizmet ve Allah yolunda mücadele etmek, basit dünyalıklar gibi algılanmamalı… Bu mukaddes görev, Allah’ın huzuruna varıncaya(ölüm anı gelinceye) kadar devam edilmelidir.
Geçmişte Allah’ın mesajını doğru kavrayan İslam öncülerinin hizmet ve mücadele anlayışında geçicilik söz konusu olmamıştır. Onlar, Rıza-i İlahi uğrunda ruhlarını teslim edinceye kadar görevlerini ihmal edip bırakmamışlardır. Onların bu fedakârlıkları neticesinde; İslam, yeryüzünün en gür sedası haline gelmiştir. İslam için verdikleri bu mücadele, çok büyük meyveler vermiştir. İslam ümmetinin iftihar tablosu haline gelen bu fedakâr öncülerin hizmet anlayışı, günümüz Müslümanları için en belirgin ölçü olmalıdır.
Onlar, yani İslam’a hizmette bedel ödeyenler; asla rehavete kapılmamışlar, bu uğurda bütün imkânlarını seferber etmişlerdir. Oturmak, durmak, beklemek, yılmak ve ertelemek gibi anlayışları olmamıştır. Eldeki imkânları, en verimli biçimde değerlendirmişlerdir. Küfür, zulüm ve nifak ehline karşı teyakkuz halinde olmuşlardır. İslam’ın en güçlü olduğu dönemlerde bile hizmeti ve mücadeleyi terk etmemişlerdir. Hayatları, hizmet ve mücadele örnekleriyle süslenmiştir. Yani onlar, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar ve cennet’i kazanmak için bedel ödediler, hayatlarını İslam’a hizmet için adadılar.
Günümüzde, Müslümanlara düşen görev ve sorumluluk ise daha büyüktür. Çünkü küfür, zulüm ve nifak ehlinin İslam’a yönelik hücum oklarının tahribatları, her tarafı kasıp kavurmuştur. Müslümanların bütün kaleleri ve mekânları tehdit altına girmiştir. Öyle ki, küfrün necis elleri evlerimize kadar uzanabilmektedir. İslam hükümleri ve İslam ahlakı hayattan tamamen uzaklaştırılmak istenmektedir. Batı tarzı bir hayat anlayışı, aşama aşama İslam ülkelerini etkisi altına almaktadır. İslam’ı yaşamak isteyenlere amansız baskılar ve hücumlar yapılmakta ve İslam, özünden koparılmak istenmektedir.
Bütün bu yapılanlar karşısında, günümüz Müslümanlarına çok büyük görevler düşmektedir. Yani sorumluluk sahibi her Müslüman, bütün bu olup bitenler karşısında başını kaldırmalı ve üzerinde oynan oyunları boşa çıkarmak için dört elle hizmete sarılmalıdır. Çünkü hizmetsiz ve mücadelesiz geçen her bir an Müslümanların aleyhine işlemektedir.
Küfür ve nifak ehlinin hücumları karşısında durabilmenin tek çaresi, kesintisiz bir hizmet anlayışını ikame etmektir. Zira geçici ve sınırlı girişimler, Müslümanların kanayan yarasına merhem olamamaktadır. Özellikle şeytan taraftarlarının İslam ve Müslümanlara karşı yürüttükleri kampanya ve baskılar karşısında tutunabilmenin tek çaresi; elbirliğiyle, kesintisiz bir hizmet anlayışıyla İslam’a sarılmaktır.
Yine şu unutulmamalı ki, İslami hizmet; mevsimlik işçiler veya mesai ölçüsünde çalışacak memurların anlayışına göre yürütülemez. İslam için yapılacak hizmet ve mücadelenin sınırlandırılması söz konusu olamaz. Hizmet; yer, zaman ve imkân durumuna göre şekil değiştirebilir. Ama asla terk edilemez. Hiçbir bahane ve mazeret; hizmeti ve mücadeleyi terk etme nedeni olamaz. Çünkü Allah’ın rızasını ve Cennet’i kazanmanın bedeli, ölünceye kadar İslam’a hizmeti sürdürmekten geçer.
Zaman zaman basit bazı dünyalık veya şahsi meselelerden dolayı hizmeti bırakıp kendi köşesine çekilenlere şunu hatırlatmakta yarar vardır:
“İslam’a hizmeti terk etmekle kimleri sevindirmiş oluyorsunuz, hiç düşündünüz mü? Bu halinizle Allah’a nasıl hesap vereceksiniz? İslam düşmanlarının çeşitli oyun ve dolaplarla ulaşmak istedikleri hedeflerden biri de İslam davetçilerinin suskun kalması ve hizmet ehlinin yerinde oturması değil midir? Birkaç yıl hizmet ve mücadele ettikten sonra, mücadele sahasını terk edenler; hangi yüzle Cennet’e talip olacaklardır? Hizmet sahasını terk etmekle İslam düşmanlarının faaliyet alanına katkı sağlamış olmazlar mı?
Hem hizmet ve mücadeleden el-eteğini çekenler; şeytan ehlinin batıl davaları uğrundaki istikrarlı çabalarını görmüyorlar mı? Onlar, davaları batıl olduğu halde sürekli bir çaba gösterirken; hak ve hakikat ehli olan Müslüman fertler neden davalarına sırt çevirsin? Ayrıca şu da unutulmamalı ki, mücadele ve hizmet sahasını terk edenler; bu halleriyle Allah katındaki değerlerini kaybetme ve hüsrana uğrama tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.”
Allah yolunun takipçileri, bu yolda yorulmazlar. “Benden bu kadar” deyip de hizmeti başkasına havale etmezler. Şahsi meselelerin arkasına sığınıp hizmeti ihmal etmezler. Bilirler ki; hizmet alanı çok geniş ve kapsamlıdır. Hizmette herkese yetecek miktarda bir pay vardır. İslam davasına hizmet zaman ve mekân ile sınırlandırılamaz. Yüce bir davanın hizmetini yürütmek; hizmet ehli için en büyük şereftir. Bu uğurda karşılaşılacak engeller, hizmet aşkını daha da artıracaktır. Bazıların bu yolda tökezlemesi, yolda kalması, safları bırakması ve geri kalması; hakiki hizmet ehlini yıldırmayacaktır.
Şu unutulmamalı ki; mücadele, hizmet ve davet Allah için olmalı. Ve Allah’ın rızasını kazanmaya yönelik olmalı. Maddi çıkar ve dünyevi beklentilerden uzak bir anlayışla yürütülecek hizmet, mutlaka başarılı sonuçlar getirecek, İslam’ın nurunu daha geniş alanlara yayacak ve İslam ümmetinin kurtuluşu için uygun bir zemin hazırlayacaktır.
Her zaman ve şartta hizmet ve mücadeleyi sürdürenlere selam olsun!
Adem GÖNÜL