***
DIŞARDA
Points: 455.346, Level: 100
Level completed: 0%,
Points required for next Level: 0
Overall activity: 100,0%
Achievements


LA İLAHE İLLALAH'ın""kabul"İLLALLAH"böl ümü
LA İLAHE İLLALAH'ın""kabul"İLLALLAH"böl ümü
Tevhidin Birinci Kısmı İslam’ın İlk Şartı
“La İlahe İllALLAH'ın” “Kabul” (İllALLAH) Bölümü
Nasıl Gerçekleşir?
İslam’a girebilmek için Tevhidin birinci kısmı İslam’ın ilk şartı; ‘La İlahe illALLAH’ın’ ‘red’ kısmı olan “tağutu red ve inkar” yani ‘La İlahe’ kelimesinin anlamını delilleriyle birlikte açıkladık.
Şimdi de İslam’ın ilk şartı “La İlahe İllALLAH”ın kabul kısmı olan “İllALLAH” nasıl gerçekleşir bunları delilleriyle birlikte açıklayalım.
Kabul (İllALLAH) kısmından kasıt;
1- Sadece ALLAH (c.c)’a ibadet etmek ve hiç bir şeyi O’na ortak koşmamak.
2- Bütün gücüyle insanları buna teşvik ve davet etmek.
3- Her türlü şirkten uzak durup tevhidi sağlayanlarla dost olmak, onları sevmek ve onlara yardımcı olmak.
4- Tevhidi sağlamayanları Müslüman saymayıp tekfir etmektir.
Tevhidin Birinci Kısmı İslam’ın İlk Şartı
“La İlahe İllALLAH'ın” “Kabul” (İllALLAH) Bölümü
1- Sadece ALLAH (c.c)’a ibadet etmek ve hiç bir şeyi O’na ortak koşmamak.
ALLAH (c.c) şöyle buyuruyor:
“(Ey Muhammed!) De ki: “Ey kitap ehli! Yalnız ALLAH’a ibadet etmemiz, O’na hiçbir şeyi ortak koşmamamız, ALLAH’ı bırakıp birbirimizi rabler edinmememiz üzere bizimle sizin aranızda müşterek bir kelimeye gelin.” Eğer yüz çevirirlerse; “Bizim Müslüman olduğumuza şahid olun” deyin.” (Ali imran: 64)
“Rabbin, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi, anne-babaya iyilik etmeyi emretti.” (İsra: 23)
“ALLAH’a ibadet edin. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın.” (Nisa: 36)
ALLAH (c.c) bütün rasullerin kavimlerine ilk olarak şöyle dediklerini bildirdi:
“ALLAH’a ibadet edin. Sizin O’ndan başka bir ilahınız yoktur.” (Mü’minun: 32)
ALLAH’a ibadet edip O’na hiç bir şeyi ortak koşmamak, tevhidin kabul rüknunun ilk mertebesidir ve en önemlisidir.
2- Bütün gücüyle insanları buna teşvik ve davet etmek.
Sadece ALLAH’a ibadet edilmesi, O’na hiç bir şeyin ortak koşulmaması ve böylece O’nun hakkıyla birlenmesi konusunda insanları buna teşvik ve davet etmek için bütün gücü kullanmak.
ALLAH (c.c) şöyle buyuruyor:
“Bu (Kur’an), kendisiyle uyarıl(ıp sakındırıl)sınlar, O’nun bir tek ilah olduğunu gerçekten bilsinler ve (temiz) akıl sahibleri (düşünüp) öğüt alsınlar diye insanlara (gönderilmiş) bir tebliğdir.” (İbrahim: 52)
“O Hayy (devamlı ve sonsuz hayat sahibi)’dır. O’ ndan başka ibadete layık ilah yoktur. Öyleyse dini sadece O’na has kılarak ihlaslı bir şekilde O’na dua edin. Hamd, alemlerin Rabbi olan ALLAH’a mahsustur.” (Mü’min: 65)
“İşte O, ALLAH’tır. O’ndan başka ibadete layık ilah yoktur. Evvelde de sonda da hamd O’na mahsustur. Hüküm (kanun koymak) O’nun hakkıdır ve dönüşünüz de O’nadır. (Ey Muhammed!) De ki: “Şayet ALLAH, kıyamet gününe kadar kesintisiz olarak sizin üzerinize geceyi devam ettirse ALLAH’tan başka size aydınlık getirecek ilah kimdir” diye (hiç) düşündünüz mü? Yine de (verilen öğütleri) dinlemeyecek misiniz? (Yine onlara) de ki: “Şayet ALLAH, kıyamet gününe kadar kesintisiz olarak sizin üzerinize gündüzü devam ettirse ALLAH’tan başka size, kendisinde dinleneceğiniz geceyi getirecek ilah kimdir (diye) hiç düşündünüz mü? Yine de (bunca ibretleri) görmeyecek misiniz?” (Kasas: 70-72)
“İbrahim ve beraberinde olanlarda sizler için güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: “Biz sizden ve ALLAH’tan başka ibadet ettiklerinizden uzağız. Sizi reddettik. Yalnız ALLAH’a iman etmenize kadar bizimle sizin aranızda ebedi bir düşmanlık ve kin ortaya çıkmıştır.” (Mümtahine: 4)
Ayetlerin hepsi ALLAH’a ibadet edilmesi ve her çeşidiyle şirkten uzak durulması için bir teşvik ve davetin gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Siyer kitablarında sabit olduğuna göre Rasûlullah(s.a.v) (s.a.s) hac zamanında gerek hacca gelenlerin toplandığı yerlere, gerekse arapların toplandığı çarşılara giderek insanları tevhidi kabul edip ona sarılmaya ve şirki terketmeye davet ve teşvik ediyordu. Onlara şöyle diyordu:
“La İlahe İllALLAH” deyiniz ki kurtuluşa eresiniz.”
ALLAH (c.c) şöyle buyuruyor:
“Ey rasul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan O’nun elçiliğini yapmamış olursun. ALLAH seni insanlardan koruyacaktır.” (Maide: 67)
Rasûlullah(s.a.v) (s.a.s) ALLAH’tan gelen bu emirle hiçbir eksiklik ve kapalılık bırakmaksızın islamı en güzel şekilde insanlara tebliğ etmiştir. Bu ayet İslam’ı bilen alimlerin de, onu ek****iz bir şekilde tebliğ etmek zorunda olduklarını bildirmektedir.
Müslüman alimler, nebilerin varisleridir. Bu sebeble İslam’ı, hiçbir şeyden çekinmeden ek****iz olarak insanlara tebliğ etmelidirler. Özellikle zamanımızda yaygın olan İslam şeriatini bir kenara atarak beşeri kanunlarla hükmetme anlamına gelen hüküm koyma şirkini ve bu hükmü koyan yöneticilerin İslam’daki hükümlerini insanlara açıkça bildirmelidirler.
Zamanımızdaki çoğu ilim sahibi veya alim olarak bilinen kimseler, ya bir dünya menfaati veya bir mevki elde etmek veya korktukları için ALLAH (c.c)’ın, tağutların hoşuna gitmeyen ve onları kızdıran hükümlerini insanlara doğru bir şekilde açıklamaz veya tahrif ederek açıklarlar.
Bu gibi alimler, ALLAH (c.c) katındaki azablarının kat kat olacağını bilsinler. Zira onların sayesinde hak gizli kalmış ve insanlar sapmışlardır.
Mü’min olmak iman ettiği şeyleri yaşayıp diğer insanlara açıklamaktan geçer.
Düşmanın çokluğundan korkma. ALLAH rasulünü korumuş, onun ümmetini de korur, ölürse şehid olur korunur. Kalırsa mücahid olur korunur.
Tevhide sarılsınlar ve her çeşidiyle şirki terketsinler diye insanları teşvik etme mertebesi tevhidin kabul şartının ikinci mertebesidir.
3- Her türlü şirkten uzak durup tevhidi sağlayanlarla dost olmak, onları sevmek ve onlara yardımcı olmak.
Sadece ALLAH’a ibadet eden, O’na hiç bir şeyi ortak koşmayan ve böylece O’nu hakkıyla birleyen tevhid ehlini yalnızca dost edinmek, sadece onları sevmek ve sadece onlara yardımcı olmak.
ALLAH (c.c) şöyle buyuruyor:
“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin dostlarıdır. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar...” (Tevbe: 71)
“Muhakkak ki müminler kardeştirler...” (Hucurat: 10)
“İbrahim babasına ve milletine demişti ki: “Beni yaratan hariç sizin taptığınız şeylerden uzağım. Beni doğru yola eriştirecek olan şüphesiz O’dur. İbrahim ardından geleceklere bu sözü devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı. Artık belki doğru yola dönerler.” (Zuhruf: 26-28)
Rasûlullah(s.a.v) (s.a.v)’in şöyle dediği rivayet olunmuştur:
“Mü’minler bir duvarı oluşturan bölümler gibidir. Birbirini sımsıkı tutarlar.” Bunu söylerken parmaklarını birbirine geçirip kenetlemiştir.” (Buhari, Müslim)
Numan b. Beşir (r.a)’dan Rasûlullah(s.a.v) (s.a.s)’ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:
“Bütün mü’minleri birbirine merhamette, sevgide, lütuf ve güzel muamelede sanki bir vücud gibi görürsün. O vücudun bir organı hastalanınca vücudun diğer organları birbirlerini hasta organın sancısına uykusuzlukta, ateşte ortak olmaya çağırırlar.” (Buhari)
Mü’minlere karşı dostluk gösterip kafirlere ise dostluk göstermemek dinin asıllarındandır. Her türlü şirki terk edip tevhidi sağlayanlara dostluk göstermek, onları sevmek, onlara yardım etmek tevhidin kabul şartının üçüncü mertebesidir.
4- Tevhidi sağlamayanları Müslüman saymayıp tekfir etmektir.
Tevhidi sağlamamış kimse “Müslüman” olarak isimlendirilmez. Dolayısıyla o kimseye “muvahhid” de denilmez. Böyle bir kimse için sadece: “ALLAH’tan başkasına ibadet ediyor, onu ilah ediniyor, İslam’a bağlı değil, İslam’dan yüz çevirmiş, ALLAH’a ortak koşmuş” denilir ve ona; “kafir”, “müşrik”, “sapık” ve benzeri sıfatlar verilir.
ALLAH (c.c) şöyle buyuruyor:
“Kim İslam’dan başka bir dine yönelirse (bu din) asla ondan kabul edilmeyecektir ve o ahirette de kaybedenlerden olacaktır.” (Ali imran: 85)
“Kitap verilenlere ve ümmilere de ki: “Müslüman oldunuz mu?” Eğer (sizin gibi) Müslüman olurlarsa hidayeti bulmuş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse sana sadece tebliğ etmek düşer. ALLAH kullarını(n halini çok iyi) görendir” (Ali İmran: 20-21)
“ALLAH (şirk koşan kimseler için) bir örnek verdi: Aksilik çıkaran ortaklara sahib olan bir adam ile, sadece bir kişiye teslim olmuş bir adam... Durum olarak hiç ikisi de eşit olur mu? ALLAH’a hamd olsun. Oysa onların çoğu (gerçekleri) bilmiyorlar.” (Zümer: 29)
“ALLAH, kimi hidayete erdirmek isterse, onun göğsünü İslam’a açar...” (En’am: 125)
“Haktan sonra sapıklıktan başka ne vardır? Öyleyse (haktan) nasıl çevriliyorsunuz ?” (Yunus: 32)
Bütün nebiler kavimlerine şöyle dediler:
“ALLAH’a ibadet edin. Sizin O’ndan başka bir ilahınız yoktur.” (Mü’minun: 32)