Teala ; varlığını ve birliğini biz insanlara duyurmak için yeryüzüne zaman zaman peygamberler göndermiştir. Bu peygamberlerin içerisinde Hz. Muhammed (S.A.V.)’in müstesna bir yeri vardır.
Hz. Adem (a.s.)’dan bu yana tüm Nebiler ve Resuller O’nun son peygamber olarak geleceğini belirtmişbütün semavi kitaplar O’nu müjdelemişlerdir.
Yani bütün nebiler O’nun teşrifatçılarıinen kitaplar da O’nun nübüvvetinin birer şahitleridirler. O imansızlığın
ahlaksızlığın
zulmün ve cehaletin insanlığı kapladığı bir zamanda
bir hidayet meşalesi olarak geldi. Peygamberlik kapısı onunla kapandı ve mühürlendi.
Oinsanlığın da
peygamberliğin de zirvesindedir. Hiçbir kalem onu tasvir
hiçbir beyan onu tavsif edemez. Bizzat
O'nu övmüş ve yaratmıştır. O
Teala nazarında; Habib yani sevgili makamındadır.
(C.C.)
O'nun tarif ettiği yoldan gidilerek bulunur
yani Marifetullah’ı bulmak Hz. Muhammed (S.A.V.)’den geçer. Zat-ı Uluhiyeti tasdikle başlayan kelime-i tevhid; risalet-i Muhammediyeyi tasdikle son bulmaktadır. Bu demektir (S.A.V.)’siz tevfik olmaz
Muhammed (S.A.V.)' siz muhabbet olmaz.
NitekimTeala Kur’an-ı Kerim’in de; “De ki: Eğer siz
Teala’yı seviyor iseniz
bana uyunuz ki
![]()
' Teala’da sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın” (1) buyurmaktadır.
Ozahirde ümmi idi
okuma yazma bilmezdi. Gerçekte ise “Ümmü'l Kitap”tı. İlimler deryası idi. Zaten O’na kim hocalık yapabilecekti! Kim O’na neyi ne ile öğretecekti! Evet mevcut mahlukun hiçbiri ona hocalık yapamazdı. Zira O’nun Üstadı bizzat “Ezel ve Ebed” Sultanı olan
Teala’ydı.. O bütün ilimleri kuşatmıştı
ilimler O’nu kuşatamazdı.
Odiğer Peygamberler gibi bir kavmin
bir milletin değil
topyekün insanlığın peygamberidir. Bütün alemlerin Rahmet Peygamberi’dir. Cihan mürşididir. Zaman-ı saadetinden dünyanın sonuna kadar olan devir
“devr-i Muhammedi”dir.
O’nun bildirdiklerini kabul edenlere “ümmet-i Cemaat” veya “ümmet-i icabe” yani; Bir toplumun kendilerine gönderilen peygamberlere inananlar grubu. Ümmetin peygamberine inanıp davetine icabet eden kısmı demektir.
O’na “Abdullah'ın oğlu Muhammed” gözüyle bakanlar yanıldılar ve yıkıldılarO’nda “Muhammedün Rasulullah”ı görenler bahtiyar oldular. O
Gülün
Güllerin Sultan'ı
Efendisi'dir. O’nun hayatı; edep
nezaket
iyilik
temizlik
sevgi
şefkat
merhamet
ihlas
samimiyet
vefa
doğruluk vb... diğer faziletlerle dolu bir hayattır.
Teala başka bir Ayet-i Kerimesin de
O’nu beşeriyete takdim ederken: “Şüphesiz sen büyük ahlak
büyük seciye ve büyük fazilet üzerinesin.” (2) buyurmaktadır. Evet O; “Alemlere Rahmet” olarak geldi
sevgi ile baktı merhametle sinesini açtı
şefkatliyle dünyayı kuşattı.
Böyle bir peygambere ümmet olmak ne büyük bir bahtiyarlık ve ne büyük bir şereftir! İnsanoğlu gelişinde gidişindemaddesinde manasında
edebinde
erkanında O’na uymadıkça hüsrandadır
felakettedir. Beşeriyetin ebedi huzur ve saadete kavuşması ancak O büyük insanı her zaman ve mekanda
her işte ve herhalde örnek almakla
anmakla ve anlamakla mümkündür.
O’nu anmak-anlamak demek; O’nu hayatımızın merkezinde tutmakSünnetlerini
Hadis-i Şeriflerini öğrenmek
doğru idrak etmek ve hayatımıza nakşetmekle mümkündür. O
bizim sebeb-i hidayetimizdir. İslam'ın hakikatini
hayatın ve mematın zevkini biz O’ndan öğrenmişizdir. Kalbimizin tek zineti O’nu hatırlamak ve anlamak olmalıdır.
Rabbim; cümlemize Fahr-i Kainat ÖnderimizBiricik Sevgilimiz
Peygamberimiz
Hz.Muhammedi-nil Mustafa (S.A.V.)’i anmayı
doğru anlamayı
Sünnet-i Seniyyesi üzerine bir yaşam idame ettirmeyi ve nihayetinde şefaatlerine nail eylesin İnşaallah...