Okuduğum bir kitaptan...Aslında kitap değil, bir destan benim için...Her sayfası, her sayfasındaki her cümle tek tek anlamlı benim için...Aşkname bu kitabın ismi. Değerli abim, tanımayı çok istediğim İskender Pala beyefendinin kitabı bu. Hemen bu kitabın arka kapağında yazan yazıda seni gördüm yâr, seni gördüm cânım. Farklı olan yaşanan şehir, aşkın şehriydi. Ankara'ya bir başka yakışır aşk dedim ve değiştirdim haddim olmadan.İstanbul'u Ankara yaptım.Aşkı hissettikten sonra şehri hissedemiyorum zaten. Sana olan hasretimi gördüm bu yazıda, sana duyurmak istediklerimi, ama duyuramayışımı gördüm. Duyuramayacağım da zaten..Nerden bileceksin ki bu sayfanın bana ait olduğunu, niye uğrayacaksın ki bu sayfaya... Ama hep burada olacak sana olan özlemim, hasretim, sevgim... Bu ayrılığa seni unutmak için katlanmıyorum yâr...Dahası her gün seni daha fazla seviyorum, bilerek ve isteyerek...Seni daha çok sevmek, seni hayatıma daha çok katmak istiyorum. Ben anlatamasam da ayrılığın sebebini Rabbim biliyor..Eğer "O"(cc) isterse birgün kavuşmamızı, bağrım sana açık yâr...Sana sarılmak için kollarım her an açık yâr...Sen kalptesin, silinemeyen yerde, en derin sevgimle...
"Bütün iyi dilekler ve selamlardan sonra...
Dilenciden sultana, köleden efendiye
Hanım hey!...
Sen ki mahabbet gülistanıma revnak bağışlayanım, efendimsin,
Sen ki arzum, emelim, hicranım ve elemimsin,
Ayrılığından dolayı yardım dilenmeye takatim yok senden, kapında kendini kaybedenlere gıptayla geçen ömrümde bir takate de ihtiyacım kalmadı artık. Sevgili eşiğinde ölene değil sağ kalana şaşmak gerekir, der bir bilge ama ben senden uzakta, aşkınla hasta, ama aşk sayesinde sıhhatteyim. Araya bunca yılın hasreti girmişken bir gün seni görmeye dayanabilir miyim bilmem, ama her sabah seni görüyor ve yüzünden aldığı güzellik ile insan içine çıkıyor diye güneşe, eşiğini döne dolaşa nur çalıyor diye her akşam mehtaba bakıyorum, bilesin. "Bugün nasılsın ey kâinatın başı dönen yıldızı?" diyorum ona, hasbihal ediyorum; "Ne haldedir sevgilim, hoş mudur, safaca mıdır Ankaralar sultanı bugün?" diye tekrar soruyorum. "Hiç benim bulunduğum yerden daha kederli bir âleme doğdun mu sen; hiç aşkta altüst olmuş bencileyin bir firkatzade üzerine parladın mı?" diye sitem ediyorum bazen...Velhasıl günlerce ve gecelerce güneşlere ve aylara durmadan ve dinlenmeden seni soruyorum, hâlâ bir haberini alamayışımı şikâyetle söylüyor, anlatıyorum. Senin beni unutma ihtimalini hatırlayıp çıldırıyorum bazı günler ve bazı geceler yüzünü eskisi gibi hayal edemeyeceğimden korkup kahroluyorum. Sonra tevbeler ediyorum. Seni unutma ihtimalini düşündüğüm için."
Aşkname İskender PALA