Ayakta kıraati bitirdikten sonra rükû'a eğilmek istendiğinde Al-lahu Ekber denilerek tekbir getirmek, rükû'dan kalkıldığı zaman yine AUahu Ekber deyip tekbîr getirmek, secdeye gidildiğinde, sec*deden kalkıldığında da AUahu Ekber deyip tekbir getirmek sünnet*tir. Bu, namazın her bölümünde Allah'ın büyüklüğünü kalbden dile
aktarmak suretiyle kendi aczimizi ve küçüklüğümüzü ifade etmek ve tam bir mahviyet içinde namazı eda etmenin açık belirtisidir.
Konuyla ilgili hadîsler :
îbn Mes'ûd (R.A.) den yapılan.rivayette, demiştir ki :
«Resülüllah (A.S.) Efendimiz'in, namazda her kalkıp doğrulma*sında, her eğilmesinde ve her ayakta durması ve oturmasında tekbîr getirdiğim gördüm.»
îkrime (R.A.) den yapılan rivayette, îbn Abbas'a şöyle dediğini haber vermiştir:
«Batha'da ahmak bir şeyhin yani yaşlı bir adamın arkasında öğ*le namazını kıldım. Namazda 22 tekbîr getirdi; secdeye vardığında, basını kaldırdığında tekbîr getiriyordu.» Bunun üzerine îbn Abbas (R.A.) şöyle dedi : «İşte o, Ebu'l-Kasım Efendimizin (A.S.) namazı*dır.»
Ebû Musa (R.A.) den yapılan rivayette, demiştir ki :
«Resülüllah (A.S.) Efendimiz bize hitapta bulunarak sünnetimi*zi bize açıkladı namazımızı bize öğretti, o sebeple şöyle buyurdu : Namaz kıldığınız zaman saflarınızı doğrultun, sonra sizden biri Önü*nüze geçip imam olsun. İmam tekbîr getirince siz de tekbîr getirin, imam okumaya başlayınca siz susun, okumayın. İmam GAYRİ'L-MAĞDUBİ ALEYHİM VALA'D-DÂLLÎN deyince, siz âmîn deyin, Al*lah sîzin âmin demenizi ve duanızı kabul eder. İmam tekbîr getirip rükû'a varınca siz de tekbîr getirip rukûâ varın. Çünkü imam sizden önce rükû' yapar ve sizden önce başını kaldırır.
Resülüllah (A.S.Î Efendimiz devamla buyurdu ki : İşte bu ona karşılıktır (yani imamın dediğine karşılık sizin aym şeyi söyleme-nizdir). İmam, semiallahü limen hamidehü deyince, siz, ALLAHÜM-ME RABBENA LEKE'L-HAMD deyin ki, Allah sizi işitir (dediğinizikabul buyurur). Çünkü Allah Teâlâ, Peygamberinin diliyle şöyle de*miştir : Allah kendisine hamd edenleri işitip kabul eder.
İmam tekbîr getirip secdeye varınca, siz de tekbîr getirip secde*ye varın. Çünkü imam sizden önce secdeye varır ve sizden önce ba*şını kaldırır.
Resülüllah (A.S.) Efendimiz devamla buyurdu ki : İşte bu ona karşılıktır (yani imamın dediklerine karşılık sizin aym şeyleri söy-lemenızdirî. Oturma durumu olunca, sizden her birinizin ilk sözü: ET-TAHİYYATÜ ET-TAYYİBATÜ ESSALAVATÜ LİLLAHİ, ES-SE-LAMÜ ALEYKE EYYÜHE'N-NEBİYYÜ VE RAHMETÜ'LLAHİ VE BEREKATÜHÜ, ES-SELAMÜ ALEYN AVE ALÂ İBADİLLAHİ'S-SÂLİ-HÎNE, EŞHEDÜ EIAÂ İLAHE İLLÂLLAHU VE EŞHEDÜ ENNE MU-HAMMED'DEN ABDÜHÜ VE RESÛLÜHÜ.»
Hadislerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmaktadır :
1- Namazda her rekâtte rükû'a eğilirken, secdeye varılırken, secdeden kalkılırken Allahu Ekber deyip tekbîr getirmek sünnettir. Böylece her rekâtte, iftitah Tekbîri dışında beş tekbir getirilir ı
2- Namazda safları düzgün bir hizada tutmak sünnettir.
3- İki veya daha fazla müslüman birarada bulunur da namaz vakti girerse, onlardan okumasını en iyi bilen birinin imam olması, diğerlerinin de ona uyması sünnettir,
4- îmam tekbîr getirince, ona uyanların da tekbîr getirmesi, İftitah Tekbiri ise farz, diğer tekbirler ise sünnettir.
5- îmam Fatihayı bitirince cemaatin de âmîn demesi sünnettir.
6- Rükû'dan kalkılınca İmam SEMİ ALLAHU LİMEN HAMÎ-DEHÜ deyince cemaatin ALLAHÜMME RABBENA LEKEL'-HAMD demesi sünnettir.
Hadislerin ışığında müctehit imamların görüş, istidlal ve ihticac-lari:
a) Hanefîlere göre:
Namazda îftitah Tekbîri dışında beş yerde tekbîr getirmek sün-
lettir: Rükû'a varılırken, secdeye gidilirken, secdeden kalkılırken, kinci secdeden ayağa kalkılırken..
Ancak bu mezhebe göre, bayram namazlarında ikinci rekâtte Fatiha ve sûre okunduktan sonra ardarda getirilen üç bayram tek*birinden sonra rükû'a varmak üzere getirilen tekbir vâcibdir. Çün*kü orada vâcib olan bayram tekbirlerine tabi kılınarak aynı hükmü alır.
b) Şafiîlere göre:
îftitah Tekbiri dışında her rekâtte beş tekbir getirmek sünnettir: Rükû'a varılırken, secdeye gidilirken, birinci secdeden kalkılırken, ikinci secdeye varılırken ve ikinci secdeden kıyama kalkılırken..
c) Hanbelîlere göre :
Namazda belirtilen beş yerde de tekbîr getirmek vâcibdir. An*cak imama rükû'da yetişen kimsenin rükû' için getirdiği tekbir sün*nettir. O bakımdan İmama rüku'da yetişen kimse sadece îftitah Tek*bîri alıp rükû'a giderse, namazı sahih ve caiz olur.
Kudreti yeten kimseye rükû'a varmanın vâcib olduğunda üm*metin icma'i söz konusudur. îlim ehlinin çoğuna göre, rükû'a tekbîr ile başlamak da vâcibdir. Aynı zamanda her eğilip kalkıldığında da tekbîr getirmek böyledir.
d) Mâlikîlere göre :
îftitah Tekbiri dışında beş yerde tekbîr getirmek sünnettir.Sahnûn'un yaptığı rivayette ise, İmam Mâlik'in belirtilen beş yerde tekbîr getirileceğini söylediği açıklanmış, ancak bu tekbirlerin sün*net veya vâcib olup olmadığı hakkında bir beyanda bulunulmamış*tır.
Diğer rivayetler, yorumlar ve tahliller :
Tirmizî'nin yaptığı rivayete göre, Resûltillah (A.S.) Efendimiz namazda her eğildiğinde ve her kalktığında tekbîr, getirirdi.»
Nesâî'nin Ebu îshak'tan, onun da Abdurrahman b. Esved'den,onun da Alkame'den ve yine Esved'in İbn Mes'ûd'dan yaptığı riva*yette, deniliyor ki : «Resûlüllah (A.S.) Efendimiz her eğildiğinde, başını kaldırdığında, oturduğunda ve ayağa kalktığında tekbîr ge*tirirdi. Ebubekir ile Ömer (R.A.) da öyle yaparlardı.»
Tirmizî bu hadîs için . hasen ve sahih demiştir. Ayrıca aynı ha*disi Ahmed b. Hanbel ve İbn Ebi Şeybe ve İshak b. Rahuye ile Dare-mî kendi müsnetlerinde; Taberânî ise, Mu'cem'inde rivayet etmişler*dir. Ancak bunların rivayeti şu lâfızla belirlenmiştir : «Peygamber (A.S.) Efendimiz namaza kalkınca, ayakta durduğu zaman tekbîr getirirdi, sonra rükû'a varınca da tekbîr getirirdi. Sonra SEMİ'ALLA-HU LİMEN HAMİDEHÜ deyip rukû'dan kalkarak belini doğrultunca RABBENA LEKE'L-HAMD derdi. Sonra secde için eğilince tekbîr ge tirir, secdeden başını kaldırınca yine tekbîr getirir, sonra tekrar sec*deye eğilince tekbîr getirir, sonra secdeden başını kaldırınca yine tekbîr getirirdi. Sonra da bunu namazın her rekâtinde namazı biti*rinceye kadar yapardı. İkinci rekâtin sonunda oturup et-Tehiyyattan sonra kalkınca yine tekbîr getirirdi.»
Buharı bu rivayeti şu fazlalıkla nakletmiştir : «İşte bu Resûlül*lah (A,S.) Efendimizin vefat edinceye kadar kıldığı namazdır.»
Ayrıca Buharî ve Müslim'in Ebû Hüreyre'den Ebu Seleme'nin şöyle rivayet ettiğini nakletmişlerdir : Ebu Hüreyre halka namaz kıldırırken ne kadar eğilse ve başım kaîdırsa tekbîr getirirdi. Nama*zı bitirince de şöyle demiştir : Sizden en çok Resûlüllah'uı (A.S.) namazına benim namazım benzemektedir.»
İki şeyhin Ebû Hüreyre'den yaptıkları bir diğer rivayette, Ebu Hüreyre (R.A.) ne kadar eğilir ve başını kaldırırsa tekbîr getirirdi. Kendisine, «bu ne tekbîrlerdir ya Ebâ Hüreyre?!» diye sorduğumuz*da şu cevabı verdi : «Şüphesiz bu, Resûlüllah'm namazıdır.»
îmanı Mâlik'in el-Muvatta'da îbn Şitiab ez-Zührî'den, onun da Ali b. Hüseyin b. Ali b, Ebî Tâlib'den yaptığı rivayete göre, «Resûlüi-lah (A.S.) Efendimiz namazda ne kadar eğilse ve başını kaîdırsa tekbîr getirirdi ve O, Aziz ve Celîl olan Allah'a kavuşuncaya kadar hep böyle yapardı.»
785 nolu îbn Mes'ûd hadîsinin bir benzerini Buharî ile Müslim Imrân bin Husayn'den rivayet etmişlerdir ve yine bunun bir benzerini Ebû Hüreyre'den rivayet ettiklerini görmekteyiz. İmam Ahmed ve Nesâî ise, fbn Ömer'den, İbn Ebî Şeybe, Ebu Mâlik el-Eş'ârf den rivayet etmişlerdir. Ayrıca Ebu Dâvud, Ahmed, Nesâî ve İbn Mâce, Vâil b Hücür'den rivayet etmişlerdir. Böylece hadîsin birçok tarik*lerle rivayet edilmesi, onun hem sıhhatma, hem meşhur derecesine yaklaştığına delâlet etmektedir.
Böylece namazda rüku dan kalkıldığı dışında diğer her eğilmede ve kalkmada tekbîr getirmenin meşruiyeti ortaya çıkmış oluyor. O 'bakımdan İmam Nevevî Müslim Şerhinde diyor ki : «Bu, bugün de, geçen asırlarda da üzerinde icma' vâki olan dinî hükümlerden biri*dir » Nitekim dört halîfe ve tabun devrinde de namaz aynı şe-iküde belirtilen tekbîrlerle kılınmıştır. el-Beğavî, Şerhu's-Sünne'de diyor ki : «Ümmet bu tekbîrlerin meşruiyeti üzerinde ittifak etmiştir.»
786 nolu Ikrime hadîsinde 22 tekbîr söz konusu edilmiştir ki, bu dört rekâtli namazda gerçekleşir, şöyle ki : îftitah Tekbîri dışında her rekâtte beş tekbîr yer almaktadır. Bir de ikinci rekâtin celsesin*den kalkıldığı zaman bir tekbir getirilir, böylece İftitah Tekbîriyle birlikte 22'ye ulaşmış olur.
787 nolu Ebu Musa hadîsinde safların düzgün tutulmasıyla ügili emrin nedb üzere olduğunu yine Nevevî söylemiştir.
Sizden biriniz imam olsun, emrine gelince, bunun üzerinde fark*lı görüşler ortaya çıkmıştır: Kimine göre, nedeb, kimine göre vücub ifâde eder. Diğer bazı ilim adamları da sünnet olduğuna delâlet eder, demişlerdir. İleride bu konuya geniş yer verileceğinden burada üze*rinde durmak istemiyoruz.
«Tüke bi-tüke» yi «Bu ona karşılıktır yani imamın dediğine kar*şılık sizin aynı şeyi söylemenizdir» şeklinde yorumlamıştık. Ancak bazı ilim adamları bu cümleyi değişik şekilde tefsir etmişlerdir. Şev-kanî diyor ki : İmam sizden az önce rükû'a eğilir, siz de rükû'dan, ondan biraz sonra başınızı kaldırırsınız, böylece sizin rükû'nuz za*man itibariyle, onun rükû'una denk gelmiş olur. Secdelere de gidil*diğinde aynı durum meydana gelir ve bir denkleşme gerçekleşir.
Rükû'dan kalkıldığında SEMİ'ALLAHÜ LÎMEN HAMİDEHÜ'nun manası, Allah hamdinizi kabul eder, demektir
Çıkarılan Hükümler:
1- Namazda her rekâtte beş yerde tekbîr getirmek sünnettir.
2- îftitah Tekbîri getirmek farzdır.
3- İmam Mâlik'e göre, belirtilen yerlerde getirilen beş tekbîr vâcibdir,
4- Birinci oturuştan kalkıldığında da tekbîr getirmek sün*nettir.
5- Dört rekâtli bir namazda 22 defa tekbîr getirilir. Bunlar*dan biri farz, diğerleri, üç imama göre, sünnet; İmam Mâlik'e göre ise, vâcibdir.
6- Tekbir, ALLAHÜ EKBER sözüyle söylenir. Buna yakın ta*zim ifade eden sıfatlarla da söylenebileceğine cevaz verilmiştir.