Namaz, kul ile Allah arasında en işlek yol, en sağlam, köprülerden biridir. Daha önce belirttiğimiz gibi, kul ile Mevlasını konuşturan ve kulu Mevlası huzuruna yükselten bir ibadettir. Allah sözü ise, Arapçadır, yani Kur'ân Arapça indirilmiştir. İndirildiği gibi ya*zılmış, yazıldığı gibi korunması emredilmiştir. O bakımdan namazda Fatiha ve sûreyi Kur'ân'da yazılı olduğu gibi okuyamıyan ve dili Arapçaya bir türlü yatmıyan kimse ne yapmalıdır? Çünkü namazda Kur'ân'dan kolay gelen sûre veya âyetleri ve tabii Fâtiha'yı okumak farz veya vâcibdir. Bu vücup veya farz yerine getirilmediği takdirde namaz sahih olur mu?
Bunu cevaplıyabilmek için hem ilgili hadisleri, hem müctehit imamların görüş, tesbit ve içtihatlarını bilmemiz gerekir. İlgili hadîsler *.
Rıfaâ b. Râfi' (R.A.) den yapılan rivayette, demiştir ki :
«Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bir adama namaz kılınmasını öğ*retti ve şöyle buyurdu: Yanında Kur'ân'dan (bildiğin) bir şey varsa onu oku; yoksa Allah'a hamd et, tekbîr getirerek Onu ulula ve tehl|î getir, sonra da rükû'a var..»
Abdullah b. Ebî Evfâ (R.A.) den yapılan rivayette, demiştir «Bir adam Peygamber (A.S.) Efendimize geldi ve şöyle dedi: Doğrıi| su ben, Kur'ân'dan bir şey alıp öğrenmeye takat getiremiyorum, m bakımdan bana yetecek, şeyi öğret! Bunun üzerine Resûlüllah A.S ona : «Sübhanellahi ve'1-hamdu lillahi vela ilahe illallahu vallahrfj ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billah, söyle...» diye emretti! -
Hadîslerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmaktadır :
1- Namazda Kur'ân'dan bir şeyler bilenler, ezberleyenler onu »kur, bilmeyenler ise, hamd, tekbîr ve tehlîl getirmekle yetinir, yani ^ıraat yerine bunları okur ve öylece rüku'a varır. Bu bir ruhsat ve cevaz kapısıdır.
2- Kur'ân'dan bir şey öğrenmeye gücü yeten, yani böyle bir teteneği olan kimsenin herhalde Kur'ân öğrenmesi vâcibdir. Aksi hem günahkâr olur, hem de namazı sahih olmaz.
3 - Buna gücü yetmeyen, dili yatmayan ve öğrenecek yeteneğiolmayan kimsenin namazı terketmesi caiz olmaz, kıraat yerine be-İrtilen şeyleri okumakla yetinir.
Hadislerin ışığında müctehif imamların görüş, içtihat ve istid-alleri :
a) Hanefîlere göre :
İmam Ebu Hanîfe'ye göre, farz olan kıraat miktarı, tam bir âyet okumaktır, bu uzun da olabilir, kısa da olabilir. İmameyn'e göre, en az üç kısa âyet veya o uzunlukta olan uzun bir âyet okumaktır.
Meseleyi bu açıdan ele alınca, Arapçayı beceremeyenler için ce-raz yolu nedir? sorusu karşımıza çıkmaktadır. İmam Ebu Hanîfe'ye jöre, kıraat farzı, nasıl Arapça diliyle sübut buluyorsa, öylece baş*ta dille de sübut bulur; kişi bu durumda ister Arapçayı iyice telaffuz îdebüsin, isterse etmesin fark etmez. İmam Ebû Yusuf ile İmam Mu-ıammed'e göre, Arapçayı teleffuz edebilen kimsenin namazda kıraa-ı başka bir dille okuması caiz olmaz, ama Arapçayı iyice beceremi-'orsa, o takdirde caiz olur. İmam Ebû Hanîfe diyor ki: Namazda kı-'aatın vâcib olması, Arapça lafız olması demek değildir, Allah kelâ-nına delâlet eden lafızdır ki bu Arapça olabileceği gibi, başka dille le olabilir.
İbn Âbidîıı bu konuya geniş yer verip ilim adamlarının farklı jörüş ve yorumlarını naklettikten sonra tetimme olarak şu açıkla-nayı yapmıştır: «Namazın caiz olduğu Kur'ân, ilim adamlarının ttifakıyla, Hz. Osman tarafından zapt ve tesbit edilip İslâm ülkelerindeki imamlara (eyalet valilerine) gönderdiği Mushaftır ki eim-me-i aşare onun üzerinde icma' etmişlerdir...»
Menar ve benzeri bazı kitaplarda İmam Ebû Hanife'nin bu görü*şünden vaz geçip imameynin kavline döndüğünden söz edilir.
Yine İmam Ebû Hanîfe'ye göre, namazda Tevrat veya încil veya Zebur'dan bir şey okursa, bakılır: Eğer okuduğu şeyin tahrife uğ*ramadığına yakın hâsıl ederse, caizdir. Diğer Hanefî imamları ise, yakîn hasıl etsin etmesin, caiz değildir, demişlerdir.
b) Şafülere göre :
Fatiha'yı bilmeyen kimsenin birbirini takip eden yedi âyet oku*ması, ardarda olan yedi âyet beceremiyorsa, dağınık vaziyette yedi âyet okuması farzdır. Bununla beraber İmam Şerefüddin Yahya Ne-vevî diycr ki : «Birbirini takip eden yedi âyet bildiği halde dağınık vaziyette yedi âyet okuması da caizdir. Allah daha iyisini bilir.» Bu*nu da beceremiyorsa, âhiretle ilgili zikirde bulunur. Ancak yaptığı zikrin kapsadığı harfler Fâtiha'nın kapsadığı harflerden noksan ol*maması gerekir, aksi halde caiz olmaz. Hiçbir şey beceremiyorsa, Fatiha okunacak süre kadar durur ve öylece rükû'a varır.
c) Hanbelîlere göre :
Namazda Mushaf-i Osman'da yazılı olan okunur. İmam Ahmed'-den yapılan rivayete göre, kendisi daha çok Nâfi' kıraatini beğenip seçermiş ki bu İsmail b. Cafer tarikiyle gerçekleşmiştir. O olmadığı takdirde Ebubekİr b. Iyaş tarikiyle gelen Âsim kıraati seçilir. Ayrı*ca Ahmed b. Hanbel, Ebu Amir b. el-Alâ' kıraatini da överdi. Bunun*la beraber on kıraatten hiçbirini mekruh görmezdi, sadece Haraza ve el-Kissaî kıraatleri seçmezdi, çünkü onlarda kesre, idğam ve te-kellüf, bir de fazla med vardır.
Mushaf-ı Osman dışında kalan İbn Mes'ûd ve diğerlerinin kıraa*tini namazda okumak caiz değildir. Çünkü Kur'ân tevatür yoluyla sübut bulmuş, o kıraatler ise tevatür yoluyla sübut bulmamıştır.
Abdurrahman el-Cezîrî Hanbelüerin bu hususla ilgili görüş ve içtihatlarını daha geniş biçimde şöyle açıklamıştır: «Şafiîlerle Haneliler şunda ittifak etmişlerdir: Namazda Fatiha okumasını bece-emeyip âciz olan kimse, Kur'ân'dan Fatiha miktarı âyet okuyabili-orsa, onları okuması vâcib olur. Sadece bir âyet biliyorsa, onu Fâ-iha âyetleri sayısınca tekrarlayarak okuması gerekir. Kur'ân'dan Liçbir şey okuyamıyor da âciz durumda kalıyorsa, Fâtiha'yı okuma üresi kadar Allah'ı zikretmekle yetinir, böyle yapması da vâcibdir. Sikir de yapamıyorsa, o takdirde Fatiha okunacak süre kadar susup beklemesi gerekir.
Anlaşıldığı gibi, Hanbelîler de bu hususta Şâfiîler gibi içtihatta bulunmuşlardır.
d) Mâlikîlere göre :
Namazda Fatiha okumasını beceremiyen kimseye onu öğren*mek vâcibtir. Bu mümkün olmadığı takdirde, Fâtiha'yı güzel okuma- , sini beceren kimseye uyması vâcib olur. Böyle bir kimse bulamadığı takdirde, tekbîrle rükû' araşma bir fasıla koyması mendup olur. Bu süre içinde Allah'ı anması da menduptur.
Diğer rivayetler, yorumlar ve tahliller :
728 nolu Rıfaa hadisinin hasen olduğunu Tirmizî kaydetmiştir.
729 nolu Abdullah b. Ebî Evfâ hadîsini ise, aynı zamanda îbn Carud, îbn Hibbân ve el-Hâkim tahrîc etmişlerdir. Ancak isnadında İb*rahim b. İsmail es-Seksekî her ne kadar Buharî'nin ricalinden sayı-hrsa da bazı hadîs âlimlerince kusurlu görülmüş, Nesâî onu zayıflar arasında zikretmiştir. îbn Kattan ise onun hakkında şöyle demiştir:
:«Birkaç kişi onu zayıf saymışsa da bunu isbatlar mahiyette bir hüc*cet gösterememişlerdir.»Nitekim îbn Adiy, «metni münker olan bir hadîsin ondan nakledildiğine rastlayamadım» demiştir. Ne-vevi ise, el-Hulasa'da zayıflar bölümünde onun ismini de anmıştır.
Ancak bu hadîsin rivayetinde İbrahim yalnız kalmamıştır, Ta-berânî kendi eserinde, îbn Hibban kendi Sahih'inde Talha b. Musar-rıf tarikiyle îbn Ebî Evfâ'dan rivayet etmişlerdir. Ne var ki, bu riva*yetin isnadında el-Fazl b. Muvaffak bulunuyor ki, Ebû Hatim onun zayıf olduğunu belirtmiştir.
Sonuç olarak, yukarıdaki hadîslerle istidlal eden üç mezhep imamı okumasını beceremiyen, dili Arapçaya bir türlü yatmayan ve öğ*renme kabiliyeti olmayan kimselere kolaylık getirmişlerdir. Özellik*le Şafiî ve Hanbeli imamları... Hanefîlere gelince, onlar bu mesele*de ittifak edememişlerdir. Diğer yandan başka bir dile çevrilerek Fa*tiha ve sûrenin okunmasına îmam Ebû Hanîfe cevaz vermiştir. Ne var ki, onu bu bapta destekleyen pek olmamıştır. Hem bazı ilim adamlarının tesbitine göre, îmam bu görüş ve içtihadından rücu' et*miştir.
Çıkarılan hükümler:
1- Namazda farz olan mutlak kıraattir. O halde Kur'ân'dan bir âyet bile okuyunca farz yerine gelmiş olur. Fâtiha'yı okumak ise vâcibdir. Aynı zamanda Fâtiha'yı başka dile çevirip okumakta bir sakınca yoktur. Bu, İmam Ebû Hanîfe'nin içtihadıdır. îmam Ebû Yu*suf ile İmam Muhammed'e göre, Arapçayı öğrenip belleme yeteneği olduğu takdirde, Fâtiha'yı nazil olduğu dil üzere okuması gerekir.
2- Fâtiha'yı bilen kimsenin onu aynen okuması farzdır. Oku-yamıyorsa, yedi kısa âyet okuması farzdır. Onu da beceremiyorsa, Fatiha kelimelerine denk gelecek ölçüde Allah'ı zikretmesi gerekir. Bu İmam Şafii ile İmam Ahmed'e göredir.
3- Fatiha okumasını beceremiyen kimsenin onu öğrenmesi vâcibdir. Mümkün olmadığı takdirde Fâtiha'yı okuyan birine uyma*sı gerekir. Bu da mümkün olmadığında tekbirle rükû' arasında bir süre beklemesi menduptur. Bu, Mâlikîlere göredir.