Ezan her ne kadar namaz vaktini bildirmek için meşru kıhnmış-sa da, bütünüyle Hakk'ın sesi, İslâm davetinin mayasıdır. O ba*kımdan müezzinin okuduğu ezan sesini işiten mü'minlerin bu dave*te nasıl karşılık vermeleri gerekir? Bu karşılık iki türlü olur: Birin*cisi, Resûlüllah'm talimatına göre, ezan cümlelerini müezzinle bir*likte tekrarlamak ve sonunda tavsiye edilen duayı okumak; ikincisi, çağrıya olumlu cevap vererek cami ve cemaate gitmek...
Ezan gibi ikamet edilirken de bazı şeyler tavsiye edilmiştir. On*ları ilgili hadislerden daha iyi öğrenip uygulamamız mümkün-.
Ebû Said (R.A.)'den yapılan rivayette, Peygamber (A.S.) Efen*dimizin şöyle buyurduğunu söylemiştir:
«Nidayı fezan) işittiğinizde, müezzinin dediği gibi söyleyin!»
Ömer b. Hattab (R.A.)'den yapılan rivayette, Resûlüllah (A.S.) Efendinıiz'in şöyle buyurduğunu söylemiştir:
«Müezzin ALLAHU EKBER ALLAHU EKBER dediği zaman, siz*den biri de ALLAHU EKBER ALLAHU EKBER der; sonra müezzin EŞHEDÜ ELLA İLAHE İLLALLAH dediğinde, o da EŞHEDÜ ELLA İLAHE İLLALLAH der; sonra müezzin EŞHEDÜ ENNE MUHAMMED'-EN RESÛLÜLLAH dediğinde, o da EŞHEDÜ ENNE MUHAMMED'EN RESÛLÜLLAH der, sonra müezzin HAYYE ALA'S—SALA deyince, o, LA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAH der; sonra müezzin HAYYE ALAI^-FSLAH deyince, o yine LA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAH der, sonra müezzin ALLAHU EKBER ALLAHU EKBER
deyince, o da ALLAHU EKBER ALLAHU EKBER der; sonra da müez-ı zin LA İLAHE İLLALLAH deyince, o da gönlünden LA İLAHE İLLAL*LAH derse, Cennet'e girer.»
Şehr b. Havşeb'den, o da Ebu Ümâme'den veya Peygamber (A. S.)'m ashabından birinden rivayetle şöyle demiştir: «Bilâl ikamet getirmeye başladı. KAD KAMETİ'S—SALA cümlesini söyleyince, Pey*gamber (A.S.) Efendimiz, «Allah namazı hem ikame, hem idâme et*tirsin!» diye karşılık verdi. İkametin diğer yerlerinde ezanda olduğu gibi, Hz. Ömer'in hadîsinde belirtildiği şekilde karşılık verdi, yani müezzinin: ikamette söylediği cümleleri aynen söyledi.
Cabir (R.A.)'den yapılan rivayette, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: «Kim ezan sesini işittiği zaman, derse, şefaatim ona helâl olur.
Abdullah b. Amir (R.A.)'den yapılan rivayette, Peygamber (A. S.) Efendimiz'den şöyle buyurduğunu işitmiştir: «Müezzini işittiği-,niz zaman, onun dediği gibi söyleyin. Sonra bana salât getirin. Çün-jkü gerçekten kim bana bir defa salâvat getirirse, Allah onu on rah-|met ile anar. Sonra da benim için Allah'tan vesile isteyin. Çün-kükü vesile Cennet'te bir makamdır ki, ancak Allah kulların*dan bir kula lâyık görülmüştür, umarım ki o kul ben olayım. Artık kim benim için Allah'tan vesile isterse, şefaatim ona helâl olur.»
Enes b. Mâlik (R.A.)'den yapılan rivayette, Resûlüllah (A.S.) Efendinıiz'in şöyle buyurduğunu söylemiştir: «Ezan ile ikamet ara*sında yapılan dua reddolunmaz.»
Hadîslerin ışığında müctehid imamların görüş, istidlal ve ihticâclari:
a) Hanefîlere göre-.
Ezan okununca onu işitenlere vâcib olan şey, ezana icabet et*mektir. Zira Resûlüllah (A.S.) Efendimiz, «Dört şey cefâdandır: Ayak*ta durup idrar eden, namazı henüz bitirmeden alınım (yapışan şey*leri gidermek) için silen, ezan okununca ona icabet etmiyen ve ya*nında anıldığım zaman bana salâvat getirmeyen...»
Ezana icabet, müezzinin dediklerini demektir. Ancak HAYYE ALA'S— ve HAYYE ALA'I^-FELAH denilince LA HAVLE VELA KUVVETE İLLA Bİ'LLAHİ'L—ALÎYYÎ'L—AZİM diye karşılık verilir. Bir de sabah ezanında ES-SALATÜ HAYRÜN MİNE'N—NEVM de*yince, «doğru söyledin, iyilik ve hayır işledin» denilir.
Müezzini cevaplamanın vacib veya sünnet olduğu ihtilaflıdır • İlimde şeyhlik derecesine yükselenlerin çoğu vâcibdir, derken İmam Kerhî, sünnet olduğunu söylemiştir.
b) Şâfiüere göre:
Ezan ve ikameti işiten kimselere —ister abdestli, ister abdestsiz, isterse cünüb olsunlar— müezzinin dediklerinin aynım söylemek, sadece HAYYE ALA'S—SALA ve HAYYE ALA'L—FELAH söylenir*ken ve bir de sabah ezanında ES—SALATU HAYRÜN MÎNE'N— NEVM denilirken, bunları aynen söylemezler, iki hayye'de LA HAV*LE VELA KUVVETE İLLA BİLLAH, sabah ezanmdaki tesvîb'de ise «Doğru söyledin, hayır ve iyilik işledin» der. İkamet'in KAD KA-METÎ'S—SALATU cümlesi söylenirken de «Allah hep kılınmasını ve devamını sağlasın ve beni namaz ehlinin sâühlerinden eylesin!» di*ye duâ eder. Aynı zamanda gerek müezzin, gerek önün sesini işi*tenlerin ezan ve ikametten sonra Resûlüllah (A.S.) Efendimizze sa-lât-ü selâm getirmeleri sünnettir. Sonra da şu duayı yaparlar: AL-LAHÜÎVIME RABBE HAZİHİ'D—DA'VETİ'T—TAMMETÎ VE'S—SALA Tİ'L—KAİME, ATİ MUHAMMEDENİ'L—VESÎLETE VE'L—FAZILE... VE'D—DERACETE'R—RAFİA. VE'B'ASHÜ MAKAMEN MAHMUDE-NİLLEZİ VAADTEHÜ İNNEKE LA TUHLİFU'L—MÎAD.
c) Hanbelüere göre:
Müezzinin sesini işiten kimsenin onun dediğinin mislini söyle*mesi müstehabdır. Bu hususta ilim ehli arasında muhalif bir gö*rüşün olduğunu bilmiyorum. Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimiz'-in: «Nidayı (yani ezanı) işittiğiniz zaman müezzinin dediğini deyin!» buyurduğunu Buharî ve Müslim ittifakla rivayet etmişlerdir. HAYYE ALA'larda ise LA HAVLE VELA KUVVETE ÎLLA BİLLAH demek müs-tehabdır. Ahmed b. Hanbel'in bu hususta kesin görüş ve tesbiti var*dır.
Haneblîler son hususla ilgili olarak el-Esrem'in Ebû Râfi'a isnâd ettikleri şu hadîsle istidlal etmişlerdin «Peygamber (A.S.), ezan se*sini işitince, müezzinin dediğinin mislini söylerdi. Müezzin HAYYE ALA'S—SALA'ya gelince, Peygamber tA.S.): LA HAVLE VELA KUV*VETE İLLA BİLLAH derdi.»
İkamette de müezzinin dediği aynen tekrar edilir, ancak KAD KA-METİ'S—SALA cümlesine gelince, «Allah hep kılınmasını ve deva*mını sağlasın!» diye duâ edilir. Hanbelîler bu meselede ise Ebû Da*vud'un ashabdan bazısına isnad ettiği 246 nolu hadîsle istidlal et*mişlerdir.
d) Mâlikilere göre:
Müezzinin sesini işiten herkes, ister abdestli, ister abdestsiz, is*ter cünüb, ister ayhali, isterse loğusa olsun ezanın cümlelerini aynen söyler. Ancak o vaktin farzını kılan kimsenin demesi müstehab de*ğildir. Ayrıca, HAYYE'lerde LA HAVLE... ve sabah ezanında ES-SA-LATÜ HAYRÜN MİNE'N—NEVM'de «Doğru söyledin, hayır ve iyi*lik işledin» demek müstehabdır.
Bu konuda İmam Nevevî şöyle demiştir:
«Ezan okunurken müezzinin sesini işiten abdestli, abdestsiz, cü*nüb, ayhali, loğusa,-küçük ve büyük herkesin onun dediklerini bir bir söylemesi müstehabdır. Çünkü bunların hepsi de zikir ve namaz ,ehli sayılır. Ancak helada bulunan, cinsel temas halinde olan kim*seler müezzine icabet etmezler, yani onun dediklerini söylemezler. Heladan çıkınca, ezan hâlâ devam ediyorsa ona uyarak okunan cüm*leleri aynen söyler. Kur'ân okuyan ve zikir halinde olanlar ise, o sı-
rada okumayı ve zikri bırakıp ezana icabet ederler. Ders okutanlarla, okuyanlar da öyle.
HAYYE ALA'larda LA HAVLE denilmesinin birçok hikmetleri varsa da en başta geleni şu hususdur*
a) Önce her hareket ve gücbulmanm ancak Allah'ın iradesiyle gerçekleşeceğini düşünerek kuvvet ve kudreti O yüce Yaratan'a ir*ca' etme şuurunda olduğumuzu ifade etmektir.
b) Hiç bir kötülüğü geriçevirmeye, hiçbir hayn elde etmeye güçve kudretimizin bulunmadığını belirterek Allah'tan bu iki husus ta da bize güç, kuvvet ve basiret vermesini dilemektir.
c) Günahtan ancak Allah'ın yardım ve ihâyetiyle korunabile*ceğimizi, O'na, ibadet ve kullukta bulunmayı ancak O'nun yardı*mıyla gerçekleştirebileceğimizi itiraf etmektir.
Çünkü müezzin, mü'minleri kurtuluşa, felah ve necata, hayır ve iyiliğe davet ederken, böylesine önemli ve önemli olduğu kadar lü*zumlu, amaca yönelik bir ameli layıkıyla yerine getiremeyeceğimizi düşünerek Allah'ın sebepleri kolaylaştırıp bize yardımda bulunmasını istememiş en uygun bir haldir ki, ilâhî hoşnutluğa vesile olur.
Bu hususta Sıddîk Hasan Han da icabetin hikmet ve sırrını kıs*men belirterek bilgi vermeye çalışmıştır.
Tahliller ve yorumlar:
244 nolu Ebu Said hadisini Nesâî, Ebu Râfi'dan: yine Nesâî, Ebu Hüreyre'den: Tahavî, Ümmü Habibe'den; Ebu Dâvud, İbn Ömer'den; yine Ebu Dâvud, Hz. Âişe'den rivayet etmişlerdir. Ebu Şeyh ise, Mu-âz (R.A.) dan rivayet etmiştir.
Müezzinin sesini işiten mü'minlerin icabette bulunması, hadisin zahiriyle istidlal edenlere göre vâcibdir. Tahavî de aynı görüştedir. Hanefiler, Zahiriler ve îbn Vehb de aynı görüşü izhar etmişlerdir. Cumhur ise, vâcib olmadığına kaildir.
Ezanın sesini namaz kılarken işiten kimse, namazla meşgul bu*lunduğundan artık cevaplamaz. Bu ekserin görüşüdür. Cumhurun da kavli aynı doğrultudadır.
246 nolu Şehr b. Havşeb hadîsine, gelince, isnadında bir meçhul vardır. Şehr b. Havşeb hakkında da hayli söz söyleyenler olmuştur. Ancak Yahya b. Main ve Ahmed b. Hanbel onun sıka (güvenilir) olduğunu söylemiştir. Şehr, Ümmü Seleme'den, Ebu Hüreyre'den, Katade'den, Davud b. Ebî Hind'den, Abdülhamid b. Bihram ve diğer bir cemaatten rivayetler yapmıştır. Ahmed b. Hanbel onun Esma binti Yezîd'den yaptığı rivayetlerin hasen olduğunu dikkatleri çek*miştir. Ebu Zür'a, «Onun rivayetinde bir sakınca yoktur» derken; Nesâî ile İbni Adiy onun «kaviy» olmadığım belirtmişlerdir. O yüz*den bazı hadîs alimler Şehr'den rivayet yapmışlardır.
Görüldüğü gibi, râvi Şehr üzerinde hayli farklı görüş ve tesbit-ler vardır. Ama Yahya b. Maîn ve Ahmed b. Hanbel gibi iki büyük hadis âliminin onun hakkında tezkiyede bulunup «sıkandır deme*leri, yeter. O bakımdan hadîs zayıf sayılmaz.
247 nolu Cabir hadîsini, Tahavi, îbn Mes'ûd'dan; îbn Hibban, , Şnes'den ve İbn Abbas'dan rivayet etmişlerdir. Hâkim ise el-Müsted-rek'inde aynı hadîsi rivayet etmiştir. Ancak rivayet zincirinden U-feyr b. Ma'dan bulunuyor ki, bu zat hakkında hayli söz söyleyenler olmuştur. Atâ'dan, Katade'den ve Süleym b. Amir'den rivayetler ya*pılmıştır. Ebulyeman da ondan rivayet etmiştir. Ebu Dâvud onun İıakkında şöyle demiştir: «Salih bir ilim adamıdır, ancak hadisi za*yıftır.» Ebu Hatim ise, «Süleym'den çok rivayetler yapmıştır ki, ço*ğunun aslı yoktur. Aynı şekilde Ebu Ümame'den de bazı asılsız riva*yetler yaptığı tesbit edilmiştir. O bakımdan İmam Ahmed onun hak*kında «münkerü'l-hadis» demiştir. Böylece Ufeyr'in zayıf olduğu ağırlık kazanmıştır. Ne var ki, Cabir hadisi, güvenilir râvi-ler tarafından da rivayet edildiği için sahih kabul edilmiştir.
248 nolu hadis de sahihler arasında bulunuyor. 249 nolu Enes b. Mâlik hadîsini Nesaî, İbn Huzeyme, İbn Hibban ve ez-Ziyâ tahrîc etmişlerdir. Tirmizi hasen olduğunu söylemiştir.
Böyle ezan ile ikamet arasında yapılan duâ günahı gerektiren bir muhtevada değilse, iyi niyete ve sağlam imâna dayalı bulunuyorsa, inşââllah makbuldür.
Çıkarılan hükümler:
1- Müezzinin sesini işiten, bazı istisnalar dışında her mü'mi-nin ona icabet etmesi, yani müezzinin dediklerini söylemesi, kimine göre vacib, kimine göre sünnettir.
2- Ancak HAYYE ALA'larda, LA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BÎLLAH demek sünnettir. Bir de sabah ezanında t e s v i b cüm*lesi söylenirken, yani ES—SALATÜ HAYRÜN MİNE'N—NEVM de*nilirken, Arapça olarak SADAKTE VE BERÎRTE, Türkçe olarak «Doğru söyledin, iyilik ve hayır işledin» denilmesi sünnettir.
3- Hela ve benzeri yerlerde bulunan kimseler, ezanı cevapla-
4- Ayhali ve loğusa kadınlar da, icabet etmezler.
5- Bazı müctehidlere göre, ezandan önce vakit namazını ce*maatle kılan kimse de icabet etmeyebilir.
6- İkamette de aynı cümleler söylenir, yani ikamet getiren kişinin sesini işiten mü'minler onun dediklerini söylerler, ancak KAD KAME lafzına söyleyince, yukarıda belirttiğimiz duâ okunur.