Ey Nübüvvet Mülkünün SultânıCandan Azîz Sevgili!.. Kutlu bir Rabiü’l-evvel Ayı’nın seher vaktinde teşrif etmiştin dünyayı…
O gün güneş bir başka doğmuşyıldızlar kandil kandil yanmış
yer gök nura bürünmüş
bütün mahlûkat yeniden ihyâ olmuştu. Nasıl olmasın ki; hürmetine kâinatın yaratıldığı
nebîlerin yolunu gözlediği
isminin “gökte Ahmed
yerde Muhammed” diye medhedildiği
bütün yaratılmışlara; “Üsve-i Hasene”
“Nümûne-i İmtisal” geliyordu.
Âlemlerin Rabbi; “Habîbim!..” diye hitap etmişismini; kendi ismiyle beraber anmıştı semâlarda… Ey Sevgililer Sevgilisi!.. Sevgiliydin
baş tâcıydın. Ama aynı zamanda yetim ve öksüz... Sütanneler bile almak istememişlerdi
başlarda seni...
Bîçâre önce dedeninsonra amcanın himâyesine girdin. Ama üzülme
mahzun olma! Mevlâ’mdı senin Hâmîn
Mürebbin!.. Seviyordu
çok seviyordu. Sevdiği için de kıskanıyordu bütün dünyalıklardan
güneşin bile hararetinden... Ey parmaklarından rahmetler dökülen
Rahmet Peygamberi!.. Bütün âlemlere rahmettin!.. Akrabanı korur
gözetir
komşularına iyi davranır
misafirine ikram ederdin. Sâdık bir dost olarak
“Muhammed’ül-Emin” diye anılırdın.
Kırk yaşına gelinceCebrâîl’le tanıştın
ilâhî vahiyle buluştun. Nice kötülüklerle horlandın
itildin
ne eziyetler çektin!.. Anlayamadılar Seni
göremediler Seyyid-i Âdem oluşunu
hissedemediler mûtenâlığını
Efendim... Ey Hakk’ın Nazlı Nebîsi! Ahlâk-ı hamîden
Kur’ân ahlâkı idi. Kimseyi incitmez
umut edeni umutsuzluğa düşürmez; hoşlanmadığın bir şey hakkında hiçbir şey söylemez
yalnızca sükût ederdin.
Bâkire bir kız gibi hayâ doluydun. Hoşgörün tarifsizdi. Merhametin erişilmez… Bütün canlılara yumuşak davranır; “Siz yeryüzündekilere merhamet edin kigökyüzündekiler de size merhamet etsin.” buyururdun. Haksızlığa hiç dayanamaz; mazlumun hakkı alınıncaya kadar onu müdâfaa ederdin
zâlime karşı... Gazaplandığın
kızaran şah damarından anlaşılırdı. Nezâketin emsâlsizdi. Mütevâziliğin ise târifsiz...
Orjinal Link: TEVBE EDENLERİN SİTESİ http://www.tevbe.org/forum/showthread.php?t=141312
Yaratılmışların en şereflisi olmana rağmenmescidde nereyi boş bulursan oraya oturur
kimseyi yerinden kaldırıp rahatsız etmezdin. Seni bazen elinde su kırbası
ümmetine su dağıtırken
bazen inşaat yapımında taş taşırken görürlerdi
etrafında pervane olan sahabelerin… “-Anamız babamız Sana fedâ olsun! Biz yapalım!..” dediklerinde ise; “-O ayrıcalık olur
ben ayrıcalığı sevmem. Ben de sizin gibi bir kulum!..” buyururdun. Sâde bir hayat yaşar
dünyalıklara aldırmazdın.
Bazen sırtında yattığın hasır izleri görülürdü. Bu hâliSenin yüceliğine yakıştıran Koca Ömer’e: “-İstemez misin Ey Ömer! Dünya onların
âhiret bizim olsun?!” derdin. Ey Kâinâtın Efendisi! Meftûnuz Sana… Ay gibisin
güneşler parlıyor gözlerinde... Bir bakışın mest ediyor
mecnûn ediyor gönülleri. Neler vermezdik
tane tane sohbetini duyabilmek
o gül râyihanı alabilmek
tebessüm çiçekleri sunulan nûrlu sîmânı görebilmek için...
Ey Üzerimize Doğan Ay! Yaşamayı Sen öğrettin. Sevmeyi Sen öğrettin. Sen geldinseninle yeşerdi kuru Hicaz çölleri... Öfkenin
nefretin yerini; muhabbetler aldı
kavga ve kaoslar
barış ve huzura inkılab etti. Seni öldürmeye gelenler
sende dirildi. Etrafında yıldızlar misâli sahabîlerin de öyle çok sevdiler
öyle çok sevdiler ki
sağında solunda kenetlenip gözlerinden bile sakındılar Seni... Mübârek terini şişelere alıp “misk” diye süründüler. Sen konuşmaya başladığında
başlarında bir kuş varmış da kıpırdarlarsa uçuverecekmiş gibi dikkatle dinlediler. Sana duydukları saygılarından
başlarını kaldırıp gözlerine bile bakamadılar. Yalnız sahabîler mi? Mağarada yılanlar Seni görebilmek için yuvalarından çıktılar; güvercinler
örümcekler Senin gül râyihanı duyabilmek için toplandılar. Ağaçlar Sana selâm verebilmek için köklerinden söküldüler. Kütükler ayrılığında
hicrânınla inledi. Kusvâ’lar hasretinle başlarını vura vura can verdiler.
Ey geçtiği sokaklara gül kokusu yayılan Gül Efendim!.. Mahzundunmahzunlarla hâlleşmeyi çok severdin. Dertlilerin sâdık dostu
hastaların şifâsı
yetimlerin
öksüzlerin babasıydın. Sen dünyanın baş mimarı
lideri
rehberi
âb-ı hayatıydın. Sen efendim; Sultân-ı Şah-ı cihân
Devlet-i Âliyemizdin. Ey geçtiği sokaklara gül kokusu yayılan Gül Efendim!.. Ey saâdet mülkümün Sultanı
gönül bahçemin Bahçıvanı! Adını anınca dağılır hüzünlerim
uçuşur korkularım!.. Yok olur efkârım. Gönül kuşum heyecan ve sevinçle çarpar
kanatlanır. Kutlu Medine’ne gelir
mescidinde saf tutar
sohbet halkanla müşerref olur. Bu gün hülyânla iktifâ ettiğimiz
serabınla beklediğimiz; vuslata
en yakın zamanda kavuşmak ümitleriyle; binlerce salât
binlerce selâm Sana; Ey Nebî!
(şebnem dergisi:SEHER AYDIN)