133- (1608) Bize Ahmed b.-Yûnus rivayet etti. (Dedi ki): Bize Züheyr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebu'z-Zübeyr, Câbir'den naklen ri*vayette bulundu. H.
Bize Yahya b. Yahya da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebü Hayseme, Ebu'z-Zübeyr'dcn, o da Câbir'den naklen haber verdi. Câbir şöyle demiş:
Resûlüllah (Saliallchü Aleyhi ve Sellem) :
«Bir kimsenin bîr yurdda veya hurmalıkta ortağı varsa o kimse orta*ğına bildirmedikçe satış yapamaz. (Ortağı) isterse alır; istemezse terk eder.» buyurdular.

134- (...) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeyhe ile Muhammed b. Abdillâh b. Nümeyr ve İshâk b. İbrahim rivayet ettiler. Lâfız İbni Nümeyr'indir. İshâk bize haber verdi tâbirini kullandı. Ötekiler: Bize Abdullah b. İd-rîs rivayet etti, dediler. (Demiş ki) : Bize İbni Cüreyc, Ebu'z-Zübeyr'den, o da Câbir'den naklen rivayette bulundu. Câbir şöyle demiş:
Resûlüllah (Sallallahü A leyhi ve Sellem) taksim edilmemiş bulunan her ortaklıkta yurd olsun, bahçe olsun şuf'a hakkını hüküm buyurdu. Şeri*kine haber vermeden (ortağın) satış yapması kendisine helâl olmaz. (Şe*riki) isterse alır; dilerse terkeder. Şayet satar da şerikine haber vermez*se şeriki o mala -en lâyık kimsedir.

135- (...) Bana Ebu't-Tâhir dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bİze İbni Vehb İbni Cüreyc'den naklen haber verdi. Ona da Ebu'z-Zübeyr haber yermiş ki, kendisi Câbir b. Abdillah'ı şunları söylerken işitmiş:
Resûlüllah (Sallatlahü Aleyhi ve Sellem):
«Şuf'a hakkı yere, yurda veya bahçeye ait her ortalıkta vardır. (Or*tağın) şerikine arzedip o da ya alıp yahut terk etmedikçe satışı muteber değildir. Bunu yapmazsa kendisine haber verinceye kadar şeriki o mala en lâyık kimsedir.» buyurdular.
Bu hadîsi Buhârî «Büyü'», «Şerike», «ŞuFa» ve «Terkü'l-Hıyel» bahislerinde; Ebû Dâvûd *Büyû'»da; Tirraizi ile İbni Mâce «Ahkâm»da muhtelif râvilerden tahrîc etmişlerdir.
Şuf'a: Katmak, çift yapmak mânâsına gelen «şefea» fiilinden alın*ma bir isimdir. Fukahâya göre şuf'a: Bir kimsenin milkine bitişik bir akar satılırken kararlaştırılan kıymetini Ödemek şartiyle onu müşteriden cebren almastdır. Buna şuf'a denilmesi, bir hisseyi diğerine kattığı içindir.
Rab': Yurd, mesken ve yer mânâlarına gelir. Asıl itibariyle bu ke*lime bahar mevsiminde oturulan yerdir. Rab'a: Rab'ın müennesidir. Bâ*zıları müfredi olduğunu söylemişlerdir. Onlara göre rab' ismi cinstir.
Taksim edilmemiş bir akarda ortak olan kimsenin o akarda şuf a hakkı olduğunda bütün ulemâ müttefiktir. Hadîs-i şerîfde geçen «tak*sim edilmemiş her ortaklıkta...» ibaresinden murâd akardır.
Şuf'a kıyâsa muhalif olarak hadîslerle sabit olmuştur. Bundaki hik*met ortağın zararını önlemektir. Şufanın akara mahsus olması en ziyâ*de zarar ondan geleceği içindir.

Bu Hadisten Çıkarılan Hükümler:


1- Şuf'a hakkının yalnız akarda sabit olduğunu söyleyenler bu ha*dîsle istidlal 'etmişlerdir.
2- Evzâî, Leys b. Sa'd, İmam Mâlik, İmam Şafiî, İmam Ahmed, îshâk ve Ebû Sevr şuf'a hakkının yalnız hissesi ayrılmamış ortağa mahsus olduğunu, komşuluk sebebiyle bu hakkın vâcib olmadığını söylemişlerdir.
3- Sevrî, Hasen b. Hayy, îshâk, bir rivayette İmam Ahmed, Ebû Ubeyd ve Zâhiriyye ulemâ*sına göre İki ortaktan biri hissesini diğerine arzeder; o da satın almazsa juf 'a hakkı kalmaz. Bu kavil Hakem b. Uteybe- 'den de rivayet olunmuştur.
İmam Âzam, Mâlik ve Şâfiîler bununla o hakkın sakıt olmadığına kaildirler. Onlara göre ortak şahıs satıştan sonra da o malı alabilir. Çünkü şeriki arzettiği azman şuf'a hakkı henüz vâcib ol*mamıştır. O ancak satıştan sonra vâcib olur. Şu halde henüz vâcib olma*yan bir şeyi terk etmenin mânâsı yoktur; o şeyde hakkı vâcib olunca artık sükût etmez.
4- İbrahim Nehaî, Kaadî Şureyh, Sevrî, Amr b. Hureys, Hasen b. Hayy, Katâde, Hasan-ı Basrt, Hammâd b. Ebî Süleyman, İmam Âzam, Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed:" «Tarla, mesken ve bahçede şuf'a hakkı evvelâ hissesi ayrılmayan ortağa, sonra hissesi ayrılıp da yol veya su hakkı kalan ortağa, daha sonra bitişik komşuya sabit olur.» demişlerdir. Bitişik komşudan maksad : Evler arka arkaya olup kapısı başka yola açılan kimsedir. Ata 'nm: «Şuf'a hakkı her şeyde hatta elbisede bile vardır.» dediği rivayet olunur. Bu söz bâzı Şâfiîler'le İmam Mâlik 'ten de rivayet olunmuşsa da Kaadî Ebû Muhammed bunu kabul etmemiştir.
İmam Mâlik ile îmam Ahmed'in gemilerde şuf'a hak*kına kail oldukları rivayet edilmiştir.
5- Hanefîler'e göre şuf a hakkı yalnız bitişik komşuya mah*sustur. Hasen b. Hayy, ortaktan sonra mutlak surette komşu*sunun şuf'a hakkına mâlik olduğunu söylemiştir. Bir takım ulemâ şuf'a hakkını kazanacak komşuluğun hududunu satılık evin etrafından kırk hâne, diğer bâzıları her tarafından kırkar hâne olarak sınırlandırmışlar-, dır. Sabah namazını bir mescidde kılanlar komşudur, diyenler olduğu gi*bi, bütün Medine halkını birbirlerine komşu sayanlar da vardır.
6- Hadîsteki «şerik» tâbiri âmm olup müslümana da kâfire de şâ*mildir. Binâenaleyh îmam Âzam, İmam Mâlik, İmam Şafiî ve cumhura göre zimmîye de şuf'a hakkı sabittir. Şa'bî , Hasen ve İmam Ahmed müslüman aleyhine zimmîye şuf'a hakkı tamnamayacağma kail olmuşlardır.
7- Şehirliye olduğu gibi köylüye ve çölde yaşayana da şuf'a hakkı sabittir. Ebû Hanîfe ile Sevrî, İshâk, Şafiî, îmam Ahmed ve cumhurun kavilleri budur. Şa'bî : «Şehir*de yaşamayanlara şuf'a hakkı yoktur.» demiştir.
Ortağının hissesini başkasına satmasına razı olduktan sonra şuf'a hakkım kullanarak o hisseyi almak isteyen şerikin hakkı bakidir. Hanefî1er'ce, Şafiî ve Mâlikîler'in mezhepleri bu olduğu gibi İbni Ebî Leylâ, Osman-ı Betti ve diğer birçok ulema da buna kaildirler.
Hakem, Sevrî, Ebû Ubeyd ve hadîs ulemâsından bir taifeye göre şerikin hakkı sakıt olur. îmam Ahmed 'den iki kavil rivayet olunmuştur.