Soru

İnabe ne demektir ve bir usulü var mıdır?

Cevap

Bismillahirrahmanirrahim

İnabe, halk arasında “el almak-tövbe almak” tabiriyle ifade edilen tövbe edip günahlardan dönmek, yönelmek fiilidir. İşlenen küçük ya da büyük günahlardan pişmanlık duyup bu günahları işlemeye tövbe edip ALLAH Teâlâ’nın yoluna dönmek, halktan Hakk\'a yönelmek anlamında kullanılan bir kavramdır. Ayrıca bir mürşidin müridi olma anlamına da gelmektedir. Manevî eğitim almak isteyen kişinin, bir mürşide başvurup, tövbe ederek ona bağlanmasına inabe denir. İnabe kavramı, Kuran-ı Kerim’de de geçmektedir.(1)

İnabe, tevbenin bir ileri derecesidir. Tevbe insanın görünür günahlarından kaçması, inâbe ise içindeki kusurlarından kaçıp ALLAH Teâlâ\'ya dönmesidir.

El-tövbe almak, tarikatlarla ilgili bir olaydır. İnabe bu anlamıyla Allah\'ın yasaklarından zahiren ve batınen kaçınmak için, bir mürşid-i kamil eliyle tövbe etmek demektir.

Tasavvufta inâbe: Bir mürşid-i kâmilden el alma ve bir mürşid-i kâmile bağlanma anlamında kullanılır. Mürşid-i kâmilden el alma işleminde önce tövbe yapıldığından mürşid-i kâmile intisab için inâbe kavramı da kullanılır olmuştur.

Tasavvuftaki inâbeye “biat” ta denir ki: Tasavvufta mürid adayının şeyhe ve onun vereceği emirlere tam anlamıyla bağlı kalacağına dair verdiği söz manasında kullanılır. İntisap etmek de aynı anlama gelir.

Biat, inâbe, intisap etmek Kur\'an ve Sünnet\'e dayanır. Kur\'ân-ı Kerîm\'de biata ve taşıdığı öneme işaret edilmiştir. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin İslâm\'a girmek isteyen kişilerden, hicret ve cihat gibi önemli faaliyetlere karar verirken sahabelerden, iyi ve temiz bir dinî hayat yaşamak isteyenlerden biat alması, tarikatlarda şeyh ile mürid adayları arasında akdedilen bir çeşit bağlılık yemini kabul edilen biat için örnek teşkil etmiştir.

Tasavvuftaki inâbe işlemi tarikatların meşreplerine göre az-çok değişiklik arz etmektedir. Bununla beraber biatin şekli ve gayesi bütün tarikatlarda hemen hemen aynıdır. Tarikata girmek isteyen mürid adayının intisaba ehil olup olmadığı araştırılır. Araştırmalar olumlu sonuç verirse talip bir deneme ve müridliğe hazırlık dönemi geçirir. Bu dönemde üç gün oruç tutar, boy abdesti alır, temizlenir, iki rekat namaz kılar, istihare eder. ALLAH Teâlâ’nın rızâsı için sadaka verir. Yatsı namazından sonra şeyhin yanına giderek yüzü kıbleye gelecek şekilde huzurunda diz çöker. Şeyh talibe bütün geçmiş günahlarından tövbe ve istiğfar etmesini söyler. Üzerinde kul hakkı varsa bunları ödeyeceğine veya helâl ettireceğine dair ondan söz alır. Sonra şeyh sağ elini uzatıp müridle musafaha eder. Farz olsun nafile olsun bütün şer\'î hükümleri yerine getireceğine, dinine ve ahlâk esaslarına bağlı kalacağına dair ondan söz alarak biat hakkındaki âyet-i kerimeleri okur. Talibe şeyhinin dostuna dost, düşmanına düşman olmasını, refahta ve sıkıntıda ona itaat etmesini, hiçbir emrine karşı çıkmamasını tenbih ederek kelime-i tevhidi üç defa okur, peşinden talip bunu tekrar eder. Şeyh, \"ALLAH Teâlâ\'yı rab, İslâm\'ı din, Hz.Muhammed (S.A.V.) Efendimizi peygamber, Kur\'an-ı Kerim’i rehber, Kabe\'yi kıble, efendimiz falan zatı şeyh, mürebbi ve rehber olarak gönül hoşluğuyla kabul ettim\" der; talip de bunu tekrarlar. Sonra ellerini kaldırırlar, şeyh dua eder, mürid de \"âmin\" der. Bu merasimden sonra talip mürid olarak ihvan arasına girer, sohbetlere katılır. Biat sırasında mürşidin talibe verdiği öğütlere vasiyet, tavsiye denir.

Biat merasimine genellikle ağyar yani yabancılar alınmaz. Kadınların biati musafaha yapılmadan sözlü olarak yerine getirilir.

Biat talibin şeyhine manevî bağlılık ve teslimiyetini simgeler ve bu yolla mürşidin maneviyatından talibin kalbine akan feyiz onu psikolojik olarak yeniler. Talibin elinin üstünde şeyhin eli bulunduğu gibi şeyhin elinin üstünde tarikat pirinin eli bulunduğu ve tarikatın silsilesiyle bu durumun Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimize kadar ulaştığı kabul edilir. Bu sebeple şeyhin eli aynı zamanda Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizin, onun eli de \"yedullah\" sayılmış ve bu anlayış \"el-ele, el ALLAH Teâlâ\'ya\" deyimiyle ifade edilmiştir.

Biat tam anlamıyla şeyhe bağlılık sözleşmesi olduğundan biati bozmanın manevî sorumluluğu da ağırdır.

Bir kapıya kapılandıktan sonra, inabe ile mürşid elinde sözleşme yapan kişi, artık bu işin sorumluluk ve ciddiyetine uygun hayatını düzenlemek zorunda olacaktır.

Müride gereken ve yakışan şey, verdiği bu söz üzerine, kuvvetlice durmasıdır.

Mürşidin elini tutup hem tarikat alma hem de günahlarından tövbe - istiğfar etme ve bir daha günah işlememeye niyet etme anlamında bir manevi bağ meydana getirilir. Bu durumda mürşidin kuvvet ve dirayeti ne kadarsa, kendi müritlerine tasarruf eder. Mürit de “beni nezaret ve takip ediyor” diye şeyhinden çekindiği için günah işlememeye azami dikkat eder.

Tasavvufun ilk dönemlerinde sûfîler arasında yukarıda tasvir edildiği şekilde bir biat töreni uygulaması olmadığından tasavvufun kaynak niteliğindeki ilk eserlerinde bu konuya yer verilmemiştir. Sühreverdî’nin de işaret ettiği gibi bu dönemlerde hırka giyme töreni biat yerine geçiyordu. Biat uygulaması ise tarikatlar döneminde yaygınlaşmıştır.


Selam ve Dua ile / dinimeseleler.