Resulullah (as) yemin uygulamasının İslam'dan önce nasıl İdiyse aynı şekilde uygulanmasına karar verdi. Bu uygulama biçimiyle, ensardan bazıla*rının Yahudilerden birisi tarafından öldürüldüğü iddia olunan bir cesed hak*kında bir de hüküm vermişti.
Bu hadisi îmam Müslim rivayet etmiştir.
Resulullah (as) bir yerde terkedilmiş olarak bulunan bir cesedin katilinin açığa çıkması amacıyla ölünün katil zanlısı olabilecek elli kişinin suçlamalar*la İlgili olarak yemin etmelerine ve böylece katil zanlısının kendilerine teslim edileceğine karar verdi. Onlar bunu reddettiler. Bunun üzerine Resulullah (as), "Yahudiler sizin yerinize 50yemin ederek sizi temize çıkarsınlar mı, is*ter misiniz?" diye sordu. Onlar bunu da reddettiler. Böylece Resulullah (as) ölenin diyetini 100 deve vererek kendisi karşıladı.
Bu hadis muttefekun aleyhtir.
Bu hadis, Müslim'in Süncn'inde şöyle geçiyor: "Sadaka olarak 100 deve ile bu ölünün diyetini Resulullah (as) kendisi karşıladı".
Nesaî'de ise; "Resulullah (as) ölenin diyetini ödemeleri üzere onlar ara*sında böldü. Bunların yansı kadarını kendisi karşılayarak onlara yardımcı oldu " şeklindedir.
Resulullah (as), "biç kimse bir başkasının işlediği bir suçtan dolayı so*rumlu tutulmayacağı gibi, ne bir baba oğlunun yaptığından ne de bir evlat babasının yaptıklarından sorumlu tutulamaz" şeklinde hüküm verdi. Bu demektir ki, kimse kimsenin işlediği bir suçu yüklenemeyeceği gibi kimse kimsenin günahının yükünü de çekmeyecektir.
Resulullah (as) şöyle hükmetti: "Kimsenin görmediği bir durumda veya kimin attığı bilinmeyen bir taşla, yahut başka bir aletle Öldürülmüş olanların diyetleri bataen öldürülenlerin diyetleri gibidir. Kim de bilerek öldürürse o-nun için ktsas uygulanır. İşte bu bükümleri kim değiştirmeye kalkar veya de*ğiştirirse Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların la'neti onun üzerine olsun".
Resulullah (as), "maden ocaklarında kimsenin sebep olmadığı herhangi doğal bir nedenle, bulutlardan gelen yağmur, gökgürültüsü ve yıldırım gibi afetlerle ve herhangi bir kuyuya düşerek ölenlerin ne diyetlerinin ne de kısas*larının olmadığına hüküm verdi".
Bu hadis muttcfekun aleyhtir.
Bu nedenle Resulullah'm (as) "maden cühardır" sözü iki hususa işaret eder: Ne kısas ne de diyet gerektirmeyen demektir. Buradaki açıklama bu hükümle, "gömü (define)lerden beşte bir oranında alınır" hükmünü birbirine yaklaştırmaktadır. Madenlerle defineler arasındaki fark, define bulunduğunda bunun beşte bir oranındaki bir kısmının devlete verilmesi keyfiyetidir. Zira defineler çoğu kez büyük çabalar harcanmaksızın, yani kazanılmaksızın bu-İunan şeylerdir. Bu hükümde herhangi bir tuhaflık yoktur. Madenlerde böyle bir şey sözkonusu değildir. Zira madenlerin çıkarılması için büyük bir çaba, külfet ve emek gerekir. İşlerin en doğrusunu bilen Allah Azze'dir.