Her şeyin bir zamanı vardır.
Elbette Müslüman olmanın da zor zamanları vardır.
İşte böyle bir zamanda başarılı olanlar,
İnançları çağlara taşıyan insanlardır.
İnsanlığın hayatını hayat yapan "iman"
Gaye idealinden mahrum,
Her şeyin menfaat doğrultusunda yürütüldüğü,
Sapık inançların baş gösterdiği,
Zina ve haramın mübah sayıldığı bir dönemde,
Asrısaadet modeliyle nübüvvet bahçesinde
Gül gibi yetişebilmektir zor zamanda Müslüman olmak.

Karşıda karanlık bir inkârcılık kütlesi varken "
KALK VE İNZAR ET" çağrısına
Uyabilmektir de ayrıca.
Alâkasızlığı, dışlanmayı, taşlanmayı, kınanmayı
Deli, şair, sihirbaz diye
Hakarete uğramayı sineye çekebilmektir.
Her türlü itibar kaybına hazır olmaktır.
Bütün insanlar senin karşında cephe almışken "
hasbunallâhi venîğmel vekil" diyebilmektir.

Zor zamanda Müslüman olmak.
Mekke'de tebliğ vazifesi devam ettiği halde
Kimse ona uymuyordu.
Rabb'inden gelen emirleri büyün bir şevkle anlattığı halde
Herkes kulak tıkıyordu. O yine yılmamıştı.
Bir ümit, deyip Taif'e gitti.
Taif halkından umutluydu.
Bu düşünceler içerisinde taif'e varıp
Tebliğ vazifesine başlamasıyla birlikte
Hararetler de başlamıştı.
Taif halkı çocuklarını öğütleyerek
Onun mübarek bedenini taşlatmışlardı.
Halk hakaret ediyor, bir daha gelmemesini söylüyordu.
Şefkatli Nebî'nin mübarek yüzünden
kanlar süzülüyordu cüppesine.
Bütün bu yaşadıkları Onu epey yormuştu.
Mahzun bir şekilde geri dönerken
Cebrail (as) geldi; "
Ya Resûl, iste, şu dağı birleştirip,
Onları helak edeyim." Dedi

İşte burada Peygamberimiz gibi ;"
Hayır, ya Cebrail!
Ben gazap Peygamberi değilim,
Rahmet peygamberiyim.
Olur ki ileriki zamanlarda
İçlerinden birisi Müslüman olur.
Bu bile yeter.
Hem ONLAR BİLMİYORLAR" diyebilmektir

Zor zamanda Müslüman olmak.

Kururlu düzenin başları
Olan Ebu Cehil ve zihniyetindekiler,
İslâmiyetin yayılışından rahatsız olmuşlardı.
Peygamberimizi davasından döndürmek için
Makam, mevki ekonomik çıkar vaat ettiklerinde;

SAĞ ELİME GÜNEŞİ,
SOL ELİME AYI VERSENİZ,
BENİ DAVAMDAN DÖNDÜREMEZSİNİZ
Diyebilmektir.

Zor zamanda Müslüman olmak.

Vücutlar, demir taraklarla taransa bile korkuya kapılıp,
Taviz vermemeyi sadece sabra ve duaya sarılmayı,
Allah'ın dinini mutlaka hâkim kılacağını
Unutmamaktır

Zor zamanda Müslüman olmak.

Peygamberimiz vefat ettiğinde herkeste bir şaşkınlık olmuştu.
Herkesin dilinde "o ölmemiştir,
Bir peygamber nasıl ölür" laflarının dolaştığı bir hengâmede "
Baki hakikatler fani şahısların üzerine bina edilemez" diye düşünüp "
Kim Muhammed'e inanıyorsa bilsin ki Muhammed ölmüştür.
Kim ki Allah'a inanıyorsa bilsin ki
Allah, Hayy ve Lâyemuttur." Diyebilmektir.

Zor zamanda Müslüman olmak.


Açık saçıklığın mübah sayıldığı,
Tesettürün tamamen kaldırılmak istendiği,
Yıllarca emek verdiği okuluna "
Ancak başını açarsan girebilirsin" dendiği bir zamanda
Allah yolunda okulunu ve hayatını kaybetmekten
Zerre kadar tereddüt göstermeden
BAŞIMI ALIRSIN, ÖRTÜMÜ ASLA diyebilmektir,
Zor zamanda Müslüman olmak.

Zor zamanda Müslüman olmak.

Kendinin ve evlâdının içinde yandığı, alevleri
semavâta kadar ulaşan
Manevî bir ateşin göklere yükseldiğini görüp,
İmanını kurtarmaya ve o ateşi sürdürmeye koşmayı gerektirir,
Zor zamanda Müslüman olmak.
Zira insanın hemen yakınında yangın çıkmışken
Onu söndürmek yerine, başka şeylerle meşgul olmak,
Nasıl bir cehaletin ve körlüğün eseridir.
İşte bütün bunlara binaen mü'min; yaşatma hazzıyla,
Yaşama sevdasından vazgeçen değil midir?
Evet, bizler hâlâ yirmibirinci asır olan şu zaman-ı
Ahirde hayatını davası adına yaşamış,
Resul-ü Ekrem (asm) ve Onun her
Asırdaki temsilcisi olan müceddidleri anlamamanın
Ve kıymetlerini idrak edememenin sancısını çekmekteyiz.

Ama şu da bilinmelidir ki; "karla
kaplanmış yollar bahara çıkar"....

AHİR ZAMAN ÜMMETİ OLMAK
YÜCE ALLAH'IM BIZLERİ AHİR ZAMAN DA BILE
ASHABI KIRAM ŞUURUYLA YAŞATSIN İNŞALLAH