Bir adam bir başkasını bir semer parçasıyla çekerek Resulullah'a (as) getirdi ve "bu adam kardeşimi öldürdü" dedi. Resulullah (as), katile "nasıl öldürdün?" diye sordu. Katil, "ben ve kardeşim ağaçlardan odun toparlıyor*duk. Bu adam bana sövdü. Bu yüzden beni çokça kızdırdı, gazaba geldim, baltayla başının yanına vurdum ve onu öldürdüm," dedi. Resulullah (as), "bunun diyeti olarak verebileceğin malın var mı?" diye sordu. Katil, "şu elbi*sem ve baltamdan başka herhangi bir şeyim yoktur" dedi. Resulullah (as), "kavmin bu kam senden satın alıp diyetini öder mi? Bu hususta ne diyor*sun?" diye sordu. Katil, "kavmim bana acımaz, onlar için o kadar değerli değilim" dedi. Resulullah (as) ölenin kardeşine katilin tasma benzeri semer parçasını atarak, "arkadaşını al ve git" dedi. O da çekip gitti. Katille maktu*lün kardeşi gidince Resulullah (as) (öldürülenin kardeşini kastederek), "eğer katili öldürecek olursa ondan farkı kalmaz" dedi. Maktulün kardeşi bunu duyunca hemen geri geldi ve "ey Allah'ın elçisi! Sen benim için, 'eğer katili öldürecek olursa, onun -günah bakımından- kardeşinin katilinden hiçbir farkı kalmaz' demişsin. Oysa ben, bana attığın o semer parçasını yalnızca senin emrin olduğu için aldım"dedi. Resulullah (as), "yoksa katilin senin ve kardeşinin günahlarınızı kısasa karşılık yüklenmesini istemiyor musun?" di*ye sorunca, ölenin kardeçi, "elbette isterim, ey Allah'ın elçisi/" dedi ve hemen daha önce -kardeşinin diyetine karşılık- almış olduğu semer parçasını (ya da kolanı, tasmayı) geriye atarak katilin yolundan çekilip gitti.
Bu hadisi îmam Müslim kitabına almıştır.
Bu hadis, onun anlamım kavrayamayanlar için müşkillerle dolu gibi gö-rünmekteyse de herhangi bir anlaşmazlık sözkonusu değildir. Mesela Resu-lullah'ın (as), "eğer o da onu öldürürse ondan farkı kalmaz" dediği ifadesin*de katilin öldürülmesinin onun İşlediği fiille aynı günaha eşit olduğunu söy*lemek istememiştir. Burada Resulullah'ın (as) demek istediği, adamın, karde*şinin katilini öldürmesi durumunda günaha girmeyeceğini yalnızca ortadaki durumu, yani ilk katlin karşılığını ödemiş olacağını belirlemesidir. Çünkü bu, daha dünyada iken yapılan bir suçun karşılığının ödenmesi ve haksızlığa uğ*ramış bir kimsenin hakkının alınması, yani bir öldürme fiilinin karşılığı ola*rak kısasın uygulanmasından başka bir şey değildir. Kati fiilinden sonra hem öldürülen hem de velisi bu durumda günahsızdır. Velisi, öldürülenin bir hak*kı olarak katili öldürmektedir. Ama'haksız yere öldüren kişiye kısasın uygu*lanması söz konusudur. "Yoksa katilin senin ve kardeşinin günahlarınızı kı*sasa karşılık yüklenmesini istemiyor musun?" sorusuna gelince, kendisine bu sorunun sorulduğu kimse -haksız yere- öldürülenin velisidtr. Kardeşinin öl*dürülmesi dolayısıyla bir haksızlığa uğramıştır. Katilin suçu ise bir kimsenin haksız yere kanını dökmüş olmasıdır. Burada anlatılmak İstenen, katil kimse*nin öldürülenin ve velisinin günahlarını yüklenmesi meselesi değildir. İşlerin doğrusunu bilen Allah Azze'dir. Bu, öldürüldüğü halde hakkı kendisine ö-denmiş bir kimsenin hikayesi değildir. Katil olan şahıs, "Allah'a yemin ede*rim ki ben ona vurmamla birlikte onu öldürmeyi istememiştim" diyor. Resu*lullah (as) ise, "eğer öldürdüğün kişi haklı, sense haksız isen cehennemi hak ettin demektir" diyor. Bunun üzerine ölenin velisi katilin yolundan çekilip o-na dokunmuyor.
îmam Tirmizî bu hadisin sahih olduğunu söylüyor.
Eğer bu hikaye katilin anlattığı gibiyse, yani katil hataen ve haksız ol*madığı bir pozisyonda onu öldürmüş ise velisinin katili öldürmesi günah ba*kımından haksız öldürmeyle eşdeğerdedir. İşlerin doğrularını ve en iyisini bi*len Allah'tır.