Allah Azze, "kısasta sizin için hayat vardır" buyurmaktadır.
Resulullah (as) yaralamalar hususundaki kısas hakkında herhangi bir hüküm vermiş midir? Diyet kabul olunmuş_ mudur? "Yaraların kısası yalnız*ca hasta iyileştikten sonra uygulanır" sözünün anlamı nedir?
Buharı ve Müslim'de yeralan ve Enes b. Malik'ten rivayet olunan bir ha*diste şunlar geçmektedir: Nadr'ın kızı olan Rebi'in kızkardeşi cariyesini öyle*sine tokatladı ki cariyenin öndişlerinden alt ve üstten ikişer olmak üzere 4 tane dişi kırıldı.
Müslim'de bu hadis şöyle geçiyor: Rebi'in kızkardeşi cariyesini tokatla*yınca iki dişi kırıldı. Bu nedenle Resuluüah'a (as) başvurdular. Resulullah (as) kısas yapılmasını emretti. Ümmü Rebî', "ey Allah'ın elçisi, falan hanım*dan kısas hakkı alınacak mı? Allah'a yemin olsun ki ondan kısasın hakkt a-lınmayacaktır" dedi Resulullah (as), "Allah'ı noksan ve kendisine yakışma*yan niteliklerden tenzih ederiz, Ey Ümmü Rehia, kısas Allah Azze'nin kita*bında yeralmış bir hükümdür" dedi. Ümme Rebi', "Allah Ja yemin ederim ki o kadına kısas asla uygulanmayacak, zarara uğrayanın velileri diyeti kabul edinceye kadar da bu durum sürecektir" dedi. Resulullah (as), "Allah'ın kul*larından bazıları vardır ki onlar Allah'a yemin edince Allah Azze onların yeminlerini doğru çıkarır, yeminlerinin karşılığını verir" dedi.
Buharı ve Müslim'in sahihlerinde şöyle geçiyor: Bir adam birisinin elini ısırmış, adam elini onun ağzından çekince ısıranın iki dişi kırılmıştı. Resulul-lah'a (as) geldiler. Resulullah (as), "aranızdan birisi kardeşini aygırın ısırdı*ğı gibi ısırıyor" dedi ve ısıran kişiye "sana diyet yoktur" buyurdu.
Ebu Davud'da şu rivayet kayıtlıdır: ResuluIIah (as), darbe yemiş, ama sağlam yerinde duran göz için üçte bir diyet kararlaştırdı
Müdevvene ve Muvatta'da yeralan Ibn-i Sabit'den rivayet olunmuş bir hadiste bu diyet 100 dinar olarak geçiyor.
İmam Malik, diyetin yalnızca içtihad yapılarak belirleneceğini söylemiş*tir.
"Yaraların kısas cezası yalnızca yaralı olanın iyileşmesinden sonradır" sözü İbn-i Cüreyc'in Amr b. Şuayb'dan rivayet ettiği bir haber olup Abdur-razzak'ın Musannefinde yeralmaktadır. Şuayb şöyle dedi; Birisinin boynuz parçasıyla ayağına dürterek yaraladığı bir adam Resulullah'a (as) gelerek, "ey Allah'ın elçisi benim kısasımı uygula" dedi. ResuluIIah (as), "yaran iyileşsin sonra" dedi. Adam kısasın uygulanmasında diretti. ResuluIIah (as) kısası uy*guladı. Kendisine Resulullah'ın (as) kısas uyguladığı kişinin yarası iyileşti, a-ma kısasın uygulanmasında ısrar eden sakat oldu. Bunun üzerine Resulul*lah'a (as), "beni sakat bıraktın, ama kısas uyguladığın kişi iyileşti" dedi. Re*suluIIah (as) kısasın uygulanmasında ısrar eden bu adama, "ben sana yaran iyileşsin sonra kısası uygulayalım demedim mi? Sense bana isyan ettin. Allah seni hayırdan uzak etsin ve sakatlığını da ağırlaşttrsın" dedi. Ve kısasın uy*gulanmasında ısrar edip sonra da sakatlığı ortaya çıkan bu adamdan sonra yaralanan herkesin yarasının iyileşmesini bekleyip sonra kısasın uygulanma*sını emretti. Zira yararın etkisi, iyileştikten sonra belli olmaktadır. Çolaklığa yahut topallığa neden olan yaralamalarda kısas uygulanmaz. Burada diyet söz konusudur. Bir yaralanmadan dolayı kısas isteyen kişi, kısas uygulanan kişinin kısasın uygulanması sonucu kendisinden daha fazla bir zarar görme*si halinde kısasın fazlasını diyet olarak öder.
Ata b. Ebî Rebah şöyle demiştir: Yaralara kısas uygulanır. Kısas isteyen kişi, devlet başkanının -ya da yetkili otoritenin- kısas uyguladığı suçluya kı*sastan öte bir zarar veremez ve onu hapse de atamaz. Bu yalnızca bir yarala*ma karşılığı olan kısastır. Allah Azze herhangi bir hüküm verirken unutacak değildir. Eğer dileseydi yaralamalara karşılık olarak suçlunun hapsedilmesini ya da dövülmesini emrederdi.
İmam Malik ise şöyle demiştir: Herhangi bir kimseyi yaralayan kişiye bu suçundan dolayı kısas uygulanır ve böyle bir şeye cesaret ettiğinden dolayı da ayrıca bir ceza verilir.