Resullulah (as) hediye kabul eder miydi? Müşrik veya kafir bir kimsenin hediyesinin hükmü nedir?
lbn-i Sahnun'un kitabında şöyle geçiyor: Resulullah (as) Ebu süfyan'ın, zimmet ehlinden olanların, Dihye'nin Mukavkıs'ın ve Ukeyderİn hediyesini kabul etmiş; bunlardan bazılarına da hediyeler vermiş ve bunun yanında î-yâd el-Mücasiî'nin hediyesini kabul etmiştir. Mukavkıs'ın hediyesi Resullula-hın hanımı olup oğlu İbrahim'in anası olan Marİye ve kardeşi Sİrin'Ie dişi bir katırı ve eşeği idi. Resulullah (as) Mariye'yi kendine eş olarak aldı ve O'ndan İbrahim oldu. Dişi katırı ve eşeği Ölünceye kadar yanından ayırmadı. Bu he*diyeleri İskenderiye kralı Mukavkıs'tan alıp getiren kişi Hatip b. Ebi Beltaa i-di. Resululah (as) Onu hicretin yedinci yılında Mukavkıs'a göndermişti. Bu hususuta şunlar da rivayet olunmaktadır; Hediye üç hanım idi, Resuluîlah (as) onlardan birini Cchm b. Huzeyfe'ye verdi. Bu hanımın adı Tarf idi. İkin*cisi Mariye'nin kızkardeşi Şirin idi. Resulullah (as) O'nu Hasan b. Sabite ver*di. Hasan'ın Abdurrahman adındaki oğlu bu hanımdandır.
Müslim'de şöyle yer alıyor; Ferve b. Nefase el-Cüzzani, Resululajra (as) beyaz bir katır hediye etti. Resululah (as) Huneyn gününe kadar bu hayvana bindi. ■ . .
Sahnun şöyle dedi: Eğer Rum kralı Müslümanların imamına birşey hedi*ye ederse onu kabul etmesinde bir sakınca yoktur. İsterse bu hediye kendi şahsına özgü olsun.
Evzâî şöyle dedi: Eğer böyle bir hediye Müslümanlar için olursa onun değeri kadar bir hediye beytüimalden (devlet hazinesinden ) alınarak bu hediye sahibine verilir.
Sahnun ise, böyle bir hediyenin bir başka hediye ile karşılanmasının ge*rekmediğini söylemiştir.
Bir başka rivayette Sahnun şöyle demektedir: Resulullah (as) Rum kralı*na hediye göndererek onu mükafaatlandırmış ise bu yalnızca Resulullah'a özgüdür. Tüm Müslümanlara olmadığı gibi bir şöhret için de değildir. Rum krallarından bir elçi geldiğinde Müslümanların önderi olan kimsenin bu leçi-yi mükafaatlandırması gerekmez. Ama elçinin ödüllendirilmesi hususunda Müslümanların yararlarına olabilecek herhangi bir durum sözkonusuysa bu işte en doğru olanını yapmak üzere içtihat eder.
Buharîde şöyle geçiyor: "Eyle kralı Resulullah'a beyaz bir katır hediye etmişti. Resulullah da ona bir hırkayla bir deve gönderdi".
Bir başka rivayette şunları görüyoruz : "Tebtık seferi esnasında ona de*vesini gönderdi". Amr b. el:Haris, "Resulullah (as), vefatından sonra geriye yanhzca beyaz katırını ve sadaka olarak bir parça arazi bıraktı" dedi. Hz A-işe, "Resulullah (as), arkasında otuz sâ' (yaklaşık 88kg.) arpa karşılığında bir Yahudiye rehin olarak bıraktığı zırhtan başka hiçbir şey bırakmadan ve*fat etti" dedi.
Yine Buharî'de, "Resulullah (as) ne dinar, ne dirhem, ne köle, ne cariye, ne de başka birşeyi miras olarak bırakmadı. O yalnızca beyaz katırını, sila*hını ve sadaka olarak bir parça araziyi bıraktı" rivayeti yer ahyor. Usaylî'nin değişik yerlerdeki rivayetinde "herhangi bir şey bırakmadı" İfadesi yer alıyor.
îbn-i Hubeyb ve başkaları Mukavkıs'ın Mısır meliki olduğunu söylüyor*lar. Ebu Ubeyd Kitabu'l Emval'de şöyle nakledilmektedir: Bir ip cambazı o-lan Amr b. Malik Resulullah'a (as) bir at hediye etti. Resulullah bu hediyeyi kabul etmedi ve "biz bir müşrikin hediyesini kabul etmeyiz" dedi.
Bir başka rivayette de, "Resullah'm (as) tyad el-Mucaşiî'ye, "biz müşrik*lerin bağışlarım kabul etmeyiz" dediği yer almaktadır.
Ebu Ubeyd şöyle diyor: Resulullah (as) yalnızca Ebu Süfyan'ın hediyesi*ni kabul etmiştir. Zira bu hediyenin süresi kendisiyle Mekkeliler arasında be*lirlenmişti. İskenderiye kralı Mukavkıs'ın hediyesini de kabullenmişti. Zira Mukavkıs Resulullah'a (as) elçisi Hatip b. Beltaa'yı göndermiş ve Resulullah'ın peygamberliğini kabul etmişti. Resulullah (as) O'nun Müslü*manlığından umutsuz olmamıştı. Şurası kesindir ki Resulullah (as) kendisiyle savaşta olunan hiçbir müşrikin hediyesini kabul etmemiştir. Daha sonra Ha-lid b. Velid, Ukayder'i Resulullah'a (as) getirdi. Ukayder Hıristiyandı. Halid O'nun kanının akmasını önlemişti. Cizye vermesi konusunda anlaşmaya vardılar. Halid adamm yolundan çekilip serbest bıraktı, O da köyünün yolu*nu tuttu.