MUCİZELER Sa’d (ö. 792/1389) “Şerhu’n-Nesefî”de konu ile ilgili olarak bazı hususları belirtip ardından da bu konudaki hadislerin mütevatir olduğunu aynen şöyle anlatmaktadır:
“Hz. Muhammed (s.a.v)’in peygamberliğine gelince, O, hem peygamberlik davasında bulunmuş -O’nun peygamberlik davasında bulunduğu tevatürle sabittir- ve hem de mucizeler göstermiştir… Hz. Peygamber (s.a.v)’den harikulade hususları gösterdiği nakledilmiştir. Gösterilen mucizeler ile ilgili nakiler, -bu çeşit nakiller hernekadar teferruat itibariyle ahad olsa bile- ortak noktalar itibariyle tevatür derecesine ulaşmıştır. Hz. Ali (r.anh)’ın cesareti ile Hatem et-Tâî’nin cömertliği gibi. Şüphe yok ki, teferruat yönünden ahad olsa da, bunlardan her biri tevatürle sabit olmuştur. Bunlarla ilgili hususlar, “Siyer” kitaplarında geçmektedir.”
Kadı İyâz (ö. 544/1149) “Şifâ”da bazı imamlardan naklen der ki: “Mucizeler ve harikulade olaylardan herhangi biri, kesin bir bilgiye ulaşmasa bile, Hz. Peygamber (s.a.v)in eliyle meydana gelmiştir. Bu nedenle de toplu olarak bunu vermektedir.”
Şihâb (ö. 1069/1659) Kadı İyâz’ın “Şifâ” adlı kitabına yaptığı şerhte der ki: “’Toplu olarak’ ifadesi, ‘bu hadislerin toplamı’ anlamına gelmektedir. Bu ise, manevi mütevatir diye adlandırılmıştır.”
(Suyûtî) “Metâliu’l-Musirrât”da konu ile ilgili olarak şöyle der: “Her nekadar Hz. Peygamber (s.a.v)’in şahsi özellikleri ile ilgili bütün mucizeler, mütevatir olmasa bile, Hz. Peygamber (s.a.v)’in (peygamberlik davası ile ilgili) bu mucizesi, manevi mütevatirdir. (Buradaki) ortak nokta, rivayetlerin teferruatı arasında yer almaktadır.”
İleride de geleceği üzere, (Hz. Peygamber’in mucizeleri iki kısma ayrılır: BirincisiHz. Peygamber (s.a.v)’in, hem zatı ve hem de kişisel özellikleri ile ilgili mucizelerdir. Bunların bazısı, mütevatirdir.
(İkincisiKesin olarak bilinip bize tevatür yolu ile ulaşan mucizelerdir. Hz. Peygamber (s.a.v)’in bu tür mucizeleri getirmesin de, göstermesinde ve peygamberlik davasını bu tür mucizelerin kanıtıyla delil getirmesinde herhangi bir görüş ayrılığı ve şüphe yoktur. Mucize olarak, öncesinde ve sonrasında bir benzerinin daha bulunmadığı ‘Kur’an Mucizesi’, sana yeter ve artar bile.
Kadı İyâz’ın “Şifâ”’da konu ile ilgili olarak der ki: “Bu tür mucizeleri, bilinçli bir şekilde inatla inkar eden kimse, efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in dünyadaki varlığını inkar etmiş gibi olur.”
﴿ إِجَابَة دَعْوَتِهِ صَلَّى اللّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ ﴾