Hayır! Denildikçe Çocuk Hırçınlaşır
Günümüz hastalıklarından biridir, çocuğu “yasaklarla” ve “hayır”larla terbiye etmeye çalışmak… Ve maalesef, birçok çocuk eğitimi kitabında, anne-babalara çocuklarını terbiye ederken nasıl “hayır” denileceği ve “hayır” denilmiş bir konuda, nasıl da kararlı durup aslâ geriye dönmemenin usûlleri tavsiye edilmektedir.
Hâlbuki çocuk, ne kadar çok “Hayır! Yapma! Yasak!” kelimelerini duyarsa o kadar çok hırçınlaşır.
Çünkü çocuk, yetişkinliğe giden süreç içinde, eşyayı tanımaya ve eşya ile hâdiseler arasındaki bağlantıları anlamaya gayret sarf eder. Çocuğun elini attığı her bir eşyanın, çocuğun ilgi duyduğu her bir cismin, çocuk tarafından mutlaka detaylıca tanınması ve öğrenilmesi gerekir. Çocuk, eşyayı tanımak zorundadır. Bu, onun yaratılışında içerisine yerleştirilmiş ve karşı koyamayacağı bir dürtüdür.
İnsan dışında hiçbir varlık, eşyayı tanıma ihtiyacı duymaz; eşya ile hâdiseler arasında bir bağlantı kurma çabasında da değildir. Bir sihirbazı getirseniz, en meşhur illüzyonlarını bir salonda kedilere sunmasını isteseniz, hiçbir kedi, beş dakika vaktini ayırıp da bu şaşkınlık uyandıran illüzyonlara ilgi duymaz. Hâlbuki böyle bir gösteri, merak uyandırıcı, garip olaylarla doludur. Durum böyle olduğu hâlde kediler, böyle bir gösteriye “Sihirbaz nasıl yapıyor bunları?” diye dönüp bakmaz bile… Çünkü insan dışında hiçbir varlığa dünyadaki olayları, yaratılış kanunlarını ve bu kanunların birbiri ile olan alâkasını anlama isteği ve kabiliyeti verilmemiştir.
Hâlbuki, aynı sihirbaz, aynı gösteriyi insanlara yapacak olsa, insanlar saatlerce bıkmadan ve usanmadan yapılan gösteriyi hayranlıkla izlerler. Sihirbazın sergilediği oyunları anlamaya, kavramaya, nasıl olduğunu öğrenmeye ilgi duyarlar. Gösteri bitse bile, karşılaştığı kişiler ile sunulan gösteri hakkında yorum yaparlar. Hangi hilenin nasıl yapılmış olabileceği hakkında birbirleri ile tartışırlar.
İşte biz, insanın bir eşyayı, bir olayı “anlamaya” yönelik olarak içinde duyduğu heyecana “merak” diyoruz.