1301. Ey altın kırıntısı, zerresi; oyna! Çünkü sen, altın madeninin aslının aslındansın!• Ey altın zerresi; neşe ile oyna! Oyna; çünkü sen, manevî altın madeninin aslının aslındansın! Her neyi arıyorsan; titreyerek, oynayarak her neyin peşinde koşuyorsan, bil ki sen, onun aynısın, tıpkısısın!113
Mef'ulü, Fa'ilatün, Mef'ulü, Fa'ilatün
(c. VI,2960)
113 Bu beyitlerde Hz. Mevlana, vahdet-i vücüd görüşünü, bazı benzetmelerle anlatmaktadır Şöyle ki: AItın zerresi, ezelden, aslından ayrılıp gelmiş olan insanın sembolüdür. Zerre i-lahî şarabı içtiği için, onun manevî güneşinde, onun aşkı ile oynayıp durmakta, onu aramaktadır.
• Güneş, bütün ihtişamıyla yüzünü gösteriyor ve zerreden oynamasını istiyor. Ey zerre; sana da, eteklerini toplayarak onun ışığında aşkla şevkle oynamak yaraşır!
• Ey zerre; sen, bir gün bir güneşi kucaklarsın! Hem nasıl biliyor musun? Kanadını onun kanadının üzerine koyarak. Bu nükteyi anlarsın ya!114
114 Mevlana, bir Mesnevî beytinde; "Bir küp denize gizli bir yol bulup da onun suyu ile dolunca, artık o deniz sayılır!" diye buyurmuştu. Bir damla denize düşünce ne olur? Şebüsterî Gülşen-i Raz adlı eserinde; "Bir su damlasının kalbini yararsan, orada bir deniz bulursun!' diye yazmıştı.
• Güneş, zerrenin önüne bir şarap getirir de; "Ey zerre; bunu iç!" der! Zerre o şarabı içince, bir can güneşinde mahvolur gider!
• Aslında zerre, şarabı içmekle, "Len-teranî" (=Beni ğöremezsin!) ihtarından doğan tecelli ile bir güneş olur; daha doğrusu, güneşte yok olur!115
115 Bu beyitte, 7. A'raf Suresi'nin şu mealdeki 143. ayetine işaret var: "Musa; 'Rabbim; banakendini göster, Sana bakayım!' dedi. Rabbi buyurdu ki: 'Sen, Ben'i göremezsin; fakat dağa bak! Eğer o yerinde durursa, sen de Beni göreceksin!' Rabbi dağa tecelli edince, onu paramparça etti. Musa da ...."
• Allahım! Bizler, birer ham meyveleriz; Sen'in güneşinin nuru içinde oynar dururuz! Çünkü Sen, bizi sevgi ateşi içinde pişirirsin!
• Ey pişme; sana, eşi olmayan bir can güneşinden merhabalar!
• Muhterem Şems-i Dîn'im! Sen, Tebriz'in padişahlar padişahısın; sen, benim canımsın, gönlümsün! Sen bilirsin; bütün canlar sana teslim olmuşlardır!