1150. Ruhlar, mezarlarda beden elbiselerinden soyunarak mana alemine gitmedeler.
Mefnlü, Mefa'îlün, Mef'ulü, Mefa'îlün
(c. V. 2311)
• Balıkların çokluğundan ötürü, deniz gizlenmiş, görünmez gelmiş. Bedenler de çoğalınca, cana perde olmuş.
• Mana denizinden ayrı düşen şeker, zehir halini almış, zehirse o denizin sevdasına kapılınca ab-ı hayat olmuş.
• Ey su kuşuna benzeyen canlı; sen o denizin sevdasına kapılmışsın da aşıkane çok güzel sözler söylüyorsun.
• Dün o denizden öyle bir güzel baş gösterdi ki, onun bakışı çok sert bir yaydan atılan ok gibi tesirli idi.
• Gönül, o bakışı görünce dudaklarını kımıldatmadan gizlice "Eyvah" demiş, "Ben bundan canımı nasıl kurtarabilirim?" Gönlün canına yemin ederim ki, sonunda o iş öyle olmuş. Gönül, o bakıştan kendini kurtaramamış, bağrı yaralı bir aşık olmuş.
• Ah, ruhanî hamam, nasıl da perileri davet etmede. Bu dünyada yıkanmak için soyunanlar, o aleme dalıyor. Aslında şu mezarlık da elbiselerin çıkarıldığı bir camekan gibidir. Ruhlar, mezarlarında beden elbiselerinden soyunarak mana alemine gitmedeler. 57
57 Eskilerin inancına göre peri kızları, ya hamamlarda, ya kırlarda çeşme başlarında, yahut harabelerde yaşarlarmış. Fuzulî merhumun oğlu olduğu rivayet edilen Fazlı adındaki bir şairimizin bir müstezatında:
"Her dem perinin menzili virane gerektir
Ya çeşmeler üstü
Gönlüm gibi virane, gözüm gibi bulağa
Gel ey peri peyker!"
(Her zaman perinin yeri viranelerdedir, yahut çeşme başlarındadır. Ey peri kızı gibi güzel olan sevgili, harabe istiyorsan gönlüme gel, çeşme başında oturmak istersen gözüme gel diye yazmıştır.
• Aklını başına al da, bu çeşit sırrı açma, sus! Şu susanlara dikkatle bak! Baştan ayağa dil olmuşlar ama, söylemelerine izin yoktur.