491. Hakk'ın sevgili kuluna hitabı:
"Senin, mezarında en yakın dostun, candan arkadaşın benim!"
Mefa'îlün, Fe'ilatün, Mefa'îlün, Fa'lün
(c. III, 1145)
• Bana bak, bana dikkat et ki, senin, mezarında en yakın dostun, candan arkadaşın benim! Dükkandan, evden, bütün seni sevenlerden ayrıldığın zaman seni, ben karşıladım; yapayalnız kaldığın vakit, seninle ben düşer kalkarım!
• Mezarda, benim selamımı duyarsın! Haberin olsun; zaten hiç bir vakit benden ayrı düşmedin, gözüme görünmez olmadın ki!
• Senin içinde, gölge varlığın ötesinde akıl gibi, düşünce gibi daima seninle beraberim; zevk aldığın, neşelendiğin, sıkıntılara düştüğün, bunaldığın zamanlarda da senin içindeyim; senden ayrı değilim!
• Ask mahmurluğu, armağan olarak sana mezarda manevî şaraplar sunar, güzel getirir; seni karanlıkta bırakmaz, mum uyandırır! Pis kokulan gidermek için buhur yakar, kebap verir. meze hazırlar! Kendi gözünle bak ki, hata etmeyesin! Şunu anla ki, gören de, görünen de hep O'dur!
• Hangi tarafa bakarsan bak, hep beni görürsün! Hatta ister kendine bak, ister birbirleri ile savaşanların çıkardığı gürültülere, ister yeryüzünde karınca gibi kaynaşan insan kalabalığına bak; hep beni görürsün!
• Ben, görünüşte insanım fakat, sakın ha sakın benim bu bedenime, bu gölge varlığıma bakarak yanılma! Çünkü bu gölge varlığın ötesinde bulunan ruh, çok güzeldir, çok latiftir! Beden gibi çürüyecek, gelip geçecek değildir; sonsuzdur! Aşk ise serttir, pek kıskançtır!