98. Ben canımın minneti altında kalmak istemiyorum.
Çünkü ben artık canla değil aşkla diriyim.
Müfte'ilün, Mefa'îlün, Müfte'ilım, Mefa'îlün
(c.I, 51)
• Babacığım, kendini üzüntüye kaptırmış, hayattan bezmiş, usanmışsan sevgilimizin yanına gel! Onun güzelliğini gör de can baharı seni canlandırsın, sana gençlik versin!
• Seher vakti esen rüzgar bana sevgilimin selamının kokusu ile beraber baharımın, bağımın, bahçemin, güllerimin, meyvelerimin kokusunu da getirdi.
• Güzelliğin, güzel yüzün verdiği mestlik acaip anlaşılamaz, anlatılamaz bir mestlik. Varlık, ama görülmemiş bir varlık. Sanki devlet, ikbal, güç, kuvvet;"Ne duruyorsunuz, haydi geliniz!" diye feryad edip durmada...
Şeyh Sadi hazretleri bir şiirinde: Şarabın verdiği mestlik, sarhoşluk gece yarısına kadar süer, ama güzel yüzlü bir sakînin verdiği
kıyamete kadar sürer, demiştir.
• Ben canımın minneti altında kalmak istemiyorum. Çünkü ben artık canla değil, aşk ile diriyim. Beni aşk yaşatıyor. Sevgilimin de yanında bulunduğum için pek mutluyum, pek hoşum.
• Padişahlar padişahının yüzünü gördüğüm için kabıma sığamıyorum, pek mes'udum. Burası da pek güzel, pek hoş; ben artık bu saraydan başka bir yere gidemem.
• Gönlümüz neşe arıyor, manevî zevkler peşinde koşuyor. Aklımız ise boş yere düşüncelere daldığı için yıkılmış, kendinden geçmiş, harab olmuş bir halde; can şarabının kadehi de elimizde. Allah'ım bu hal ne hoş bir hal!
• Aşk peşinde koştuğumuz için akıl bize darıldı da gitmek istiyorsa gitsin, biz hiç üzülmeyiz. Sen ona de ki: "Ey akıl! Artık burada durma git!" Gündüz oldu ise varsın olsun. Ey gecesiz, gündüzsüz güzel! Sen gel! Başka şey ıstemiyoruz.