656. İbni Abbas (r.a.) rivayet ediyor:
Mekke'nin fethi gününde Resûlullah (s.a.v.) (amcasının kızı) Ümmü Hâni binti Ebî Tâlib'in evine girdi. Karnı açtı.
Ümmü Hâni Resûlullaha şöyle dedi:
"Ya Resûlallah, eşim tarafından akrabam olan bâzı kimseler bana sığındılar. Ali bin Ebî Tâlib ise "Allah yolunda hiçbir kınayıcınm kınamasına kulak asmaz. Ali'nin bunların yerini öğrenip onları öldürmesinden korkuyorum. Ümmü Hâni'nin evine sığınanlara, Allah'ın kelâmım dinleyip Resulüne iman edinceye kadar eman verdiğini açıklasan."
Resûlullah (s.a.v.) "Ümmü Hâni'nin eman verdiğine biz de eman verdik" buyurdu. Sonra da, "Yanında yiyebileceğimiz birşey var mı?" diye sordu.
Ümmü Hâni: "Kuru kırıntılardan başka birşey yok! Onu da size takdim etmeye utanırım" dedi.
Resûlullah (s.a.v.), "Onları getir" dedi. Onları suyun içine ufaladı. Tuz da getirdi. Sonra da "Ekmeğin yanı sıra biraz katık var mı?" dedi.
Ümmü Hâni, "Sirkeden başka birşey yok" dedi.
Resûlullah, "Getir onu" buyurdu. Sirkeyi kuru ekmeğin üzerine döküp yedikten sonra Allah'a hamd etti ve "Ey Ümmü Hâni, sirke ne güzel katıktır! İçinde sirke bulunan ev yoksul sayılmaz" buyurdu.