Kim daha yaralı
Hazret-i Eyyûb aleyhisselâm bugünkü Suriye'nin bulunduğu bölgede yaşardı. Orası bağları ve bahçeleriyle meşhurzengin bir yerdi. Yüce Allah Hazret-i Eyyûb'a zenginlik
ilim
yüksek fazilet ve ahlak ihsan etmişti. Bazı rivayetlere göre on
bazılarına göre on üç çocuğu vardı.
O da sahip olduğu mallarıAllah'ın emaneti oldukları düşüncesiyle durmadan dağıtıyor
ahlak ve faziletiyle insanlara örnek oluyordu. O'nun bu cömert
dürüst ve faziletli halini çekemeyenler de vardı. Onlar
cömert insanlar için her dönemde söylenen o cümleyi tekrar edip duruyorlardı: "İnsanın bu kadar malı olunca elbette dağıtır. Var ki veriyor. Bu kadar malı olan insan tabii iyi ahlaklı olacak..."
Yüce YaratıcıEyyûb peygamberin samimiyet ve sadakatini bütün insanlara göstermek için onu bir kısım imtihanlara maruz bıraktı. İlk imtihan mallarından olacaktı. Sürüler dolusu hayvanları teker teker ölmeye başladı. Bir müddet sonra bir tek ineği ve keçisi bile kalmadı. Etrafındakiler nasıl tepki vereceğini merakla beklerken O
Rabbine teveccühle sürekli sabrını ve tevekkülünü ifade ediyordu.
Bir müddet sonra evinin bir sarsıntıyla yıkıldığını ve bütün çocuklarının vefat ettiğini haber aldı. Mal ile imtihandan sonra evlat ile imtihan oluyordu. Hz. Eyyûbbu imtihanda da hepimize örnek olacak şekilde teslimiyetini ifade ediyordu. Ancak imtihanlar henüz bitmemişti...
Eyyûb aleyhisselâm'ın vücudunda yaralar çıkmaya başladı. Küçük küçük çıbanlar gün geçtikçe büyüdü ve vücuduna yayıldı. Obu halinden asla şikâyet etmiyor sabırla tevekkülünü ve teslimiyetini ifade ediyordu. Çünkü Hazret-i Eyyûb
Allah'a karşı olabildiğince edepli
müthiş bir sabır kahramanıydı. Zamanla yaralar diline ve kalbine sirayet etti. Bunun üzerine
kendi rahatı için değil
hakkıyla kulluk yapamayacağı endişesiyle halini Rabbine arz etti ve "Rabbim
bu dert bana iyice dokundu (ve sana gerektiği gibi ibadet edemez hale geldim). Sen merhametlilerin en merhametlisisin!" diyerek niyazda bulundu. (Enbiya Sûresi
83)
Rahmeti Sonsuz O'nun bu duasını kabul etti ve "Ayağınla yere vur. İşte sanayıkanmak ve içmek için soğuk bir su kaynağı!" (Sâd Sûresi
42) buyurdu. Eyyûb peygamber bu suyla yıkandı
bol bol içti ve Allah'ın izniyle şifa buldu. Sabrının ve tevekkülünün bir mükâfatı olarak
kaybettiği kadar yeniden evlat sahibi oldu ve eski zenginliğine kavuştu. Rivayetlerde bu hastalıktan sonra uzun bir ömür sürdüğü ve vazifesini yaptığı anlatılır.
BediüzzamanHazret-i Eyyûb'un kıssasını özetle hatırlattıktan sonra bir kısım hakikatlere dikkat çeker: "Hazret-i Eyyûb aleyhisselam'ın zahirî yara ve hastalıklarına mukabil
bizim batınî (iç)
ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. İç dışa
dış içe bir çevrilsek
Hazret-i Eyyûb'dan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. Çünkü işlediğimiz her bir günah
kafamıza giren her bir şüphe
kalb ve ruhumuzda yaralar açıyor." (Lem'alar
2. Lem'a)
Evetbizim yaralarımız çoktur. Her günahımız yeni bir yara sebebidir. Yaranın büyüklüğü ve derinliği
günahın büyüklüğüyle doğru orantılıdır.
Gafletlerimizdalaletlerimiz
isyanlarımız
nisyanlarımız... Kılmadığımız namazlar
hakkını vermediğimiz oruçlar
bildiğimiz halde yapmadığımız doğrular... Gıybetlerimiz
hasetlerimiz
kinlerimiz
nefretlerimiz... Su-i zanlarımız
çekememezliklerimiz
çelmelerimiz
arkadan dolap çevirmelerimiz... Riyalarımız
fahirlerimiz
makam düşkünlüğümüz... "Ene"miz
"estağfirullah" bekleyen tevazularımız
şımarıklıklarımız... Zulümlerimiz
haksızlıklarımız
çiğnediğimiz kul hakları... Anlatıp yaşamadıklarımız
yaşayıp anlatmaya çekindiklerimiz... Yapmadıklarımızla övünmemiz
hak etmediğimiz iltifatlara dilbeste olmamız
başkalarının başarılarını kendimize mal etmemiz...
Anne-baba hukukuna saygısızlıklarımızevladı
eşi ihmallerimiz
büyüklere saygıyı unutmamız... Haram nazarlar
haram konuşmalar
haram dokunuşlar... Haram dinlemeler
haram izlemeler... Yeme
içme konusundaki rahatlıklarımız... Kaybettiğimiz hassasiyetlerimiz
istikbal endişelerimiz
beklentilerimiz... İbadete isteksizliğimiz
zikirden
duadan kaytarmalarımız
günahlara meylimiz... Ve daha neler
neler... Hepsi bizi takatsiz düşüren ve birer kurt gibi içimizi kemiren yaralarımız.
Bu yaralardan kurtulmak için Hazreti Eyyûb gibi ayağımızı yere vurmamız ve çıkan âb-ı hayatla şifa bulmamız gerek. Ayağını yere vurmaktevbe iradesi ortaya koymaktır. O iradenin ardından fışkıran su ise Cenab-ı Hakk'ın sonsuz Rahmeti ve Mağfiretidir. O tatlı ve bereketli suda yıkanıp yaralarımızı tedavi edebiliriz.
Ancak o zaman Rahmeti Sonsuzbütün güzellikleri ve nimetleri bize yeniden ihsan edecektir.
Süleyman SARGIN