GENÇLERİMİZ AHLAK ÇÖKÜNTÜSÜ YAŞIYOR...


Aylardır bir açılım safsatası ile uyuyup - uyanıyoruz. Lakin ülkemizde yıllardır var olan ahlak çöküntüsüne kalem bile oynatmıyoruz. Özellikle son yıllarda artan sorunlardan ve Batılılaşma (Avrupalılaşma) hastalığı sayesinde gençlerimiz elimizden su gibi akıp giderken bizlerin bu sorunu konuşmamamız veya gündeme getirmememiz bir anormalliktir. Veya gerçekleri görmezden gelmemiz bu sorunu ortadan kaldırmıyor. Tam tersine daha fazla gencimizin, çocuğumuzun yok olup gitmesinin önünü açıyor.

On sene evvel gençlerimizi uyuşturucuya kurban verirken şimdilerde sadece uyuşturucu ile kalmadığını görüyorum. Elbette bu durumda gençlerimizin hatası var ama sadece gençlerimizin değil. Ailelerinin, toplumun ve en önemlisi bizi yöneten iktidarlarında suçu var. Ancak suçluyu ilan etmemiz sorunu ortadan kaldırmaz. Gençlerimizi yetiştirmemizde yetkili olan kurumların acil bir önlem planı geliştirip uygulaması belki önlem olabilir.

Bugün sevgili edinme yaşının 12 yaş altına düştüğünü, 12-13 yaşlarında kızların başlık parası adı altında aileleri tarafından dedeleri yaşında adamlara peşkeş çekildiğini, fuhuşa sürüklenen kızların yaşının 12-13 olduğunu, her sokağa bir kilise dercesine önüne gelenin bir tane Hıristiyan olmayan Müslüman mahallesine kilise açtığını ve 7-8 yaşlarındaki çocukların dahi gittiğini, uyuşturucu ve sigara kullanım yaşının 8-9 yaşına indiğini düşünürsek elbette ülkemizde bir ahlaki çöküntü yaşanıyor derim. Hatta gay(gey)ların sayısındaki artışı, lezbiyenlerin sayısındaki artışı gözlemlediğimde bunun adı ister “ahlaki çöküntü” ister “ahlaki erozyon” olsun ama ülkemde bir çöküş var derim. Madem bir çöküş var neden kimse çıkıp "kardeşim bu ülkenin gençliği tehdit altında biran önce gençliği bu hastalıktan kurtaralım" demez?

Bu gençleri biz sokaktan mı topladık yoksa kalan sağlar bize mi yeter? Bir düşünün! Bu gençler değil mi Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün vatanı emanet ettiği gençler? Yani geleceğimiz değiller mi? O zaman neden gençlere yönelik politikalar üretilip de gençlerimiz bataklıktan kurtarılmıyor? Ya da bataklıklar neden kurutulmuyor? Birileri izin vermiyorsa bilelim kimler izin vermiyorsa. Biz bu milletin bir ferdi değil miyiz ki bilmeye hakkımız olmasın?

Açıkçası topluma baktığımda içim kan ağlıyor ağlamasına da bizi yönetenlerinde bir şeyler yapmaması yaramı kanattıkça kanatıyor. Düşünüyorum yıllardır hükümet bir taraftan toplumun bir kesimi bir taraftan birde üstüne üstlük sözde aydın - yazar - çizer tayfası "Avrupa, AB, AB'ye üye olalım"tarzı laflarla başımızı şişirdiler. Bu sesler o kadar çoktu ki kafam davula döndü.

AB İlerleme Raporları'nın her yılkine baktım. Ama verilen başlıkların içeriklerinin bir tanesinde Gençliğimize yönelik bir tane laf yok. Yahu AB bizim iyiliğimizi istemiyor bunu siz AB yandaşları görmezlikten gelip “AB her şeyin iyisini istiyor” diyorsunuz demeye de neden hiç düşünmüyorsunuz “AB gençlerimize nasıl bir politika öneriyor” diye? Düşünmediğiniz zaten ortada. Devleti yöneten erk sahipleri yani hükümetler Batı (Avrupa)’nın ilminin, teknolojisinin Türkiye’ye girişine izin vereceklerine gençlerimizin önüne kültürünü, örfünü, ahlakını sunmuşlardır. Gençlerimizde Batı (Avrupa)’nın kültürünü, ahlakını kendilerine örnek almışlardır.

Bu durum karşısında gençlerimiz günden güne uçurumdan yuvarlanıyor. Kimisi anasını, kimi babasını, kimi bacısını, kardeşini çekip öldürüyor. Kimi de uyuşturucu alkol müftelası olmuş kendini bitiriyor. Bazıları da 12-13 yaşında sevgili uğruna evden kaçıyor. Giyimlerine kuşamlarına bakıyorum kiminin pantolonu yırtık - pırtık, kiminin saçı uzun kulağı küpeli aklı beş karış havada, kimi gömlek değiştirir gibi her gün sevgili değiştiriyor. Okuma, yazma alışkanlıkları zaten yok. Ellerinde bir cep telefonu hem de son model dakikada bir mesaj hesabı anca mesaj yazmayı ve okumayı biliyorlar. Ya da gece yarısı sokak ortasında ellerinde bira, şarap şişesi bir o tarafa bir bu tarafa yaylana - yaylana yürüyen toz çekmiş gençler. Daha üç - beş sene evveline kadar hiç anasını - babasını - kardeşini veya sevgilisini öldürüp doğrayan kaç tane genç vardı? Bir bakın. Geçmişle yüzleşmekten korkmayın. Geçmiş bugünden çok temiz. Elbette elinde kitabı okuyup - yazan, düşünen gençlerimizde var. Onlara hiçbir zaman lafım olamaz.

Açıkçası bu yalan dünyada bu yaşta düşünmekten maalesef kendimi alamıyorum. Düşündükçe de kahroluyorum. MEB ne işe yarar sadece eğitimle mi ilgileniyor diyorum? Aslında adından belli. Milli Eğitim Bakanlığı. Gençlerimizin çocuklarımızın eğitimiyle ilgilenir ama eğitimin Millisinin dışına çıkmaz. Yani bugün yaşanılan Ahlak çöküntüsü MEB' nı da ilgilendirir. Kültür Bakanlığı derseniz onu da ilgilendirir. Gençlik ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanlığı'nı dünden ilgilendirir. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığı'nıda ilgilendirir ilgilendirmesine. Altı üstü dört bakanlık ile Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığını gençlerimizde yaşanan Ahlak Çöküntüsü ilgilendirir. Ve yöneticiler. Çözüm üretilecek kurum ve kuruluşlar bu bakanlıklara ve idarecilere bağlıdır. Ama bugüne kadar ağızlarından bir defa Türkiye'de Ahlak çöküntüsü yaşanıyor ve gençlerimiz tehdit altında lafını ne duydum ne de işittim. Hep güzelliklerden bahsettiler. Daha iki - üç gün evvel AKP'nin olağan kongresinde konuşan Sayın Başbakan iki saatlik konuşması boyunca her şeyden bahsetti. Hatta o kadar ileriye gitti ki Ahmet Kaya'ya bile değinmeden edemedi. Ülkeyi yedi yılda ne duruma getirdiklerinden de bahsetti ama ağzından gençlerimizin sorunları var veya gençlerimizle ilgili politikamız şu demedi gibi son yıllarda hızla artan ahlak çöküntüsüne bile değinmedi. Yahu bu çöküntü Fransa'da yaşanmıyor ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Başbakanı fransız kalsın. Demek ki Hükümetin ve Sayın Başbakan'ın bu konu ile ilgili herhangi bir projesi olmadığı gibi tek projesi Açılım...

Aile kurumundan toplumun geneline, bizi yöneten hükümet ve yöneticileri artık şapkayı çıkartıp önlerine koymalılar. Gençlik nereden nereye gidiyor tespit etmeliler. Ve bu gidiş güzergâhında gençliğimizi bitirmeye yönelik ne tip tehdit varsa tek - tek tespit edip yok etmelidirler. Aksi takdirde Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün vatanı emanet ettiği gençlik teker - teker Batılılaşma (Avrupalılaşma) uğurunda dininden de imanından da kültüründen de uzaklaşıp özbenliğini yitirecektir.