.Haftanin Konus (Aşkı )
Kardeslerim Bu haftanin konusunuAski actimki kendilerimize soralim bir
cc. ne kadar sevib de ne kadar dogru söyledigimiz belli olsun diye.
Sevmek çok zor ama bir o kadar da şerefli bir duygudur. Zordur;
çünkü sevmek, sevilenle seven arasında menfaate dayalı olmayan bir
ilgiyi gerektirir. Karşılıklı fedakârlığı, vefayı gerektirir. Cefaya karşı sabrı,
sert rüzgârlara karşı dağılmamayı gerektirir. Sevmek, sevileni
kırmamayı, ona karşı yanlış yapmamayı, kendi isteklerini sevilenin
isteklerine tercih etmemeyi gerektirir.
İsterseniz çocuğunuzu, isterseniz eşinizi, isterseniz bir canlıyı, çevreyi
veya başka bir şeyi sevin. Sonuç değişmez. Hayatın zor labirentlerinde bu
metaneti yitirmeden yürümeniz şarttır.
Biz bugün farklı bir sevgiden bahsedelim, belki sevginin esası olan
sevgiden bahsedelim. Yüce(c.c.)a karşı hissetmemiz gereken
sevgiden....
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Şimdi şöyle bir soru sorsam ve desem ki(c.c.)ı seviyor muyuz?
İnanıyorum ki hepimiz Elbette(c.c.)ı seviyoruz diyeceğiz.
(c.c.) sevilmez mi, Ona kurban olalım! deriz. Bu duygumuzda samimiyiz
de. Çünkü hiç kimse(c.c.)ı sevmiyorum demez, diyemez. Hiç
inanmayan bile böyle bir cümlenin yüküne talip olamaz, olmamalıdır da.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
O zaman ikinci soruyu soralım ve O zaman sevgi nedir? diyelim. Ve ya
bizim sevmemiz yeterli mi? Onu sevmek mi önemli, yoksa Onun
tarafından sevilmek mi?
Ne dersiniz, bütün bu sorulara bir çırpıda makul cevaplar verebilecek
miyiz?
Dilerseniz gelin İslâm tarihinin ölümsüz şahikalarından enfes satırlar
okuyalım. Bakalım sevgiye nasıl bir anlam yüklemiş büyükler?
Bistamlı Beyazıd sevgi sanılan boş bir kuruntunun, duvarların yüzüne
çarparken unutulmaz bir ders verir:
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
(c.c.)ı seviyorum sanırdım! Ama anladım ki, esas olan Onun
sevmesi imiş.(c.c.) bir kulu severse, onun kalbini kendisi ile meşgul
edermiş
Doğrudur Bistamlı Beyazıtın dediği gibi, sevgi eğer sevilenin sevgisini
getirmeyecekse, boş bir kuruntudur.(c.c.)ı o kadar seveceksin ki,
Orjinal Link: TEVBE EDENLERİN SİTESİ http://www.tevbe.org/forum/haftanin-konusu/20411-60haftanin-konus-allah-aski.html
neticede O sizi sevmeye başlayacak. O zaman sizin sevginiz, Onun
sevgisine mahkûm olur. İşte o zaman Onun gören gözü, işiten kulağı,
yürüyen ayağı olursunuz.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Sevgide dozu iyi anlamak şarttır. Sevgi teslimiyet ve tam bir tevekkülü
gerektirir. Gayrisinden hicret ve fıkrat (ayrılık) gerektirir. Koşmak,
koşmak, koşmak ve yine koşmak gerektirir.
Sevginin kapısı hiç kapanmaz zira. Kapıyı kapalı zannediyorsanız, sevgiliyi
tanımıyorsunuz demektir. Belki de kapısı kapalı olan sevgili değildir,
sevgili olamaz
Salih Mürri, bir gün vaaz ediyor camide. Ümitsizliği kıracak sözler
kullanıyor, ümidin kapılarını açıyor. Ümitsizliğin yakan bir ateş olduğunu
anlatıyor. Bunu da şöyle formüle ediyor:
Ümitsizliği yenin. Bir insan Yüce(c.c.)ın kapısını ısrarla çalarsa,
kapı mutlaka bir gün açılacaktır!
Sözler böyleydi ve doğruydu da. Ama cemaatin arkasında bir kadın vardır
ve onun dünyasında ayrı, apayrı fırtınalar kopmaktadır. O, Salihin
durduğu yerde değildir. Birden ayağa kalkar ve seslenir:
Daha ne zamana kadar böyle demeye devam edeceksin? O kapı hiç
kapanmadı ki açılsın!
Evet; sevgilinin kapısı hiç kapanmaz. Zaten kapısı kapanacak sevgili,
sevgili değildir.
Öyle bir sevgili sevin ki, herkesin kapısı kapandığında bile Onun kapısı
açık dursun!