2715) "... Alî (bin Ebî Tâlib) (Radıyallâhü anhyûen; Şöyle demiştir: Resülullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), vasiyyet (in infazın) -dan Önce (ölüye ait) borcun ödenmesine hükmetti. Siz;
«Edilen vasiyyetten veya borçtan artakalanının...» âyetini de okuyorsunuz. Ve Resul i Ekrem (Aleyhi's-salâ-tü ve's-selâm) ana baba bir erkek kardeşlerin birbirlerine mirasçı olduklarına, fakat (bunların beraberinde bulunan) yalnız baba bir erkek kardeşlerinin mirasçı .olmadıklarına da hükmetti."

2716) "... Ebû Hüreyre (RadıyaHâhü anh)\\er\; Şöyle demiştir:
Bir adam Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e : Babam öldü. Mal da bırakmıştır. Ve vasiyyet etmemiştir. Onun yerine benim sadaka vermem günahlarına keffâret olur mu? diye sordu. Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : «Evet.» buyurdu."

2717) "... Âişe (Radtyaîlâhİl an/tâ)'(\an; Şöyle demiştir:
Bir adam Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e gelerek i
(Yâ Resûlallah!) Annem aniden öldü. Vasiyyet de etmemişti.
Zannımca annem konuşabilseydi sadaka (verilmesini vasiyyet) ederdi. Şimdi ben onun ad m a sadaka verirsem ona da bana da sevap olur mu? diye sordu. Bunun üzerine ResûM Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve
Seîlem,:
«Evet (olur),» buyurdu."

2718) "... Amr bin Şuayb'in dedesi (Abdullah bin Amr bin el-Âs) (Ra-dıyallâhü anhümâ)'den; Şöyle demiştir :
Bir adam Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e gelerek: (Geçimime vesile olacak) hiç bir şey bulamıyorum ve malım (da) yoktur. Malı bulunan bir yetimim vardır, dedi.
Resûl-i Ekrem (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (adama) : «İsraf etmeyerek ve bir sermaye edinmeyerek yetiminin malından ye,» buyurdu. Amr'in dedesi dedi ki: ve Resûl-i Ekrem (Saîlal-lahü Aleyhi ve Sellem) in şunu da buyurduğunu zannediyorum: «Ve sen malını yetiminin malıyla koruma.»"

2719) "... Ebı) Hu rey re (Rıidıyullâhii (iııJı)'den rivayet edildiğine göre; Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Selimi) şöyle buyurdu, demiştir :
«Yâ Ebâ Hüreyre, Ferâiz (ilmin)i Öğreniniz ve öğretiniz. Çünkü ilmin yansıdır ve bu ilim unutulur. Ümmetimden çekilip çıkarılacak ilk şey bu İlimdir.»"

2720) "... Câbir bin Abdillah (Radıyallâhü anhümây'dan; Şöyle demiştir:
(Ensâr'ın Hazreç kabilesinden) Sa'd bin er-Rabi (Radıyallâhü anh)'m karısı (kocası) Sa'd'ın iki kızım Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanına getirerek:
Yâ Resûlallah! Bunîar Sa'd'ın kızlarıdır. Sa'd, seninle beraber katıldığı Uhud (savaşı) günü şehîd edildi. Bu kızların amcası, Sa'd'ın bıraktığı malın hepsini aldı (yâni kızlara hiç bir şey bırakmadı).
Şüphesiz kadın (genellikle) ancak malına tamaen nikahlanır (Yâni malı.olmayan kadınlara pek rağbet edilmez). .Resûhıllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) (bu müracaata cevap vermeyip) sustu. Ni-
hâyet mîras'a âit; ...pS/ifjl j *»1 ^ir^Ji âyeti indirildi. Bunun üzeri-
ne Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Sa'd bin er-Rabfin erkek kardeşini çağırttı ve:
«Sa'd'ın malının üçte ikisini onun iki kızma ver. Karısına da sekizde birini ver. Sen de kalanı al,» buyurdu.

2721) "... el-Hüzeyl bin Süıahbîl (1) (Rarhyallâhii an/ı)\\en; Şöyle demiştir :
Bir adam (Küfe valisi) Ebû Mûsâ el-Eş'arî ile (Küfe kadısı) Sel-mân bin Rebîa el-Bâhilî (Radıyallâhü anhümâ)'nın yanlarına gelerek, ölen kimsenin bir kızına, bir oğlunun kızına ve ana baba bir tek kız kardeşine ait miras hisselerini sordu. Ebû Mûsâ ile Selmân :
Ölünün kızına terekenin yarısı vardır. Kalan (yarısı) da ölünün kız kardeşinedir. (Böylece ölünün oğlunun kızına bir şey yoktur), dediler. (Ebû Mûsâ, soru sahibine Sen (Abdullah) bin Mes'ûd'a da git (Ona da sor) O da (kanaatımca) bizim fetvamıza uygun cevap verecektir, dedi. Bunun üzerine adam Abdullah bin Mes'ûd (Radıyallâhü anh)'a giderek meseleyi ona sordu ve Ebû Mûsâ ile Selmân'in söyledikleri sözleri ona anlattı. Abdullah ; Ben onların verdikleri fetvaya uygun cevap verdiğim zaman delâlete gitmiş olurum ve hidâyet üzerinde onlardan olmam. Ve lâkin ben Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Selleml'in hükmü ile hükmedeceğim. (O da şudur ölünün kızına terekenin yarısı var. Ölünün oğlunun kızına, terekenin üçte ikisini tamamlamak üzere altıda bir var. Kalan (üçte biride ölünün kızkardeşinedir."

2722) "... Ma'kil bin Yesâr el-Müzenî (Radtyaüâkü anhyâen; Şöyle de mistir:
T*teygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selleml'den işittim ki (miras crfar) içinde bir ced (baba babasm)ın bulunduğu bir ferâiz meşe
leşi O'na arz edilmiş ve O, cedd'e üçte bir veya altıda bir hisse vermiştir (buna hükmetmiştir)."

2723) M a'kil bin Yesâr (Rathyallûlıİi <//;//,) >len ; Şöyle demiştir: Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemî, bizde olan bir cedddn mirası) hakkında altıda bir hisse ile hükmetti."

2724) "... Kabîsa bin Züeyb (Radıyallâhü a»A)'den; Şöyle demiştir:
(Sahîh) cedde (Yâni ölünün anne annesi) Ebû Bekir es-Sıddîk (Radıyallâhü anh) 'a müracaat ederek mîrasçıhk hakkını sormuş, Ebû Bekir de kendisine:
Allah'ın kitabında senin (nıîrasçılık hakkın) için bir şey yoktur. Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in sünnetinde (hadîsinde) senin (mirasçılık hakkın) için bir şeyin bulunduğunu da bilmiyorum. Bu itibarla ben (durumu) sahâbilere soruncaya kadar) : Resûlullah {Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ona (yâni sahîh neneye) altıda bir hisse verirken ben O'nun huzurunda bulundum, demiş. Bunun üzerine Ebû Bekir (Radıyallâhü anh) el-Müğîre'ye: Senin beraberinde başka şâhid, var mı? diyeSonra Ebû Bekir o neneye altıda bir miras hissesinin verilmesine hükmetmiştir.
Daha sonra baba tarafından olan diğer nene (yâni ölünün baba annesi) Ömer (Radıyallâhü anh)ıa başvurarak mîrasçıhk hakkını sormuştur. Ömer de kendisine :
Allah'ın kitabında senin (mirasçılık hakkın) için bir şey yoktur. (Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ve Ebû Bekir (Radıyallâhü anh) devirlerinde) neneye altıda bir miras hissesine dâir verilen hüküm ancak senden başkası (yâni diğer nene) için idi. Ben miras paylarına bir şey ilâve edici de değilim. Ve lâkin (sahîh) nenenin miras hissesi o südüstür (altıda bir nisbetindeki paydır). Artık bu hissede ikiniz içtima ederseniz bu hisse ikiniz arasmdadır (eşit bölüşürsünüz) .İkinizden hangisi tek basma bu hisseye mirasçı olursa (yâni diğeriniz yok ise) bu hisse onadır, demiştir."

2725) ".,, (Abdullah) hin Abbâs (Radıyallâhü anhümâ)'dan; Şöyle demiştir :
Resûlullah (Sallaîlahü Aleyhi ve Sellem) (sahih) neneyi altıda bir hisseye mirasçı kıldı."

2726) "... Ma'dân bin Ebî Talha el-Ya'mürî (Radtyallâhü anhüm)'âen] Şöyle demiştir:
Ömer bin el-Hattâb (Radıyallâhü anh) Cuma günü hutbe okumak üzere ayağa kalktı veya Cuma günü onlara hutbe okudu. Allah'a hamd ve sena ettikten sonra şöyle dedi:
Allah'a yemin ederim ki ben şüphesiz kelâle işinden daha Önemli hiç bir şeyi kendimden;, sonraya bırakmıyorum. (Yâni arkama bırakacağım en önemli mesele kelâle meselesidir). Ben (Kelâle meselesini) Resûlullah (Salîallahü Aleyhi ve Sellemî'e şüphesiz sordum. Bana karşı bu meselede sert davrandığı kadar hiç bir meselede böyle sert davranmadı. Hattâ (bu meseleyi sorduğum zaman) benim yanıma veya göğsüme mübarek parmağıyla dürttü.:
«Yâ Ömer! Nisa sûresinin sonunda inen yaz mevsimi âyeti (176. âyet) sana kâfidir.» buyurdu."

2727) "... Ömer bin el-Hattâb (Radtyallâhü anh)Jdtn; Şöyle demiştir:
> Üç mesele vardır ki Resûlullah (Salîallahü Aleyhi ve Sellem) onları (açıklamış olsaydı O'nun) açıklaması bana dünyadan ve dünyadaki bütün şeylerden daha sevimli (olacak)ti: Kelâle, faiz ve hilâfet."

2728) "... Câbir bin Abdillah (Radıyailâhü anhümâ)'(\an; Şöyle demiştir: Ben (bir ara) hastalandım. ResûluIIah (Sallallahü Aleyhi ve Sel-lem) ve Ebû Bekir (Radıyailâhü anh) birlikte yaya olarak beni hastalığım nedeniyle ziyarete gelmişler. Ben bu esnada baygın imişim. Bunun üzerine Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Selîem) abdest almış sonra abdest suyundan bir mikdarmı benim üzerime serpmiş. (Ben hemen ayıldım) ve;
Yâ Resûlallah! Nasıl yapayım? Malım hakkında nasıl hükmedeyim?dedim. Nihayet Nisa sûresinin sonundaki miras âyeti indi. (Ke-lâle mirasına dâir Nisa sûresinin);