Mescid, kelime olarak secde edilen yer demektir. Secde ise alçak gönüllülüğü ve kulluğu ifade için alnı yere koymaktır. Buna göre mescidin terim anlamı: "Yüce yaratıcı karşısında tevazuun ortaya konulduğu, kulluğun sunulduğu her yerdir." Peygamber efendimizin (Satiaiiaha aleyhi ve setiem) Üm*metine necaset bulunmayan ve ibadet yapmaya uygun her yer mescid olarak tayin edilmiştir. Fakat bu terim, "içinde namaz kılınan kutsal mekân" olarak yaygın bir kullanımla bilinmektedir. Âyetin ifadesi ile mescid: "İçinde Allah'ın adının yüceltilmesi ve anılmasına izin verilen evlerdir", Mescid terimi yerine, ibâdet yeri anlamında mabed/ibâdetgâh lâfzı kullanıldığı gibi, kulluk vazifesini ifa etmek isteyenleri tek çatı altında bir araya getirdiğinden dolayı toplayıcı, derleyici anlamında cami, namazgah anlamında musalla lâfzı da kullanılır.
İslâm dininin direği namaz ibâdetinin en önemli bir rüknü olan ve kişinin kendisini Allah'a en yakın hissettiği secde kelimesinden, ibâdet yeri anlamına gelen bir kelimenin türetilmiş olması çok manidardır. Mescidlerin birçok fonksiyon ve işlevi bir arada bulundurması sebebiyle günümüzde, hattâ bizim toplumumuzda, mescid yerine cami terimi daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Allah'ın adının anıldığı kutsal mekânlar Kur'an'da manas*tır, kilise, havra ve mescidler olarak karşımıza çıkar.Peygamber efendimizin (Saiiaihhü aleyhi ve seiiem) bir hadisinde de Hristiyan azizlerinin kabirlerinin üzerinde inşa edilen mabedler için mescid kelimesi kullanılmıştır.
Mescid (ç. Mesâcid), Kur'an-ı Kerim'de birçok yerde zikredilir. Bun*ların çoğu ise Mescid-i Haram ile ilgilidir. Bazı âyetlerde "Mescid-i Haram" lâfzı kullanıldığı gibi, bazılarında "Beyf\ "el-Beytü'l-Harâm", "el-Beytü'l-AtîK\ "el-Beytü'l-Muharrem" ve "Kabe" kelimeleri kullanılır. İslâm öncesine âit Mescid-i Haram dışında "el-Mescidü'l-Aksâ (Beytü'l-Makdis)", "Ashâb-ı Kehfiçin yapılan mescid" kelimeleri de Kur'an'da değinilen mescidlerdir.
Mescidler İslâm'ın sembolleridir. Yeryüzünde ilk yapılan ev/mabed Kabe'dir. Allah RasÛlü de Medine'ye hicretinde ilk yaptığı icraat mescid in*şası olmuş ve Küba'da İslâmiyetin Medine döneminin ilk mescidini yapmış*tır. Mescidler, Müslümanların birlik, dirlik ve kardeşlik gibi en önemli sos*yolojik ilişkilerinin ilk temellerini oluşturduğu gibi bu ilişkilerini pekiştirme*de de önemli bir rol üstlenmiştir. Bu sebeple Hz. Peygamber (Saiiaitaha aleyhi ve seiiem), cennette bir köşk gibi mükâfatı müjdeleyerek mescid inşasına teşvik etmiş, her bölgede ve mahallede bir mescid yapılmasını ve bunların temiz tutulmasını istemiştir.
İbn Abbas der ki: "Yıldızların yeryüzündekileri aydınlattığı gibi mes*cidler de gökyüzü halkını aydınlatan Allah'ın evleridir." "Mescidler Allah'ın evi, Mü'minler ise Allah'ın ziyeretçileri/misafırleridir. Ziyaret edilenin de kendisini ziyaret edene ikram etmesi tabii bir hakkıdır." Ebu'd-Derdâ oğluna şu nasihatte bulunur: Ey oğlum! Mescidler evin olsun. Çünkü mescidler takva sahibi insanların (dolayısıyla Allah'ın) evleridir. Çünkü ben Peygamberimiz'j'n (Saiiaiiaha aleyhi ve seiiem) şu sözünü işittim: "Mescid, kimin evi olursa Allah kendisine ruh (canlılık), rahmet (emniyet) ve sırattan geçerek cennete ulaşma garantisi verir."
Hz. Peygamber'in "her mahallede mescid inşa edilip temiz tutulması, güzel kokularla kokulanması, inşaatmın iyi yapılması" mealindeki emirleri ve mescid yapanlara vadedilen uhrevî mükâfatlar gözönüne alınacak olursa, her bir yerleşim ünitesinde (dâr) bir mescid inşâ edildiği, bu sayının da Rasûlullah devrinde yaklaşık kırka ulaştığı, görülmektedir. Medine'de mescidler hicretten önce yapılmaya başlandı. Peygamberimiz Medine'ye teşrif etmeden önce Medine'de Cuma nazmı kılınmıştı.
Ebu Hüreyre'nin (Radıyaüahu anh) naklettiğine göre Rasûlullah aleyhi ve seiiem) şöyle buyurdu: "Allah'ın en çok sevdiği yerler meselerdir. Allah'ın en ziyade nefret ettiği yerler de çarşı ve pazarlardır."