Hakk’ın emirlerine mümkin mertebe uyan, men ettiklerinden azami derece sakınan ve bu halleri dolayı bazı ilhamlara nail olan bu makamda, nefsi mülhimenin seyri, Alalalah (şanı yüce’a) dır. Yani bu makamda Salikin batının da hakiki iman zuhur eylediğinden şuhudunda masiva kalmaz.
Alemi, ruhlar alemidir. Mahalli ruhdur. Hali aşktır. Varidi marifettir. Sıfatları ilim, cömertlik, kanat tevazu, sabır, tehammül, özrü kabul, hüsnü zan ve eziywtlere katlanmaktır. Bu makamda salik bütün insanların kaderlerininTeala’nın yed-i kudretinde olduğunu müşahade ettiğinden kimseye, hiçbir mahluka asla, bir itirazı kalmaz. Yine bu nefs-i mülhimenin sıfatları arasında ağlamamak, insanları ihmal etmek, hayranlık duymak, havf ve recanın bulunmayışı ve güzel sesleri işitince fazla haz duhmak, hararetlenmek, zikrullahı sevmek,
ile ferahlanmak, güler yüzle ve hikmetle konuşmak, müşahade ve murakabe etmektir.Cenab-i Hak şöyle buyuruyor:
"Sonra da ona iyilik ve kötülükleri ilham edene yemin ederim ki. ,,421
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem Hazretleri:
"Muhakkakki şeytan ademoğlunun kan damarlarında dolaşır. Ve benseytanın size vesvese vermesinden korkarım." 422
buyurmuştur.
Peygamber-i Zisan Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem Hazretleri:
"Muhakkak sizin Rabbiniz için zamanınızın günlerinde dalgalıgelen rahmet kokuları vardır. Bu koku dalgalarına kalbinizi açıp hazır bulununuz." 423 buyurmuştur.
Nefs-i mülhime eğer manevi terakkiye baslamış ve terbiye ve taatini artırmış, fakat arzu ve isteklerini terk etse de unutmamışşsamülhimedir. Arzu ve isteklerini unutmamış demek her ne kadar taati ve terbiyesi artmışsa da içinde kötülük bulunan fiili icra etmek arzusu tamamen çıkmamış olan nefisdir. Mesela sigarayi terk eden birkimsenin seneler geçtiği halde o arzu içinden çıkmadığı gibi. Yani nefs-i mülhime sahibi terk ettiği bir fiili her ne kadar bırakmışsa da içinde hala o arzu ve istek kalmış, daha unutmamıştır.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz buyurmuşlardır ki:
"Dikkat edin vücutta bir et parçası vardır. O islah edildiğizaman bütün vücut salaha kavusmustur. O fesada uğradığı zamanbütün vücut fesada uğramış olur. O et parçası kalptir."424
Bu makarnda salik mürşid-i kamile muhtaçtır ki onu karanlık şüphelerden kurtarıp nurlu ufuklara çıkarsın. Çünkü bu makamdasalikin hali zayıftır. Hakka gidemez ve "Celal" ile "Cemal"i ayırtedemez.
Ancak bu makamda salik latif, ruhanı, sadik vecellecelaluhu'na asık olur. Ve onun kalbinde irfan nuru güneş gibi doğarbu nur ruhuna kemale erme müjdesini verip
celle celaluhu'nakavuşma rüzgarını estirir ve kalbindeki perdeleri kaldırıp nefsinin enbüyük ve çirkin zevklerini yok eder. Çünkü bu makam ruhun güzel makamıdır. Ruh ise
'ı görmekten utangaçlık duyar. Fakat ruh"duyduğu şiddetli sevinçler Hakk'a kavuşmaya engel olmaktadır. Fakat nurlu perde ve onun sevinçleri beğenilmiştir ve faydalidir.Çünkü utanma ve sevinme
'in cemalini ve O’na kavuşmayı arzulamaktır. Bu makamdaki salik
zikrine devam eder.
Arifin kalbinde halikın hakikati belirir. Ruhunda iman nuru zuhureder ve onda ilahi bilgiler doğar. Dünyanin aşağılık lezzetlerindennefret edip ebedi hayatin devlet ve mutluluğuna şevkle, isteklesarılır. Fakat bu isimden istenen özelliklerin meydana gelmesi içinzikrin gizli ve kuvvetli yapılmasi, nefeslerinin sesini işitip kelimelere kulak vererek zikre devam edilmesi lazımdır.
Aşıklar ise, yakinen bilmişlerdir ki gözden düşmekten muradsaygı ve hürmeti gerektiren makam ve şöhretlerden ayrılmaktır.Onlar şeriatın hududunu gözetirler. Ashab-i Kiram'in hareketlerineuyarlar. Evliyanin adetleri ile yaşarlar. Halkın nazarında değersiz görünenişleri yaparlar. Bununla beraber bunlar mahbublin likasininbütün engellerini kökünden söküp atarlar. Mesela süslü ve kıymetlibir elbise giyrnek için çalısıp yomlmazlar. Ancak sıcak ve soğuğa karşı alelada bir elbise ile yetinirler.
Mahbuba yönelirler, gönülleri sohbette olur ve tefeyyüz ederler. O hasrete, yakınlığa kavuşmaktanlezzet alırlar. Ruhuna zevk ve lezzet verip arifler katında izzet rifatgörüp mahbubu yanında kadrü kiymet bulurlar. Bu makamda arifzaman zaman – La ilahe illallah" ismi şerifine devam ettikçe gönlünden hikmet pınarlan kaynar. Lisanından zü1al-i marifet cereyan eder.
Bu makamda salik latif-i ruhani ve aşık-i rahmani olur. Kalbinde İrfan nurunu bulur. Ruhu kemal müjdesi bulmuş, kavuşma esintisi yüzünü aksamıştır. Kalbindeki perdeler teker teker açılıp, nefsininkötü arzu ve emelleri zail olup gitmiştir.
Bu makam ruh makamıdır. Ruh ise, görünmez. Ruh ile hazları toplamakta; onlar da onun yolunu tıkamaktadır. Lakin nurani perdelerve lezzetler makbul ve faydalıdır. Zira onun talebi, cemal-i müşahadedir ve vuslat arzusudur. Zü1 ve iftikar ile nimetlenir. Şevki galip oldukça sabır ve kararı kesilir. Bu makamda olan aşığın maşukuna şevki galip oldukça, ilahiler ve nağmeleri dinledikçe mahbubunşevkinden zevk ve kararı kalmaz. Dizginleri bırakır ve ara giriftarolmaz. Elbisesini tebdil edip insanların itibarini bir habbeye almaz.Öyle hareket eder ki bir kimsenin yanında hiç kadrü kiymeti kalmaz.O aşık, bu hallerle manevi lezzet bulur. Bu kendini gözden düşürmekle,doğru, yalancıdan ayrılır. Çünkü muhabbet davasında olançok ise de sözü doğru olan az bulunur. Muhabbete doğru olan kalbindemahbubundan başka şey kalmayan, insanları unutan ve insanlarında unuttukları kimsedir. Muhabbetin bir şartı sudur kimuhib olan elbette mahbubuna mliti ve müştak olmalıdır.
Eger arifin kalp ayağı sürçer, bu vesvese ve desiselere kulak veriribadet ve mücahedeyi terk eder ve nefsin hevasina uyup giderseonun kalbi bilmediği yerden kararır ve şeytan da oraya yerleşir;sonra ona der ki: "Rabbin senin hakikatindir ve sen de O'nun hakikatisin.Çünkü, O işiticidir ve görücüdür.' buyurmuştur.
Dilediğiniyap, çünkü O'na yaptığından sual olunmaz" kelamiyla senin de sorumlu olmadığını duyurmuştur. İşte o zaman, tabii, zulmet perdeleri onun basiretini öyle örter ki hiç görmez olur. Hırsızlık ve hiyanetebaslar, çesit çesit haramlari yer, itikadi bozulup'tan korkmazolur. Şeytanın öyle bir oyuncağı olur ki Rahman'ını bırakıp onu sever, ona ibadet eder. Tabiati toprağına meyledip şeytanın sözüneuyan gafilin hali budur. Eğer bu arife Hakk'in inayeti erişip mücahede üzere devam ederse onun nefs-i mutmainne olup yüksekhimmetle bu makama gelir. İki dünya saadet ve rahatlığını bulup şeytanın aldatmasından emin olur.Bu yüce makama çıkmak ancak mahbubun likasini ve maşukun cemalini düşünmek, anmak, hatırlamak ve arzu etmekle olur. Bumakamda salike fena (yok olma) haleti (manevi hali) gelir. Vasat makama çıkıp nefsinin mutmain olmasına vesile olur.
421 Sems Suresi, Ayet 8
422 Tecrid-i Sarih
423 Müs1im-Buhari
424 Tecrid-i Sarih Tercümesi cilt. 1,sayfa. 60, Hadis. No: 60
Kaynak: Marifet-i İlahiyye Tarikat-ı Aliyye Sayfa (284-285-286-287-289-)