8 sonuçtan 1 ile 8 arası

Konu: Ramazan Ayına Özel Günün Tasavvuf Konusu(Nefs-i Mülhime)

    Share
  1. #1
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Ramazan Ayına Özel Günün Tasavvuf Konusu(Nefs-i Mülhime)

    Hakk’ın emirlerine mümkin mertebe uyan, men ettiklerinden azami derece sakınan ve bu halleri dolayı bazı ilhamlara nail olan bu makamda, nefsi mülhimenin seyri, Alalalah (şanı yüce ’a) dır. Yani bu makamda Salikin batının da hakiki iman zuhur eylediğinden şuhudunda masiva kalmaz.

    Alemi, ruhlar alemidir. Mahalli ruhdur. Hali aşktır. Varidi marifettir. Sıfatları ilim, cömertlik, kanat tevazu, sabır, tehammül, özrü kabul, hüsnü zan ve eziywtlere katlanmaktır. Bu makamda salik bütün insanların kaderlerinin Teala’nın yed-i kudretinde olduğunu müşahade ettiğinden kimseye, hiçbir mahluka asla, bir itirazı kalmaz. Yine bu nefs-i mülhimenin sıfatları arasında ağlamamak, insanları ihmal etmek, hayranlık duymak, havf ve recanın bulunmayışı ve güzel sesleri işitince fazla haz duhmak, hararetlenmek, zikrullahı sevmek, ile ferahlanmak, güler yüzle ve hikmetle konuşmak, müşahade ve murakabe etmektir.Cenab-i Hak şöyle buyuruyor:


    "Sonra da ona iyilik ve kötülükleri ilham edene yemin ederim ki. ,,421

    Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem Hazretleri:

    "Muhakkakki şeytan ademoğlunun kan damarlarında dolaşır. Ve benseytanın size vesvese vermesinden korkarım." 422
    buyurmuştur.

    Peygamber-i Zisan Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem Hazretleri:

    "Muhakkak sizin Rabbiniz için zamanınızın günlerinde dalgalıgelen rahmet kokuları vardır. Bu koku dalgalarına kalbinizi açıp hazır bulununuz." 423 buyurmuştur.

    Nefs-i mülhime eğer manevi terakkiye baslamış ve terbiye ve taatini artırmış, fakat arzu ve isteklerini terk etse de unutmamışşsamülhimedir. Arzu ve isteklerini unutmamış demek her ne kadar taati ve terbiyesi artmışsa da içinde kötülük bulunan fiili icra etmek arzusu tamamen çıkmamış olan nefisdir. Mesela sigarayi terk eden birkimsenin seneler geçtiği halde o arzu içinden çıkmadığı gibi. Yani nefs-i mülhime sahibi terk ettiği bir fiili her ne kadar bırakmışsa da içinde hala o arzu ve istek kalmış, daha unutmamıştır.

    Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz buyurmuşlardır ki:

    "Dikkat edin vücutta bir et parçası vardır. O islah edildiğizaman bütün vücut salaha kavusmustur. O fesada uğradığı zamanbütün vücut fesada uğramış olur. O et parçası kalptir."424

    Bu makarnda salik mürşid-i kamile muhtaçtır ki onu karanlık şüphelerden kurtarıp nurlu ufuklara çıkarsın. Çünkü bu makamdasalikin hali zayıftır. Hakka gidemez ve "Celal" ile "Cemal"i ayırtedemez.

    Ancak bu makamda salik latif, ruhanı, sadik ve cellecelaluhu'na asık olur. Ve onun kalbinde irfan nuru güneş gibi doğarbu nur ruhuna kemale erme müjdesini verip celle celaluhu'nakavuşma rüzgarını estirir ve kalbindeki perdeleri kaldırıp nefsinin enbüyük ve çirkin zevklerini yok eder. Çünkü bu makam ruhun güzel makamıdır. Ruh ise 'ı görmekten utangaçlık duyar. Fakat ruh"duyduğu şiddetli sevinçler Hakk'a kavuşmaya engel olmaktadır. Fakat nurlu perde ve onun sevinçleri beğenilmiştir ve faydalidir.Çünkü utanma ve sevinme 'in cemalini ve O’na kavuşmayı arzulamaktır. Bu makamdaki salik zikrine devam eder.

    Arifin kalbinde halikın hakikati belirir. Ruhunda iman nuru zuhureder ve onda ilahi bilgiler doğar. Dünyanin aşağılık lezzetlerindennefret edip ebedi hayatin devlet ve mutluluğuna şevkle, isteklesarılır. Fakat bu isimden istenen özelliklerin meydana gelmesi içinzikrin gizli ve kuvvetli yapılmasi, nefeslerinin sesini işitip kelimelere kulak vererek zikre devam edilmesi lazımdır.

    Aşıklar ise, yakinen bilmişlerdir ki gözden düşmekten muradsaygı ve hürmeti gerektiren makam ve şöhretlerden ayrılmaktır.Onlar şeriatın hududunu gözetirler. Ashab-i Kiram'in hareketlerineuyarlar. Evliyanin adetleri ile yaşarlar. Halkın nazarında değersiz görünenişleri yaparlar. Bununla beraber bunlar mahbublin likasininbütün engellerini kökünden söküp atarlar. Mesela süslü ve kıymetlibir elbise giyrnek için çalısıp yomlmazlar. Ancak sıcak ve soğuğa karşı alelada bir elbise ile yetinirler.

    Mahbuba yönelirler, gönülleri sohbette olur ve tefeyyüz ederler. O hasrete, yakınlığa kavuşmaktanlezzet alırlar. Ruhuna zevk ve lezzet verip arifler katında izzet rifatgörüp mahbubu yanında kadrü kiymet bulurlar. Bu makamda arifzaman zaman – La ilahe illallah" ismi şerifine devam ettikçe gönlünden hikmet pınarlan kaynar. Lisanından zü1al-i marifet cereyan eder.

    Bu makamda salik latif-i ruhani ve aşık-i rahmani olur. Kalbinde İrfan nurunu bulur. Ruhu kemal müjdesi bulmuş, kavuşma esintisi yüzünü aksamıştır. Kalbindeki perdeler teker teker açılıp, nefsininkötü arzu ve emelleri zail olup gitmiştir.
    Bu makam ruh makamıdır. Ruh ise, görünmez. Ruh ile hazları toplamakta; onlar da onun yolunu tıkamaktadır. Lakin nurani perdelerve lezzetler makbul ve faydalıdır. Zira onun talebi, cemal-i müşahadedir ve vuslat arzusudur. Zü1 ve iftikar ile nimetlenir. Şevki galip oldukça sabır ve kararı kesilir. Bu makamda olan aşığın maşukuna şevki galip oldukça, ilahiler ve nağmeleri dinledikçe mahbubunşevkinden zevk ve kararı kalmaz. Dizginleri bırakır ve ara giriftarolmaz. Elbisesini tebdil edip insanların itibarini bir habbeye almaz.Öyle hareket eder ki bir kimsenin yanında hiç kadrü kiymeti kalmaz.O aşık, bu hallerle manevi lezzet bulur. Bu kendini gözden düşürmekle,doğru, yalancıdan ayrılır. Çünkü muhabbet davasında olançok ise de sözü doğru olan az bulunur. Muhabbete doğru olan kalbindemahbubundan başka şey kalmayan, insanları unutan ve insanlarında unuttukları kimsedir. Muhabbetin bir şartı sudur kimuhib olan elbette mahbubuna mliti ve müştak olmalıdır.

    Eger arifin kalp ayağı sürçer, bu vesvese ve desiselere kulak veriribadet ve mücahedeyi terk eder ve nefsin hevasina uyup giderseonun kalbi bilmediği yerden kararır ve şeytan da oraya yerleşir;sonra ona der ki: "Rabbin senin hakikatindir ve sen de O'nun hakikatisin.Çünkü , O işiticidir ve görücüdür.' buyurmuştur.

    Dilediğiniyap, çünkü O'na yaptığından sual olunmaz" kelamiyla senin de sorumlu olmadığını duyurmuştur. İşte o zaman, tabii, zulmet perdeleri onun basiretini öyle örter ki hiç görmez olur. Hırsızlık ve hiyanetebaslar, çesit çesit haramlari yer, itikadi bozulup 'tan korkmazolur. Şeytanın öyle bir oyuncağı olur ki Rahman'ını bırakıp onu sever, ona ibadet eder. Tabiati toprağına meyledip şeytanın sözüneuyan gafilin hali budur. Eğer bu arife Hakk'in inayeti erişip mücahede üzere devam ederse onun nefs-i mutmainne olup yüksekhimmetle bu makama gelir. İki dünya saadet ve rahatlığını bulup şeytanın aldatmasından emin olur.Bu yüce makama çıkmak ancak mahbubun likasini ve maşukun cemalini düşünmek, anmak, hatırlamak ve arzu etmekle olur. Bumakamda salike fena (yok olma) haleti (manevi hali) gelir. Vasat makama çıkıp nefsinin mutmain olmasına vesile olur.

    421 Sems Suresi, Ayet 8
    422 Tecrid-i Sarih
    423 Müs1im-Buhari
    424 Tecrid-i Sarih Tercümesi cilt. 1,sayfa. 60, Hadis. No: 60
    Kaynak: Marifet-i İlahiyye Tarikat-ı Aliyye Sayfa (284-285-286-287-289-)


    Seni çok Özledim Annem

  2. #2
    Reyhani
    Reyhani - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

    Standart Cevap: Ramazan Ayına Özel Günün Tasavvuf Konusu(Nefs-i Mülhime)

    Allah (c.c) razı olsun kardeşim. Emeğine sağlık.

  3. #3
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Ramazan Ayına Özel Günün Tasavvuf Konusu(Nefs-i Mülhime)

    Demedim Mi?










    oraya gitme demedim mi sana?
    seni yalnız ben tanırım demedim mi?
    demedim mi bu yokluk yurdunda hayat çeşmesi benim?
    bir gün kızsan bana, alsan başını yüzbin yıllık yere gitsen
    dönüp kavuşacağın yer benim demedim mi?
    demedim mi şu görünene razı olma
    demedim mi sana yaraşır otağ kuran benim asıl.
    onu süsleyen bezeyen benim demedim mi?
    ben bir denizim demedim mi sana.
    sen bir balıksın demedim mi,
    demedim mi o kuru yerlere gitme sakın.
    senin duru denizin benim demedim mi?
    kuşlar gibi tuzağa gitme demedim mi?
    demedim mi senin uçmanı sağlayan benim,
    senin kolun kanadin benim, demedim mi?
    demedim mi yolunu vururlar senin,
    demedim mi tövbeni bozarlar senin.
    oysa senin atesin benim, sicakligin benim demedim mi?
    onu süsleyen bezeyen benim demedim mi?
    ben bir denizim demedim mi sana.
    sen bir balıksın demedim mi,
    demedim mi o kuru yerlere gitme sakin.
    senin duru denizin benim demedim mi? *
    kuşlar gibi tuzaga gitme demedim mi?
    demedim mi senin uçmanı sağlayan benim,
    senin kolun kanadın benim, demedim mi?
    demedim mi yolunu vururlar senin,
    demedim mi tövbeni bozarlar senin.
    oysa senin ateşin benim, sıcaklığın benim demedim mi?



    Hz.Mevlana celaleddin-i rumi


    Seni çok Özledim Annem

  4. #4
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Ramazan Ayına Özel Günün Tasavvuf Konusu(Nefs-i Mülhime)


    Bil Ey nefis!
    Mehmet ERDOĞAN

    Her şey bitmiş gibi nazlanıyorsun ey nefis! Sanki cennetten müjde geldi. Cehennemden hâlâs oldun, bu ne hâl?

    Hiçbir şey bitmiş değil. Ölüm vakti gelinceye kadar ibadet ve taat gerek insana.

    Hiçbir şey bitmiş değil ey nefis!

    Kum saati, son tanesini bırakmadı diğer kutba.

    Bomboş kalmadı daha gözlerin. Çukuruna kaçmış gözlerin bir noktaya dikilmiş halde fersiz kalmadı.

    Belki daha vakit var.

    Hiçbir şey bitmiş değil.

    Ne günahların için af fermanı yazıldı, ne cennetten bir muştu üveyki kondu pencerene, ne de gaybten bir ses duydun "Kurduldun!" diye. Duysan bile nereden biliyorsun bunların şeytanın hileleri olmadığını.

    Öyleyse ne diye kibir dağlarında dolaşırsın? Niçin inmiyorsun kulluk düzlüğüne, kalb
    diyarına. Başını niçin secdeye koyup inlemezsin, "Yâ Rabbi günahlarımı affet!" diye.

    Hiçbir şey bitmiş değil.

    Çilen tamamlanmadı. Sıkıntıların son bulmadı. Gevşeme…

    Metafizik gerilimini sağlam tut ve onu dâima muhafaza et.

    Ama senin bundan nasibin pek azdır. Zîrâ sen haddi aşmayı, ihlâs ve samimiyetle ibadete tercih edersin. Ve başını alıp nice yâd ellere gidersin. Bunun için bir ömür boyu kayıptasın, hedersin ve baştan aşağı kedersin....

    Hiçbir şey bitmiş değil.

    Bitti zannediyorsan, sen bittin. Gözyaşların bitti. İniltin tükendi. Gafletin hüşyâr gözlerini yendi. Kapandı basiretin. Gülerken sûretin, kömürleşti sîretin…

    Hiçbir şey bitmiş değil.

    Daha çok inilti ve efgânın var önünde. Hem nice inilti örgülü, dokulu mahzenlerin. Ve o dehlizler içinde akan nice kuruntu ve gözyaşı sellerin....

    Düşme!

    Sürçme!

    Dikkat et!

    Ve her şey bitti deme.
    Sakın ipi göğüslediğini söyleme. O bir vehim. Kopan parçaları lehim bile etmedin. Bunlar basit lehim işi değil. Kaynak işi. Hem de sağlam bir kaynak....

    Sen kaynağı unuttun. Yanlış yolu tuttun, bir yudum suya hasretken. Dudakların mânâdan kupkuru. Daha da kuruması için şehveti seçtin, malı, menalı, şöhret-i kâzibeyi seçtin. Ve serap dolu şişeleri veya seraptan şişeleri ağzına diktin ve solduran korları, ateşleri, alevleri içtin…

    Halbuki yolunda nice engeller var daha. Ama bir tek vaha yok.

    Araman gerekirken o vahayı; sen bitmeyi seçtin. Ve baş aşağı gittin bir ömür boyu.

    Aşk kanatlarını çıkardın veya yoldun iki omuz başlarından.. bir Tuba ağacını kökler gibi cennet bayırlarından. Sonra onu bir kenara attın.

    Sonra yeis kanatlarını, kin ve öfke şahballarını taktın. Yani kendini şeytana sattın. Ardından kendini yedin bitirdin. İçindeki bütün iyilik ve güzellik duygularını ısırdın, kopardın, çiğnedin ve benliğinden yaban otları gibi dışarı attın. Sonra tükürdün bir de....

    Halbuki ümidin Bir'de, Tek'te, Yâr'da, Dost ve Enîs'teydi.

    Lâkin özün, kalbin; sisteydi, pustaydı, kaostaydı o an....

    Sen ışığı bırakıp karanlığı seçtin böylece. Karanlık ve zifir içtin.... Yani hevâ ve heves ektin öz tarlana. Evvelki hâlince yakîn toplaman gerekirken yaktın kendini, kin biçtin, öfke biçtin.

    Hiçbir şey bitmiş değil ey nefis!

    Sana ulaşsın bu sesim, kısık nefesim.

    Sakın aldanma!

    Başını secdeden kaldırma. İnle bir ömür boyu. Kopkoyu semavî bir renk, Hakk'ın boyasıyla boyan. Seni solduramasın ne vehim, ne şüphe, ne zaman, ne mekân…

    Ezanla uyan mahşer günü.

    Sana rehberlik etsin Hz. Muhammed Mustafa (sas). Seni alsın, tutsun elinden, geçirsin haşr, mahşer ve mîzan ilinden. Cennetü'l-Firdevs'e erdirsin. Orada âb-ı hayat, kevser içirsin, mest ü hayran kendinden geçirsin.

    Böylece dünya sancısı, ardından kabir, haşir, mahşer, sırat sancısı, korkusu dinsin.

    O zaman belki bir parça 'oh' diyebilirsin. Her acı bitti, her elem yok oldu, ızdırablar son buldu, diyebilirsin.

    Ama şimdi,
    hiçbir şey bitmiş değil.

    Bunu bil



    Seni çok Özledim Annem

  5. #5
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Ramazan Ayına Özel Günün Tasavvuf Konusu(Nefs-i Mülhime)

    Bülbül güle sevdalıdır denir ya; işte bülbülün derdi-tasası, rüyası, umudu, türküsü-şiiri, kısacası ötüşü bile güle dairdir. Bülbül, dünyanın her yerinde gülün derdindedir. İster Dicle kenarında olsun; ister Tuna boylarında uçsun, bülbülün arayışı hep güldür. Siz de bülbül gibi dostlarının bahçesini aramaya başladığınızda, karşınıza nice güller çıkar.

    Buram buram Resulullah Efendimiz (sav) kokan dostlarını ararsanız tan yeri ağarırken; gülün kırmızı yaprağından çiğ katresinin sızması gibi; Güllerin Efendisi’ne sevdalı Hak aşıklarının gözlerinden süzülen gözyaşının, Aşkından kaynaklandığını anlarsınız.


    Tasavvuf bir çiçek bahçesidir. Kar gibi beyaz sarıklı hocaların ders verdiği camilerdeki çinilerde bile tasavvufu, ümmetin sevdasını bulursunuz.

    Çinilerde lale, tevhidi; gül, Efendimizi; karanfil ise mürşidi simgeler. Lale’ye aşık, güle meftun karanfilleri bulmak, tanımak o kadar zordur ki. Ancak nasibi olanlar, Hak aşıklarını tanıma ve sevme bahtiyarlığına erişebilirler.

    Nasıl Osmanlı ecdadımızın İznik Çinileri hala sırrını koruyorsa; Hak Aşıkları da kendilerini çinilerin sırları gibi saklarlar. Ancak vazife-i irşad için tasavvuf imbiğinden sızanların içinde kimler yoktur ki?
    Tevazu, vefa, muhabbet, sevgi, sevda dolu bu sırlar dünyasından kimler geldi, kimler geçti? Osmanlı’nın yaşlı çınarları, Fatih Camii’nin o geniş kubbeleri, kim bilir hangi Hak aşıklarının zikrini duymakla bahtiyar oldu? Ümmetin köklü ve derin tarihini geçin; son asırda bu koca dünya, kimlerin ayak izlerine şahit oldu? Kimlerin; hangi Hak aşıklarının gözyaşları seccadeleri ıslattı?
    Şeyhinin sağlığında hilafetinin açıklanmamasını isteyecek kadar tevazu sahibi Seyyid Muhammed Hüseyni Hazretlerinden bahsedebiliriz mesela. Yada mahdumu Gavs-ı Kasrevi olarak tanınan Seyyid Abdulhakim Arvasi’ye Suriye yollarında rastlarız. Kaçakçıların geçtiği yollardan mayın tehlikesine aldırmadan yapılan ondört seferin sonunda gelen makamı, Gavs-ı Azamlık’tan dem vururuz…

    Kaçakçıların da amacı ticaretti, Seyyid Abdulhakim el-Hüseyni Hazretlerinin amacı da... Ama bir tarafın ticareti dünyalık içindi, Gavs’ın ticareti ise ahiret için. Bir taraf ucuz mal peşinde koşuyordu; Gavs ise dünya ve ahiretten daha hayırlı olan Muhabbet-i İlahi’nin… Kaçakçılar, sonunda bir mayın patlaması sonucu ölürken; Seyyid Abdulhakim Hüseyni’nin Şah-ı Hazne’ye giden yolda marifetullah sırrına erip veliyullah oluşuna şahit oluyoruz.

    Yalova’ya gidelim mesela. Güneyköy’de, Şeyh Ziyaeddin Dağistani Hz.lerini buzlu havalarda soğuk su ile erbainde guslederek, bin bir meşakkate rağmen, hakkın rızasını aramasının hikayesini dinleriz.
    Bayburt’a uzanırsak belki, Dede Paşa Hazretlerinin ağzından dökülen hikmet yüklü inci tanelerini şaşkınlıkla dinleyebiliriz. Rufai Şeyhi Hacı Mevlüd Baba’nın aşktan yanmasını görebiliriz. Belki Giresun’a geçersek, Halveti-Şabanî Şeyhi Mehmed Emin Efendi Baba’nın Keşap’taki evinde şirin Şabanî tacıyla; gül yüzlü, nur sözlü dervişleri ile hemhal oluruz.

    Bakınız; Şabanilikte sarık, yani tac-ı şerif çok önemlidir. Taçsız, yani sarıksız gelen, derse alınmadığı gibi tac-ı şerifin rengi dahi önemlidir. Yeşil Resulüne tahsis edilmiştir ve dahi varis-i enbiyalık makamına, yani irşad haline ermemiş dervişânın yeşil rengi giymesi yasaktır. Halvetiliğin diğer kolu Cerrahi Şeyhi Muzaffer Özak’tan; kitaba sevdalı sahaflar şeyhinden ve eliyle Müslüman olan yabancıların devranına girmek, insanı nasıl bir cezbeye sürükler, bir düşünsenize!..

    Ramazanoğlu Sami Efendi’yi zikretmeden, Hak aşıkları anlatılabilir mi hiç? Osmanlılardan daha eski bir aile olan; Ramazanoğullarına mensup bu şehzade, mirat-ı Resulullah’tır. Ailesinden kalan altı asırlık mal varlığını, haram endişesi ile reddedecek kadar hassas bir yapıya sahip olan Sami Efendi Hazretleri; uzun yıllar eserlerini yeni harfler ile bastırmaya müsaade etmeyecek kadar Osmanlı’ya tutkundur.

    Suriyelilere Hac yolculuğu esnasında “edep Türklerdedir.” dedirtecek kadar edep ve haya numunesi olan Sami Efendi (ks), son hastalığında dahi ayaklarını uzatıp yatmayacaktır. Hani derler ya; “Yol, baştan aşağı edeptir” işte, Sami Efendi’de yolu, yani edebi görürsünüz. Kapısında yemek bekleyen köpeğe bile ‘köpek’ demez. Koca Sultan; damadı ve Halifesi Musa Efendi’ye “birisi yemek istiyor” diyecek kadar yaratılanı sever. Bu haliyle, hayvan hakları savunucularına nasıl da güzel bir ibret oluyor değil mi?
    Otuzyedi ilin müftüsüne tarikat talim ettiren Şeyh Muhammed Masum Norşini’yi; Ehl-i Sünnet karşıtı akımlara karşı son devrin ciddi eser veren alimlerinden Molla Sadreddin Yüksel Hocaefendi’yi, Hz. Ebu Bekr gibi halim, Hz. Osman gibi cömert Musa Topbaş Efendi’yi burada anmamak olur mu?
    Halil Nurullah Zağrevi Hazretlerinin haftada bir Kur’an-ı Kerimi hatmettiğini söylemeden geçmek de olmaz. Haftada bir hatim dedim de; aklıma Mehmed Ruhi Kulevî (r.aleyh) geldi. Halveti-Uşşaki yolunun bu kutlu mürşidi de haftada bir hatmeder ki; takvası, zühdü; Ege ovalarında; Gediz nehrinin kenarlarında hala dillere destandır.

    Mehmed Ruhi Efendi’nin büyük şeyhi Saruhanlı Abdurrahman Sami Efendi (ks) da son asrın sultanlarındandır. Abdurrahman Sami Efendi, irşadını Uşşaki’den yapar ama başta Nakşi-Halidi olmak üzere pek çok tarikattan da icazetlidir. Fatih Medreselerinden gelen bir allamedir. Dini ilimlerde zirvede olduğu gibi dünyevi ilimlerden kimyada uzmandır aynı zamanda. Üstelik son devrin önde gelen divan şairlerinden birisidir. Aruz veznine hakimdir. Şimdi bakmayın siz; kapı gıcırtısına; mide gurultusuna benzer dörtlükleri ‘şiir’ diye yutturmaya kalkanlara; Abdurrahman Sami Efendi’nin Divanı, sizi Arşın ötesine; kalbin zümrüt tepelerine götürür…

    Arapça, Farsça, Türkçe, Kürtçe şiirler yazan; Divan Edebiyatının doruklarına uzanan Erbilli Esad Efendi’den (r.aleyh) bahis açmamak olmaz. Esad Efendi büyük şairdir; lakin o, vaktini şiire değil irşada verir. Halidi şeyhidir çünkü. Halidi şeyhidir ama aynı zamanda Meclis-i Meşayih (Osmanlı zamanındaki resmi Şeyler Meclisi) reisidir. Şeyhlerin hangisinin altın; hangisinin ‘mangır’ olduğunu belirleyen heyetin reisidir Erbilli Esad Efendi.
    Aruz vezni ve divan edebiyatına söz gelince Erzurum’a uzanmamak; Alvarlı Muhammed Lütfi Efendiyi (ks); dadaşların deyimiyle Efe Hazretlerini hatırlamamak, o meşhur beytini;

    Herkes yahşi men yaman,

    Herkes buğday men saman

    deyişini;
    divan şiirindeki maharetini zikretmemek mümkün müdür?
    Erzurum gibi karın kalkmadığı; imkansızlığın silinmediği bir coğrafyada, böyle bir Enderun alimi nasıl yetişti diye şaşırırsınız. Bu işlere yabancıysanız şaşarsınız; ama biraz kalp ikliminden nasibinizi almışsanız; boyun büker; ‘Efe Hazretleri de Nakşi Halidi şeyhidir ne de olmazsa’ dersiniz.


    Televizyonlarda görmüşsünüzdür; sosyologlarımız, araştırmacılarımız Türkiye’deki cemaat/tarikat yapılanmalarını değerlendirirken, çoğunlukla Nakşileri toplumun “varoşlarına”(!) hitap eden bir hareket olarak gösterirler. Halbuki işin aslı bundan çok daha farklıdır.

    İşin detaylarına girildiğinde, Halidiliğin tesir etmediği, İslami manada hitap etmediği, muhatap almadığı herhangi bir toplumsal katman yoktur, dense yeridir. Çünkü onlar her eve ve çadıra İslam’ı sokmanın derdindedirler.

    Halidilik; gerek yayıldığı coğrafi alan, gerek etki alanı açısından müslüman toplumlar içerisindeki en büyük dini, fikri, kültürel, iktisadi ve sosyal harekettir. Kafkas Dağlarından Yunanistan’daki Yanya şehrine; Mekke-i Mükerreme’den Komor Adalarına kadar çok geniş bir saha da nüfuz bulan Nakşi-Halidi yolunun izleri; ümmetin soluk aldığı her yerde mevcuttur.

    Bu kadar geniş bir coğrafyada; fıkıhtan hadise kadar tüm İslami ilimlerde, büyük ve derin izler bırakan Halidi ekolunu biraz da olsa anlamak için gelin Halidi Tekkelerine bakalım. Rastladıklarımızı değerlendirmeye tabi tutalım.

    Her Halidi Tekkesi; aynı zamanda bir medresedir. Büyük Selçuklu Veziri Nizamü’l Mülk’ün temelini attığı medrese sistemi; Hoca (Seyda) yetiştirmeyi hedefleyen ve bu hedefe uygun yetişen hocalar ile ümmet-i Muhammed’in kalplerine itikadi virüslerin; ibadetlerine de ameli bidatlerin girmesine engel olmaktır.
    Alemlerin Efendisine (sav) dayanan silsileleri ile Halidi Meşayihleri; bu medreselerde oniki temel ilmi tahsil ederek, hocasının onayı olan ilmi icazetle yani, diploma ile olgunluğunu ispat etmemiş kişilere, tasavvuf icazeti (irşad izni) vermemeyi temel prensip olarak benimsemişlerdir.

    Böylelikle hem Tarikat-i Aliyye vasıtasıyla toplumun itikadi sapmalarına engel olunmuş; hem ibadet hayatına karışmış bidatler temizlenmiş; hem de irfani mektep olarak ahlak tezhibi ve kalbin safileşmesi sağlanmıştır. Mevlana Halid-i Bağdadi (ks)’dan beri binlerce ‘ümmi’ (yeteri kadar zahiri ilmi olmayan) veli yetiştiren Halidilik; ümmi şeyh çıkarmamıştır. İrşad müsadesi verilen şeyhlerin yanında da muhakkak kuvvetli hocalar bulundurulmuştur.

    Bu noktadan hareketle bir misal verecek olursak; Mevlana Halidi Bağdadi (ks) Hazretlerinin halifelerinden ve cenaze namazını kıldıran, ‘Reddü’l Muhtar’ın yazarı İbn-i Âbidin (ks)’yu ve ‘Ramuzu'l-Ehâdis’ ve ‘Levâmiul-Ukûl’ kitaplarının müellifi Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevi Hazretlerini zikretmek mümkündür.

    Nakşilikte Dört Tecdit Ekolü

    Halidiliğin ilme bu kadar önem vermesinde, içinde yetiştiği ve Hacegan yani ‘Hocalar yolu’ olarak da bilinen Nakşiliğin de tesiri büyüktür. Nakşilik, tarihin akışı içinde, diğer irfan mekteplerinden ayrılmasına yol açan birkaç tecdit hareketi geçirmiştir.

    Hace Abdulhalik-i Gücdevani (ks) ile dervişlerin şatahata kapılmaları önlenmiş (şatahat; zahiren şeriata aykırı sözlerin manevi sarhoşluk ile söylenmesi), Hazreti Pir Muhammed Bahauddin Buhari Şah-ı Nakşibend (ks) ile bir kısım ulemanın riyaya kapılma endişesi taşıdığı cehr-i zikirden kalbi zikre dönülmüş ve üveysiliğin hayatta olan bir şeyhin gözetiminde olması gerektiği gösterilmiştir. İmam-ı Rabbani (ks) ile de vahdet-i vücut halinin nakıslık olduğu ve Ehl-i Sünnet itikadına tam uygun olan ve kemal makamının vahdet-i şuhud hali olduğu beyan edilmiştir.
    İmam-ı Rabbani ile tasavvufun itikadi sapmalara engel olmasının da gerekli olduğu gösterilmiştir. Serhend gibi küçücük bir şehirde mukim İmam-ı Rabbani Hz.leri, Hindistan’a hakim Babür İmparatoru Ekber Şah’ın ‘Din-i İlahi’ isimli karma din safsatasını tarihe gömüvermiştir. Üstelik bir tek ok atmadan, bir tek kılıcı kınından çıkarmadan.

    Nakşilikte dördüncü büyük tecdid hareketi, Mevlana Halid-i Bağdadi tarafından yapılmıştır. Bu tecdidin irfani yönden en önemli kaidelerinden birisi de ümmi olana seyr-i sülukunu bitirse dahi icazet verilmemesi olmuştur. Bu ilim, fıkıhta amel esnasında ruhsatları dahi terk ettirmiş, azimetin seçilmesi gerektiği gibi bir takva kaidesini de yola oturtmuştur.

    Bu ilmi hassasiyet ve dirayet, daha önce de söylediğimiz gibi bid’atlara ve itikadi sapmalara engel olmuştur. Şia mezhebi sınırın hemen ötesinde tek renk iken; sınırın hemen bu tarafında bir tek Şii’nin olmaması, Hakkari Şemdinli’deki Nehri Tekkesi’ndeki Seyyid Taha (ks) Hz.lerinin irşadının bir eseridir.

    Şii olan seyyidlerin şahıslarına saygısızlık etmeden; Resulunun ruhaniyetini incitmeden, Şia ile mücadelenin nasıl olması gerektiğinin en güzel misali Seyyid Taha ve O’nun baş halifesi Gavs-ı Azam Seyyid Sıbğatullah Arvasi Hz.lerinin ‘Minah’ isimli eserinde görülebilir.

    Bakınız; Seyyid Taha’da da İmam-ı Rabbani’nin tavrını görürsünüz. İmam-ı Rabbani, Serhend’den çıkmadan “Din-i ilahi” isimli saçmalığa set olurken; Seyyid Taha (ks) da Nehri’de üzüm bağlarının altındaki sohbetleri ile Şia’ya engel olur.
    Bakmayın siz azlığa, küçük yerlerde, imkansızlıklar arasında olmaya. Halidikte ihlaslı olmanın ’ın yardımına mazhar olmanın en bariz örneklerini görürsünüz, Asr-ı Saadetten sonra. Onlar saf niyetlerinin karşılığında, hak olan davalarında, İlahi yardıma mazhar olanlardır...

    AHMET HALİLOĞLU


    Seni çok Özledim Annem

  6. #6
    ***
    DIŞARDA
    Points: 18.904, Level: 87
    Points: 18.904, Level: 87
    Level completed: 11%,
    Points required for next Level: 446
    Level completed: 11%, Points required for next Level: 446
    Overall activity: 7,0%
    Overall activity: 7,0%
    Achievements
    yagmurdamlasi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Sitemizin Ninesi
    Üyelik tarihi
    Jan 2009
    Mesajlar
    2.304
    Points
    18.904
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    19

    Standart 20.Günün Tasavvuf Konusu(Sadık Müridin Vasıfları)

    Evliyaullah hazeratı sadık müridi şöyle anlatır:

    Mürid muktedi ve murad muktedadır. Biri seven diğeri sevilendir. Mürid, irade eden ve tabi olandır. Salike muktedi denebilmesi için basiret gözünün hidayet nuruyla görmesi, kendi noksanlarını bilmesi şarttır. Hakk'a kurbiyyet hasıl olmadan teselli bulmaması lazımdır. Hangi bir kimse müridlikten dem vurur, iki cihanda da 'tan gayri muradı bulu­nur ise Hakk'a vasıl olamayacağı gibi, müridlik vasfı onun üzerinde emanet gibidir.

    "Murad"a mukteda denilmesinin sebebi ise şudur: Onun hakimiyeti mürid üzerinde öylesine tahakkuk etmiştir ki bütün noksanların: tamamlamadan onu bırakmayacaktır. İstidatlarını kemaline erdirme için terbiye ve irşad usUllerini tatbik edip onu ıslah-ı nefs edecektir.

    Mürid bütün edeplere riayet eden, verdiği sözleri yerine getiren. elindekine kanaat edip razı olan, nimete şükreden, belaya sabreden kader ve kazaya rıza gösteren sıkıntılı ve serbest halinde Rabbına hamdeden, gizli ve açık her halinde ihlasını muhafaza eden saliktir.

    Mürid yalnız a kul olur, ancak ondan yardım diler nefsan arzu ve istekler, adetler onu yolundan döndüremez. Sözü zikir ve hikmet, sukutu tefekkür ve ibrettir. Fiili sözünden ileridir. Ameli ilmini tasdik eder. Şiarı huşu ve vakardır, ahlakı tevazu, kalbi münke­sirdir. Daima Hakk'a uyar ve her şeyde hakkı üstün tutar, batılı red­deder. İyi insanları sever onlarla dost olur. Onunla arkadaş olmak hayırlıdır. İnsanlara yardımı çok, başkalarına yükü azdır, rahatsız ve tedirgin edici olmaktan uzaktır. İtimat eder ve kendisine de itimat edilir. Yalan söylemez, kimseyi hor ve hakir görmez, hıyanet etmez. Cimri de değildir müsrif de; vasattan ayrılmaz.

    İşte Kur'an' dan delili:

    " (O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar. 1/ 97

    Sadık mürid kendine lazım olan vazifeleri yapar. Elindeki bir şey ihtiyaç sahibinden kıskanmaz. İçi temiz, niyeti güzel, çevresine saygılı ve edepli, himmeti kendisini Rabbine yaklaştıracak derecede yüksek, nefsi dünyadan yüz çevirmiş, hatasına ısrar etmez, vefakar, fütüvvet sahibi, insaflı dürüst ve istikamet üzeredir.
    Verilince şükreder, verilmeyince sabreder. Zulmederse helallik diler, tevbe ve istiğfar eder; zulme uğrarsa affeder ve bağışlar.

    Cenab-ı Hak şöyle buyurur:

    "Rahman'ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında (incitmeksizin) "Selam!" derler (geçerler)." 98 Salik bir köşede gizli kalmayı sever, şöhretten ve gösterişten hoşlanmaz, kendini ilgilendirmeyen konulardan dilini, elini, gözünü, gönlünü muhafaza eder; salikin Rabbine karşı vaki olan hatalarından kalbi daima mahsun ve müteessirdir.

    Dinde tavizkar değildir. 'ı gazablandırma karşılığında kulları memnun etme derdine düşmez. Uzleti sever. Sadık müridi daima bir hayır işlerken görürsün. Yahut bildiği bir şeyi öğretmekle meş­guldür. Ondan iyilik beklenir kötülük beklenmez, kendine eza ve cefa edeni hoş görür, affeder.

    Cenab-ı Hak şöyle buyurur:

    "Hurma dalnıı kendine doğru silkele ki, üzerine taze, olgun hurma dökülsün. "99

    İbni Ömer radiyallahu anhümadan rivayetle Rasulullah sallahu aleyhi vesellem Efendimiz:

    "Müminin hali hurmaya benzer ondan ne alırsan sana faya verir" 100 buyurur.

    Mürid hurma ağacı gibidir. Onu taşlayanın üzerine taş değil hurma düşürür. Toprak gibi mütevazidir. Edepli, hayalı ve hüsnu'l hulk sahibidir, ondan güzellikler zuhur eder. İçindeki imanın nuru nasiyesinden okunur. Herkes ondan istifade eder. Bütün azim ve himmeti Rasulullah Efendimize tabi olup 'a kul olmaktır. Bütün gayreti ve arzusu Rabbimizin rızasını kazanmaktır. Sadık daima Rabbinin emrine muti, mahlukatına da merhametlidir.

    Nebiyy-i muhterem sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:

    "Müslüman elinden ve dilinden, müslümanların selamette kaldığı kişidir. Muhacir de 'ın nehyettiğini terkedendir." 101

    97 Furkan Suresi, Ayet 67
    98 Furkan Suresi, Ayet 63
    99 Meryem Suresi, Ayet 25
    100 Hadis, El mu'cemul kebir - Taberani
    101 Hadis Buhari
    Yuvasız Kuşa Bile Dal Verip Yuva Kurduran Rabbim...Hakkımızda En Hayırlısı Neyse Bizlere de Onu Nasip Eyle. AMİN..


  7. #7
    ***
    DIŞARDA
    Points: 155.310, Level: 100
    Points: 155.310, Level: 100
    Level completed: 0%,
    Points required for next Level: 0
    Level completed: 0%, Points required for next Level: 0
    Overall activity: 0%
    Overall activity: 0%
    Achievements
    Konyevi Nisa - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Co Admin
    Üyelik tarihi
    Jun 2008
    Yer
    Dünyadan !!
    Mesajlar
    20.631
    Points
    155.310
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    38

    Standart Cevap: Ramazan Ayına Özel Günün Tasavvuf Konusu(Nefs-i Mülhime)

    Allah c.c. razı olsun ablacım emeğine sağlık...


    Seni çok Özledim Annem

  8. #8
    ***
    DIŞARDA
    Points: 18.904, Level: 87
    Points: 18.904, Level: 87
    Level completed: 11%,
    Points required for next Level: 446
    Level completed: 11%, Points required for next Level: 446
    Overall activity: 7,0%
    Overall activity: 7,0%
    Achievements
    yagmurdamlasi - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Sitemizin Ninesi
    Üyelik tarihi
    Jan 2009
    Mesajlar
    2.304
    Points
    18.904
    Post Thanks / Like
    Tecrübe Puanı
    19

    Standart Cevap: Ramazan Ayına Özel Günün Tasavvuf Konusu(Nefs-i Mülhime)

    bu günün konusu
    Kıskançlık
    Kıskanmak, çekememek, başkasında olan sağlık, zenginlik ve benzeri nimetlerden dolayı rahatsız olarak o kişiden o nimetin gitmesini istemektir. Kalpte bulunan ve insanı kötülüklere sürükleyen en önemli ve gayri ahlâkî özelliklerden, hastalıklardan birisidir. Bilgisizlik ve tamahkârlığın birleşmesinden, kaynaşmasından doğar.
    Kıskanç adam başkasının ulaştığı nimetin sona ermesini ister. Hased (kıskanma), hâsidi (kıskananı) yakan ve kavuran feci bir hastalıktır. Sebebi, kibir ve düşmanlıktır.
    Gıpta etmek ayrıdır, hased etmek ayrıdır. İnsan imrenebilir, ama nimetin o şahsa gitmesini isteyemez.
    Bu kötü huyla ilgili Peygamber Efendimizin şu hadis-i şerifini her zaman hatırlamak lazımdır...
    Ebû Hureyre'nin (r.a.) rivayet ettiğine göre Resulullah (a.s.m.) şöyle buyuruyor:
    "Hasedden, kıskançlıktan sakının. Çünkü, ateşin odunu (yahut otu) yakıp bitirdiği gibi, hased de iyilikleri yok eder."
    (Ebu Davud, Edep, 44)
    Ebû Hureyre (r.a.) Resulullah'ın (a.s.m.) şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
    "Birbirinizi kıskanmayın. Almayacağınız bir malın fiyatını methedip başkası zarar görecek şekilde yükseltmeyin. Birbirinize kin beslemeyin. Birbirinize sırt çevirmeyin. Birisi satış yaparken veya alırken bir başkası araya girmesin. Ey 'ın kulları! Kardeş olunuz. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona haksızlık yapmak, onu yardımsız bırakmaz, ona hakaret etmez. (Resulullah (a.s.m.) üç defa kalbine işaret ederek) işte takva buradadır. Din kardeşine hakaret etmek, kötülük olarak Müslümana yeter. Müslümana, başka bir Müslümanın kanını dökmesi, malına el uzatması ve namusunu çiğnemesi haramdır."
    (Buhari, Edep, 57)
    Hasedin amelle tedâvî edilmesine gelince; amel ile hasedi tedâvî etmenin yolu, onun isteklerini yerine getirmeyerek, hatta aksini yaparak ona hükmetmesini öğretmektir.
    Yuvasız Kuşa Bile Dal Verip Yuva Kurduran Rabbim...Hakkımızda En Hayırlısı Neyse Bizlere de Onu Nasip Eyle. AMİN..


Benzer Konular

  1. Ramazan Ayına Özel Salavat-i Serif kampanyasi...
    By Konyevi Nisa in forum Hatim Köşemiz
    Cevaplar: 8
    Son Mesaj: 14.07.10, 09:54
  2. Ramazan Ayına Özel Hatim Kampanyası...
    By Konyevi Nisa in forum Hatim Köşemiz
    Cevaplar: 34
    Son Mesaj: 17.09.09, 23:15
  3. Ramazan Ayına Özel Günün Ayeti,Hadisi,sözü
    By Konyevi Nisa in forum Ramazan Özel
    Cevaplar: 11
    Son Mesaj: 10.09.09, 09:14
  4. Ramazan Ayına Özel Bölüm
    By Zümrüt in forum Ramazan Özel
    Cevaplar: 30
    Son Mesaj: 25.08.09, 22:50
  5. Ramazan Ayına Özel Hatim Kampanyası...
    By Konyevi Nisa in forum Hatim Köşemiz
    Cevaplar: 37
    Son Mesaj: 26.09.08, 11:19

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •