Ve Yüce Allah'ın şu kavli:
"Allah şöyle bir mesel getirdi: Hiçbir şeye gücü yetmeyen memlûk bir kul, bir de (hürr) bir zât ki, kendisine tarafımızdan güzel bir rızk nasîb etmişiz de o bunu gizli aşikâr harcayıp duruyor; bunlar hiç müsâvî olurlar mı? Bütün hamd Allah hndır. Hayır, onların çoğu bilmezler" (en-Nahi: 75) .
23-.......İbnu Şihâb şöyle demiştir: Urve şöyle zikretti: Mervan ibnu'l-Hakem ile el-Mısver ibn Mahrame, Zuhrî'ye şöyle haber ver*mişlerdir: Peygamber (S) -Huneyn seferinde- kendisine Hevâzin hey'eti geldiği ve ondan mallarını ve esirlerini geri vermesini istedikleri za*man ayağa kalktı da şöyle buyurdu:
— "Şübhesiz benim beraberimde şu görmekte olduğunuz insanlar vardır. Bana sözün en sevimlisi, en doğrusudur. Şimdi siz iki taife*nin birini tercih ediniz: Ya malı, ya da esirlerinizi. Ben onların tem*silci hey'eti gelir diye esirlerin taksimini geri bırakmış idim".
Ve Peygamber Tâif'ten (Cı'râne'ye)döndüğü zaman on buka-dar gece Hevâzin hey'etinin gelmesini beklemiş idi. Hevâzin hey'eti*ne, Peygamberdin onlara ancak iki şıkktan birini geri vereceği apaçık belli olunca, onlar:
Âyet hakkında bir tefsir şöyledir:
— Biz esirlerimizin geri verilmesi şıkkını seçiyoruz, dediler.
Bunun üzerine Peygamber insanların içinde ayağa kalktı, aka*binde Allah'ı lâyık olduğu kemâl sıfatlarıyle övdü. Sonra "Amma ba'-du( = Sözün bundan sonrası)" hitâb faslını söyleyerek şu hutbeyi yaptı:
— "(Sahâbîlerim!) Şu Hevâzin hey'eü kardeşleriniz tevbe edici*ler olarak bize geldiler. Ben de (hısımlarımın payı olan) esirleri ken*dilerine geri vermemi uygun gördüm. Sizden her kim esirlerini bu suretle (karşılıksız vererek) kardeşlerinizin gönlünü hoş etmeyi severse, bunu yapsın! Sizden her kim de kendi hissesi üzerine (bağlı) kalmak (karşılıksız vermemek) arzu ederse (bu bedeli) biz ona Allah'ın bize ihsan edeceği ilk ganimet malından veririz. Bu kanâatle de böyle yap*sın!'' buyurdu.
Bunun üzerine halk (hep birden):
— Peygamber'in hatırı için Hevâzin reislerine esirlerini vermek*le memnun oluruz, dediler.
Peygamber:
— "Şimdi biz sizden esirini vermeye razı olan kimseleri, rızâsı olmayanlardan bilip ayırdedemiyoruz. Haydi siz gidiniz de muvafa*kat emrinizi iş bilir nakîbleriniz bize yükseltsinler!" buyurdu.
İnsanlar yerlerine döndüler. Kabilelerin iş bilir arifleri, kabilele*ri halkıyle konuştular. Sonra Peygamber'in yanma dönüp herbiri kav*minin esirleri geri vermekten memnun olduklarını ve Peygamber'e bu iş için izin verdiklerini haber verdiler.
ez-Zuhrî: Hevâzin esirlerinden bize ulaşan işte budur, demiştir .
Ve Enes şöyle dedi: Abbâs, Peygamber'e hitaben: Ben kendim için fidye verdim, Akil için de fidye verdim, demiştir .
24-.......Bizeİbnu Avn haber verip şöyle dedi: Ben Nâfi'emektûb yazdım. O da bana şunu yazdı: Peygamber (S) -Medine'yi bas*mak isteyen- Mustalık oğullan üzerine gece baskını yaptı. Onlar gafil bulunuyorlardı. Yaylım hayvanları da su başında sulanıyordu. Pey*gamber onların kıtale girişenlerini öldürdü, zürriyetlerini esir etti. Pey*gamber o gün Cuveyriye'ye de nail oldu. Nâfi' (mektubunda): Bu hadîsi bana Abdullah ibn Umer tahdîs etmiştir; kendisi bu orduda idi, dedi .
25-.......Abdullah ibnu Muhayrîz şöyle dedi: Ben Ebû Saîd Hudri (R)'yi gördüm de kendisine azli (yâni cinsî yaklaşmada meniyi dı*şarıya akıtmanın dînî.hükmünü) sordum. O da şöyle dedi: Biz Rasûlullah'ın maiyyetinde Mustalık oğulları gazasına çıktık. Sonunda bizlere Arab esirlerinden birer esîr düştü. Bu sırada kadınlara çok iş-tihâ ve arzu hissetmiştik; bekârlık bizlere şiddetli olmuştu. (Çocuk olup da satışa mâni' olmasın diye) cinsî yaklaşmada azl yapmak isti*yorduk. Ve azlin hükmünü Rasülullah'tan sorduk. Rasûlullah (S):
— "Azli yapmamanız sizin üzerinize bir be's değildir. Kıyamet gününe kadar (İlâhî ilimde) var olacağı mukadder olan her insan, mu*hakkak var olacaktır" buyurdu.
26-.......Burada iki senedle gelen hadîste Ebû Hureyre (R) şöy*le demiştir: Benû Temîm kabilesi hakkında Rasûlullah'tan şu üç sö*zü söylerken işittiğim zamandan beri, Benû Temîm kabilesini sevmekte devam ediyorum:
a. Rasülullah: "Temîmîler ümmetimin Deccâl'a karşı en şiddet*li olan bir sınıfıdır" buyuruyordu.
b. Benû Temîm'in zekât malları gelmişti. Bunun üzerine Rasü*lullah (S): "Bu mallar kavmimizin sadakalarıdır" buyurdu.
c. Âişe^nin yanında Benû Temîm kabîlesinden esir bir kadın vardı. Rasülullah, Âişe'ye: "Bu esîr kadını âzâd et! Çünkü o İsmâîl neslindendir" buyurdu