Ve Yüce Allah'ın şu:
"Ey îmân edenler, Allah'ın affettiği şeyleri... ve eğer size açıklanırsa ve siz bunları Kur 'ân inerken sorup da hükmü kendinize açıklanırsa fenanıza gidecek şeyleri sormayın. Allah çok mağfiret edicidir, çok halimdir; cezada da aceleci değildir9* (ei-Mâide: ıoi) kavli .

20-.......Bana Ukayl, İbn Şihâb'dan; o da Âmir ibn Sa'd'dan; o da babası Sa'd ibn Ebî Vakkaas(R)'tan tahdîs etti ki, Peygamber (S): "Müslümanların müslümânlar hakkında şübhesiz en büyük gü*nahlısı o kimsedir ki, insanlara haram edilmedik birşeyin hükmünü sorar da o şey, sırf onun bu sormasından dolayı haram kılınır" buyur*muştur .

21-.......Bize Mûsâ ibn Ukbe tahdîs edip şöyle dedi: Ben Ebu'n- Nadr (Salim ibn Ebî Umeyye)'dan işittim, o Busr ibnu Saîd'den; o da Zeyd ibn Sâbit(R)'ten şöyle tahdîs ediyordu: Peygamber (S) mes-cid içind i'tikâf için hasırdan bir hücre edinmişti. (Ramazânın son onunda) birkaç geceler buradan çıkıp cemâatle hem farz ve hem de terâvîh namazı kılmıştı. Sonunda cemâatin birikip çoğaldığım görünce bir gece yalnız yatsı namazını kıldırıp bu hasır odasına çekilmiş, terâ*vîh için çıkmamıştır, Rasûlullah'ın hücresinde sesini işitmediklerin*de uyudu zannettiler ve uyansın da çıksın diye sahâbîlerin bâzısı öksürmeye başladı. Bunun üzerine Rasûlullah, bekleyen cemâate hi-tâb edip şöyle buyurdu:
— "Cemâatle terâvîh namazı kılmak hususunda sizde gördüğüm bu yaptığınız iş ve arzu devamlıdır. Fakat böyle cemâat hâlinde bu ibâdete devam ederken, cemâatin farz kılınmasından ve farz kılındığı takdirde hepinizin bu namazı cemâatle edasına muktedir olamama*nızdan korkarım. Onun için ey insanlar! Sizler bu namazı kendi ev*lerinizde kılınız. Çünkü farz namaz müstesna, kişinin namazının en faziletlisi kendi evinde kıldığı namazıdır" .

22-.......Ebû Mûsâ el-Eş'arî (R) şöyle demiştir: Bir kerresinde Rasûlullah(S)'tan hoşlanmadığı bâzı şeyler soruldu. Sahâbîler bu gi*bi soruları çoğalttıklarında Rasûlullah öfkelendi ve:
— "Bana istediğinizi sorun!" diye buyurdu.
Bunun üzerine (Abdullah isminde) bîr adam ayağa kalktı da:
— Yâ Rasûlallah! Benim babam kimdir? dedi. Rasûlullah ona:
— "Senin baban Huzâfe'dir!" buyurdu.
Bundan sonra (Sa'd isminde) başka biri ayağa kalktı ve:
— Yâ Rasûlallah! Benim babam kimdir? dedi. Rasûlullah ona da:
— "Senin baban Şeybe'nin âzâdlısı Sâlim'dir" buyurdu. Umer ibnu'l-Hattâb, Rasûlullah'm yüzündeki öfke alâmetini
görünce:
— Yâ Rasûlallah! Biz Azîz ve Celîl olan Allah'a tevbe ediyoruz! dedi .

23-.......Bize Abdulmelik ibn Umeyr tahdîs etti ki, el-Mugîre'nin âzâdlısı ve kâtibi olan Verrâd şöyle demiştir: Muâviye, el-Mugîre'ye: "Rasûlullah(S)'ın namazdan sonra okuduğunu işittiğin şeyi bana yaz!" diye mektûb gönderdi. el-Mugîre de ona şöyle yazdı:
— Allah'ın Peygamberi (S) her (farz) namazdan sonra şunu söylerdi: Lâ ilahe ille llâhu vahdehu lâ şerike lehu. Lehu 'l-mulku ve lehu 7-hamdu ve huve ala külli şey'in kadir. Allâhumme lâ mania limâ a'-teyte velâ mu 'tiye limâ mena 'te velâ yenfau ze 'l-ceddi minke H-ceddu
( = Tek Allah'tan başka ilâh yoktur, O'nun hiçbir ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd O'na mahsûstur. Herşeye kudreti yeten de O'dur. Allah'ım, Sen'in verdiğine mâni' olabilecek hiç yok, vermediğini ve*rebilecek de hiç yok. Baht ve sâmân sahibinin baht ve samanı Sen'in lütuf ve ihsanının yerine geçip de kendisine fayda vermez)/"
el-Mugîre, Muâviye'ye mektubunda şunu da yazdı: Rasûlullah (S) bir de kîl ve kaalden, çok çok suâlden, mal telef etmekten nehyeder idi. Yine Rasûlullah, analara itaatsizlikten, kızları diri diri gömmekten, verilecek şeyi vermemekten, almak hak*kı olmayan şeyi istemekten de nehyederdi .

24-.....,. Bize Hammâd ibn Zeyd, Sabit el-Bunânî'den tahdîs etti ki, Enes ibn Mâlik (R): Bizler Umer ibnu'l-Hattâb'ın yanında idik. Umer (R): Bizler üzerimize renç ve meşakkatli iş olmaktan nehyo-lunduk, dedi, demiştir .

25-.......ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Enes ibn Mâlik(R) şöy*le haber verdi: Peygamber (S) güneş gündüzün ortasından meylettiği zaman hücresinden çıktı ve öğle namazını kıldırdı. Selâm verince min*ber üzerine çıkıp ayakta durdu. Kıyamet saatini zikretti ve onun önün*de pek büyük işler olacağını söyledi. Sonra:
— "Bana birşey sormak isteyen varsa şimdi sorsun. Vallahi bu makaamimda durduğum müddetçe bana her ne sorarsanız hemen siz*lere haber vereceğim!" buyurdu.
Enes şöyle dedi: İnsanlar (Peygamber'in gadabından müteessir olarak) pek çok ağlaştılar. Rasûlullah da tekrar tekrar "Banasorunuz" demeyi çoğaltıyordu.
Enes dedi ki: Bu sırada bir adam O'na doğru ayağa kalktı da:
— Yâ Rasûlallah! Benim gireceğim yer neresidir? diye sordu. Rasûlullah ona:
— "Cehennemdir" cevâbını verdi.
Derken Abdullah ibn Huzâfe es-Sehmî (R) ayağa kalktı ve:
— Yâ Rasûlallah! Benim babam kimdir? diye sordu. Rasûlullah ona da:
— "Baban Huzâfe'dir!" buyurdu.
Râvî dedi ki: Sonra Rasûlullah yine "Banasorunuz, banasoru-
nuz" demeyi çoğalttı. Bunun üzerine Umer ibnu'l-Hattâb (R) iki di*zi üzerine çöktü de:
— (Yâ Rasûlallah, bu kadarı yeter!) Biz Allah Taâlâ'yı Rabb, İslâm'ı dîn, Muhammed'i rasûl olarak kabul ve tasdîk ettik, dedi.
Râvî dedi ki: Umer bu sözü söylediği zaman Rasûlullah biraz sükût ettikten sonra şöyle buyurdu:
— "Nefsim elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki, demincek ben namaz kılarken cennet ile cehennem şu duvarın yüzünde bana arz olundu. Ben hayırda ve şerrde bu günün benzeri bir gün görmüş değilim" buyurdu .

26-.......Bize Şu'be tahdîs edip şöyle dedi: Bana Basra Kaadısı Mûsâ ibnu Enes haber verip şöyle dedi: Ben Enes ibn Mâlik(R)'ten işittim, şöyle dedi: Bir adam:
— Ey Allah'ın Peygamberi! Benim babam kimdir? diye sordu. Rasûlullah (S) da ona:
— "Senin baban Fulân'dır (yânî Huzâfe'dir)/" buyurdu. Bunun üzerine ' 'Ey imân edenler! Size apaçık söylenirse fenanı*za gidecek şeyler sormayınız..." (ei-Mâide. ıoi) âyeti indi .

27-.......Bize Verkaa ibn Amr, Abdullah ibn Abdirrahmân'dan tahdîs etti ki, o şöyle demiştir: Ben Enes ibn Mâlik(R)'ten işittim, şöyle diyordu: Rasûlullah (S):
— "İnsanlar birbirlerine birtakım suâller sormaktan asla vaz-geçmiyeceklerdir. Hattâ: 'Herşeyi yaratan Allah'tır, fakat Allah'ı kim yaratmıştır?' diyeceklerdir" buyurdu .

28-.......Abdullah ibn Mes'ûd (R) şöyle demiştir: Ben Medîne'de Peygamber'in beraberinde bir tarlada yürüyordum. O da hurma dalından bir deyneğe dayanıyordu. O sırada birkaç Yahudi'ye rast*ladı. Onların bâzısı:
— O'na ruhtan sorun, dedi. Bâzısı da:
— Hayır, O'na sormayın, olur ki size hoşlanmayacağınız bir ce-vâb işittirir, dedi.
Derken Ona doğru kalkıp geldiler ve:
— Yâ Eba'l-Kaasım! Bize ruhun mâhiyetini söyle! dediler. Rasûlullah bu suâl üzerine bir müddet bakarak dikeldi. Ben O'na
vahy edilmekte olduğunu anladım da O'ndan biraz geriye çekildim. Nihayet vahy yükselip kalktı. Sonra:
— "Sana ruhu sorarlar. De ki: Rûh Rabb 'imin emrindendir. Si*ze az bir ilimden başkası verilmemiştir" (ei-isrâ: 85) âyetini söyledi