Osmanlı toplumunda cinsler arasında çok katı bir eşitsizlik vardı;

Kadınların kamu yaşamına katılma hakları yoktu. Ayrıca öğrenim olanaklarından da yararlanamıyorlardı. Özel yaşamlerı da erkeklerin denetimi altındaydı: istedikleri giysileri kendileri seçemiyorlardı. Bu bağımlılık ve eşitsizlik kadının aracılar yoluyla eş bulması ve istediği eşi serbestçe seçememesi de bu eşitsizliğin diğer görünümleriydi

19. yüzyılda varlıklı kesimi yararlanabilmekteydi. 1875 ‘te İstanbul’da açılan Amerikan Kız Koleji’ne sadece bu küçük azınlığın Avrupa’lı mürebbiyeler elinde yetişmiş kız çocukları gitmekteydi. Daha sonra kadın hakları hareketinin öncülerinden biri olacak Halide Edip Adıvar da bunlardan biriydi.

II. Meşrutiyetten (1908) sonra boşanma ve miras konularında kadınların eşit haklara sahip olması gerektiğini savunmaktaydı.

Nihayet kadın huzurunda evlilik yapılması koşulu getirilmektedir.

Ayrıca daha eski demokrasilere de öncülük etmiştir: bir çok Avrupa ülkesinde kadınlar bu hakkı daha sonraki yıllarda elde etmişlerdir.

Bununla birlikte kocasını izlemek zorundadır ve oturma yeri de koca tarafından saptanacaktır. Kadın evin dışında iş yapmak için kocasından izin almak zorundadır.

Bütün bu eksikliklerine rağmen Medeni Kanun erkek egemenliğinin ekonomik temeli de ortadan kalkmaktadır.