Takva “Ve-Ka” fiilinden gelir. Masdarı vi-ka-ye'dir. Ve-ka “korundu, kendini zararlı ve eziyet veren şeylerden sakındı” demektir.

Mastarıyla ifade edecek olursak; 'bir şeyi eziyetten korumak, zarar verecek şeyden onu sakındırmak, sakınılması gereken şeye karşı onu himaye etmek' anlamlarına gelmektedir.
Takva ise, ve-ka-ye fiilinden türetilmiş olan ittika fiilinin isim halidir.
İttika fiili, elem ve zarar verecek şeylerden sakınıp kendini iyice koruma altına almak anlamına gelir. Buna göre, ittika ve onun ismi olan takva, lügat itibariyle, kuvvetlice bir himayeye girmek, korunmak, kendini muhafaza altına almak demek olur.

Kavram olarak; nefsi günahlardan korumak demektir; bu ise haramı terkle olur. Kur’an “hududullah”tan söz eder ki, işte bu Allah’ın içinde kalınmasını emrettiği sınırlardır. Müminlere sürekli olarak “Allah’ın sınırlarını aşmayın” değil, “Allah’ın sınırlarına yaklaşmayın” diye emredilir. Yaklaşıldığında sınırların aşılması her zaman mümkündür. İşte, bu şekilde Allah’ın çizdiği sınırları aşma korkusuyla bu sınırlara yaklaşmamak, nefsi bu sahada korumak ve sınıra yaklaştırmamak takva’dır.

Bir gün Hz. Ömer, Ubeyy b. Kaab’a takvanın ne olduğunu sordu. Ubeyy b. Kaab da kendisine: “Sen hiç dikenli bir yolda yürümedin mi?” diye sordu. Hz. Ömer “Evet, yürüdüm” dedi. Ubeyy b. Kaab “Peki, o durumda ne yaptın?” diye sordu. Hz. Ömer “Paçalarımı sıvadım ve dikenlere takılmamaya özen gösterdim” deyince Ubeyy b. Kaab “İşte takva budur” dedi.

Evet, işte takva budur. Yani kalp duyarlılığı, şuur bilenmişliği, sürekli korku, kesintisiz çekingenlik ve yolun dikenlerinden uzak durma titizliği… Hayat yolunun dikenlerinden; yani arzu ve ihtiras dikenlerinin, istek ve emel dikenlerinin, korku ve vesvese dikenlerinin, boş umut ve asılsız korku (fobi) dikenlerinin ve daha birçok dikenlerin cirit attığı yol…

“Ey iman edenler! Allah’tan O’na karşı takva’nın gerektirdiği şekilde ittika edin ve ancak Müslümanlar olarak can verin. Toptan Allah’ın ipine sarılın ve ayrılığa düşmeyin” (A’li İmran 102-103)

İnsanın kendisini Allah’ın korumasına bırakması, bu nedenle de ahirete zarar verecek günahlardan çekinip sevaplara koşması takva’dır.

Takva, Kur'an'da hep inanç ve amel ile ilgili açıklamalardan sonra anılır. Bu açıklamalarda bazen neleri yapmanın takva olduğu belirtilirken, diğer yandan nelerin yapılmasının takvaya aykırı olduğu da belirtilmiş olmaktadır.
Yüce Rabbimiz insanın yaratılışını ifade ederken "fücur" ve "takva" terimlerini kullanmaktadır.
"Nefse ve ona 'bir düzen içinde biçim veren'e, ardından ona fücurunu ve takvasını ilham edene andolsun" (Şems, 7-8).
Görüldüğü gibi "takva"nın karşıtı olarak Kur'an'da "fucûr" terimi / kavramı kullanılmaktadır. Fücur ise, birşeyi genişliğine yarıp parçalamaktır. Kavramsal olarak da, hak yolunu yarmak, hak'tan sapıp taşkınlık etmektir. Bu durumda karşıt anlamda kullanılan 'takva'nın anlamı, hak yolunda kalmak, çizilen / belirtilen yolun sınırlarına riayet etmektir. Bu ise, yapılması istenilenleri yapmak ve kaçınılması gereken şeylerden de sakınmakla olur. İşte takva, bu iki halin ifadesidir. Ve bu hal, insanı sarıp-sarmalayan bir örtü gibidir ki, insan onunla kendini korur.
"Ey Ademoğulları! Size, ayıp yerlerinizi örtmeniz ve giyinmeniz için elbiseler varettik. Takva elbisesi ise daha hayırlıdır. Bunlar, insanlar öğüt alsın diye Allah'ın indirdiği ayetlerdendir" (Araf 26).

Takva, yalnızca hayatın belirli anlarında ve belirli bölümlerinde Allah'ın adını anmak, meselelerimizi konuşmak; ya da namaza dururken sarık giymek, yolda yürürken ne olduğunu anlamadan zikir çekmek veya dua okumak olarak görülmemelidir. Aynı şekilde, tartıya hile karıştırmadan teraziyi doğru tutmak olumlu bir davranıştır ama ölçüye riayeti hayatın her deminde ve her alanında göstermek gerekir.

Takva, Mekki ayetlerde müşriklere karşı Allah'ın ahiretteki azabından korkmaları, çekinmeleri bağlamında kullanılmıştır. Ancak Medeni ayetlerde bu korku öğesi giderek dağılır ve kelime Allah'a duyulan derin saygı ve dindarlık anlamına gelir.
Takva hiçbir surette sıradan bir tür "korku" değildir.
Kur'an'da “hüda ve takva” kavramları gündelik kullanımlarını aşarak, uhrevi bir nitelik kazanıyor. Hidayet sadece çölde yol yordam bilmek, takva sadece çöl tehlikelerine ve çapulculara karşı korunmak, sakınmak değildir artık. Bunların ötesinde hüda ve takva, insanın tüm hayatını ihata eden, ölümden sonraki hayatını da ilgilendiren yol ve bu yolda ilerlerken tehlikelere karşı kendini savunmasıdır. Esasen korunulması gereken, sonuçtaki cehennemdir, azaptır.
"Korunun o ateşten ki yakıtı insanlar ve taşlardır. Kâfirler için hazırlanmıştır." (2/24)
Ateşten sakınmak şeklindeki korku takvanın bir yönüdür. Kişiyi ateşe sürükleyen kötülüklerden korunmayı anlatır. Tehlike ve kötülüklerden korunurken, aynı zamanda iyilik ve güzelliklere sahip olmak takvanın diğer yönüdür. Leyl suresinde malını vererek arınan ve yalnızca Allah'ın rızasını gözeten kişi tavka sahibidir denmektedir.

Takvâ, Allah'tan uzaklaştıracak şeylerden uzaklaşmaktır. Sorumluluk şuurudur takvâ. Allah'a karşı duyulan sevgi ve yakınlıktır. Allah'a yaklaşmak için her çeşit haramdan kaçınmak; O'nun rızasını, O'nun sevgisini yitirmekten çekinmektir.

Şirkten sakınıp iman üzere olmaktır takvâ. (48/Fetih, 26)
İsyandan sakınıp itaat üzere olmaktır takvâ. (5/Mâide, 65; 7/A'râf, 96)
Her eylemde Allah'ın rızasını aramak için Allah'a lâyık bir kul olmaya çalışmaktır takvâ. (3/Âl-i İmran, 102)
Takvâ iman demektir. (48/Fetih, 26; 49/Hucurât, 3; 26/Şuarâ, 11)
Takvâ tevbe demektir. (7/A'râf, 96)
Takvâ tâat anlamına gelir. (16/Nahl, 2, 52; 23/Mü'minûn, 52)
Takvâ günahları terketmek anlamında da kullanılır. (2/Bakara, 189)
Takvâ ihlas manasında kullanılır. (22/Hacc, 32; 2/Bakara, 41)
Kur’an’daki takvâ ile ilgili âyetlerden anlaşılmaktadır ki, Kur’anî tanımla takvâ, iman etmek ve Kitaba tâbî olmaktır. Takvâ, tevhid ve teslimiyettir. Kur’anî inanç ve sâlih ameldir.
Takvâ konusunda Sünnetullah (Allah'ın değişmez kanunları) şöyledir:
a- Takvâ sahiplerine Allah furkan (hak ile bâtılı ayırdedecek bir anlayış) verir.

b- Takvâ sahiplerine Allah, çıkış yolu gösterir. Sıkıntılardan kurtarır, güzel ve temiz rızık verir.

c- Allah, takvâ sahipleriyle beraberdir.

d- Amelin ıslah edilip düzeltilmesi de yine takvâ sahiplerine verilir.

e- Allah, kâfirlere karşı savaşta takvâ sahiplerine yardım eder.

f- İktisadî manadaki refah ve bolluk, iman ve takvâ iledir.

g- Takvâ sahibinin ecri, hem dünya hem ahirette verilir: