***
DIŞARDA
Points: 18.904, Level: 87
Level completed: 11%,
Points required for next Level: 446
Overall activity: 7,0%
Achievements


BÜyÜk buluŞma
BÜYÜK BULUŞMA
Hüsrev Efendi çocukluk yıllarında şöyle bir rüya görür. “Büyük bir deniz ortasında bir ağaç vardır. Deniz çekilir ve ağaç kurur. Bir zat gelir, o ağacın dallarını budar. Sonra denizin ortasında büyükçe bir yol açılır ve kendileri o yoldan yürümeye başlarlar”. Bu rüyasını şeyhine anlattığında, şeyhinin tabiri şöyle olmuştur. “O deniz şeriattir. Ağaç ve dalları ise, ondan feyiz alan tarikattir. Benden sonra Isparta’ya İslam’a hizmet edecek bir Zât gelecek ve sen ona ittiba edeceksin”
Bilahire 1926 yılında Bediüzzaman Hazretleri sürgün olarak Barla’ya gelmiştir. Büyük bir Zâtın Isparta’ya nefiy olarak gönderildiğini işiten Hüsrev Efendi’nin fıkıhla alakalı üç suâlini muhtevi mektubuna Bediüzzaman Hazretlerinin cevabı câlib-i dikkattir:
“Hüsrev Bey kardeşim! senin sorduğun meselelerin cevapları fıkıh kitaplarında mevcuttur. Bu bilgilere ulaşmak da kolaydır. Ben bir talebe arıyorum o sen olsan gerek! İslam alemi bu gün, büyük bir sarsıntı geçiriyor. İman kalesi tehlikededir. Gel, beraber Kurana ve bu aziz milletin İmanına hizmet edelim!”
Daha hiç görüşmemiş olduğu Üstadının mektubuna bir mektupla değil, kendisi bizzat huzuruna gitmek hassasiyetiyle ve “ehli kemâlin huzuruna yürüyerek gidilir” deyip kırk kilometre uzaklıkta bulunan Barla’ya yaya olarak Üstadın huzuruna gitmiştir.
Üstad Hazretleri, kendilerini –iltifaten- Barla dışındaki Karaca Ahmed Türbesinde karşılamışlardır. Hüsrev Efendi bu buluşmadan sonra Onun hem talebesi, hem hizmet arkadaşı, hem de İman ve Kur’an hizmetinde en büyük rükün olarak yerini almıştır.
^
Hüsrev Efendi Denizli mahkemesi müdafaasında (1944), Bediüzzaman Hazretleri ve Risale-i Nurla tanışmasının kıymet ve ehemmiyetini şu şekilde ifade ediyordu
“On iki seneden daha evvel Hâlıkımın lütfuyla Bediüzzaman Hazretleri’ne vasıl olmuş ve eserlerini okumuşum. İslam dininin pek büyük kudsiyetine ve pek yüksek fazilet telkin ettiğine o eserleri okumakla muttali oldum. Nur eserlerinin ve müellifinin, bu milletin iki hayatlarının saadetlerine çalıştıklarına o kadar bariz deliller gördüm ki; bu delâil karşısında hayran olmamak elden gelmiyor.”
Şualar-II, 338
Küçüklüğünden beri hak ve hakikati arayan ve çoğu zaman içi içine sığışmayan Hüsrev Efendi, üstadı Bediüzzaman Hazretleri ile karşılaştığında aradığını bulmuş olmanın sevincini ve hayranlığını yukarıda da olduğu gibi, her zaman şükranla dile getirmiştir.
Bundan böyle Hüsrev Efendi’nin hayatında, Risale-i Nur ve iki cihanın saadet vesilesi olan bu eserlerin, milletin selameti ve kurtuluşu için mutlaka insanlara ulaştırılması gayesi vardır. Bu sadece bir temenni veyahut ağızdan bir çırpıda çıkan kuru bir söz değil, Onun hayatı ve hayatında ne varsa bu uğurda sarfıyla tezahür eden bir dava olmuştur.
^
Hüsrev Efendi Bediüzzaman Hazretlerini tanımakla, aradığını bulmuştu. Risale-i Nur gibi bir eserin müellifi olan Bediüzzaman Hazretleri de, gerek dava arkadaşı, gerek hizmet arkadaşı, gerekse en büyük dost olarak Hüsrev Efendi gibi bir yardımcıyı bulmuş olduğunu talebelerine,
“Şimdi Hüsrev gibi bir nur kahramanı size ihsan edildi, İnşallah bu medrese-i Yusufiye dahi medreset-üz Zehra’nın bir mübarek dershanesi olacak. Ben şimdiye kadar tamamıyla Hüsrev’i ehl-i dünyaya göstermiyordum, gizlerdim. Fakat neşredilen mecmualar, Onu ehl-i siyasete tamamıyla gösterdi, gizli bir şey kalmadı. Onun için ben onun iki üç hizmetini has kardeşlerime izhar eyledim. Hem ben, hem o daha gizlemek değil, lüzum ise ayn-ı hakikat beyan edilecek.”
Şualar-II, 486
diyerek memnuniyetini ifade ediyordu.
Yine Üstad Bediüzzaman Hazretleri;
“Bu Zât (Hüsrev Efendi) müstesna ve şirin kalemiyle nurlardan altı yüz risaleye yakın yazmış ve bu vatanın her tarafına neşrederek, komünist perdesi altında dehşetli ifsada çalışan anarşistliği kırdı, ve tecavüzünü durdurdu ve bu mübarek vatanı ve kahraman milleti o zehirden kurtarmak için tesirli tiryakları (ilaçları) her tarafa yetiştirdi. Türk gençliğini ve nesl-i âtîyi büyük bir tehlikeden kurtarmaya vesile oldu.
Şualar-II, 547
diyerek, Onu tanıtıyordu.
^
“Aziz kardeşim Hüsrev” diye başlayan mektubunda “senin ağlamana ve ağlayan mektubuna iştirak ettim. Evet sen de benim gibi, dünya ile iki cihette alakan kesiliyor. Hem öyle lazım.”(Kastamonu Lahikası, 231) diyen Bediüzzaman Hazretleri, dünya cihetindeki müşterekliklerini ifade ederek;
“Zaten Hüsrev’in mümtaz bir hâssiyeti budur ki, şimdiye kadar bana gelen bütün mektuplarının hiç birisi beni incitmiyor. Elîm zamanlarımda da yumuşak geliyor, ruhumu okşuyor. Bu cihetle dahi ona şahsım itibariyle çok minnetdarım.”
Emirdağı Lahikası-I 95
ifadesi, yeni bir çığır açan Risale-i Nur hizmetindeki bu iki Zatın aralarındaki tevafuklarına (uygunluklarına) ışık tutuyordu.
Yuvasız Kuşa Bile Dal Verip Yuva Kurduran Rabbim...Hakkımızda En Hayırlısı Neyse Bizlere de Onu Nasip Eyle. AMİN..
