Peygamberin Ehl-i Beyt'i, Hurre denilen taşlık arazide muhtaç durumda idi. Orada kime ait olduğu bilinmeyen bir deve ölmüştü. Onlara ölü hayva*nın etinden yemeleri konusunda ruhsat verildi. Böylece hayvanın kalan par*çaları onları korumuş oldu.
Bu hadisi İmam Ahmcd kitabına almıştır.
Ebu Davud'un kitabında ise şöyledir: Bir adam ailesi ve oğluyla birlikte Hurre denilen taşlık araziye girti. Bir adam ona, "benim bir devem kayboldu. Eğer onu bulacak olursanız yanınızda alıkoyun" dedi. Adam deveyi buldu, ama sahibini bulamadı. Deve hastalanmıştı. Adamın hanımı deveyi kesmesini söyledi, adam kabul etmedi. Derken deve öldü. Kadın, "bari onun derisini yüz de yağım ve etini ayıralım. Onu yeriz" dedi. Adam, "hen bunu Resulul-lah'a (as) soruncaya kadar olmaz" dedi. Resulullah'ın (as) yanma geldi. Re-sulullah (as), "yanında o ete muhtaç olmayacağın herhangi bir şey var mı?" diye sordu. Adam, "yoktur" dedi. Resulullah (as), "öyleyse ondan yeyiniz" buyurdu. Adam diyor ki: Daha sonra devenin sahibi geldi durumu ona anlat*tım. O da bize, "deveyi kesseydinizya" dedi. Ben, "senden utandım"dedim.
Bu hadis, zor durumda kalanların ölü bir hayvanı yemek veya başka bir şekilde yararlanmak üzere alıkoymalarına delil teşkil etmektedir.
. Bir adam, Resulullah'a (as), "kendisinden sıkıntıya düştüğümüz yiyecek hangisidir?" diye sordu. Resulullah (as), "yapıp yediğin zaman Hırist\ -anla*ra benzemediğin ve sana kuşku vermeyen şeydir" dedi.
Bu hadisi İmam Ahmcd kitabına almıştır.
Buradaki anlam -Allah Azze en iyisini bilir- yemekte bile Htristiyanlara benzemekten men etmektir. Resulullah (as), "kuşkularını sürdürme kuşku veren şeyi terket" demiştir. Burada Resulullah (as) genel bir cevap vermekle beraber Yahudileri bir kanara bırakarak yalnızca Hıristiyanlara özelleştirmiş*tir. Zira Hıristiyanlar herhangi bir yiyeceği haram saymayıp filden sivri sineğe kadar diri ölü (ya da yürüyen ve uçan) hemen her şeyi helal saymaktadır.