Bir adam Resulullah'm (as) yanına gelerek, "ey Allah'ın elçisi! Bana hadd uygulanması kararlaştırılmıştı. Karan uygula" dedi. Resuluilah (as) haddin ne hususunda olduğunu ve nasıl ne zaman olduğunu hiç sormadı. Namaz vakti geldiğinde adam Resuluilah (as) ile birlikte namaz kıldı. Sonra adam Resulullah'm (as) yanına gelerek, "ey Allah'ın elçisi!Ben hadd cezasını hak ettim. Bana uygulanacak ceza Allah Azze'nin kitabında mevcuttur" de*di. Resulullah (as), "bizimle birlikte namaz kılmadın mt?" diye sordu. Adam, "kıldım" dedi. Resulullah (as), "Allah Azze kuşkusuz ki, senin günahlarını affetmiştir." dedi.
Bir başka rivayette de, "Allah A.zze senin hadd cezanı affetmiştir" dedi.
Bu hadis muttefekun aleyhtir.
Bu hadisin içeriği konusunda ihtilaf olmuştur: Bazı alimler, "burada hadd kararlaştırılmıştır. Ama bu haddin (cezanın) ne olduğu belirtilmemiştir. Devlet başkanı olan kimsenin böyle bir durumda cezanın ne olduğunu orta*ya çıkarması gerekmez. îsterse bu hadd Maiz'in hak ettiği bir hadd olsa dahi" diyorlar.
Bir başka grup ise, "burada Allah Azze hadd'i haketmiş olan kimseyi tevbe ettiğinden dolayı affetmiştir. Nitekim "günahından dolayı tevbe eden kimse tıpkı günahsız bir kimse gibidir" kuralına göre, işlediği bir günahtan dolayı Allah Azze'den affedilmesini isteyen ve tevbe eden kimse henüz gücü yetiyorken tevbe etmiş, pişmanlık duymuş ise işlediği günah ondan düşmüş, gitmiş demektir. Tıpkı Allah Azze'nin haklarının kendi yolunda savaşa giden bir muharibin boynundan düştüğü gibi." demektedir. Bizce doğru olan da budur.
Bir adam, ResuluIIah'a (as), "kıble ehlinden bir kadına dokundum (ya*ni onunla oynaştım)" dedi. O sırada, "gündüzün iki tarafında (sabah ve akşam) ve gecenin ilk (yakın) saatlerinde namaz kıl Çünkü, kuşku*suz İyilikler kötülükleri siler götürür. İşte bu, hatırlayanlar (ibret ti*tanlar) için bir hatırlatmadır. (Hud 114)" ayeti indirildi. Adam, "bu ku*ral o kadın için de geçerli midir?" diye sordu. Resulullah (as), "evet, hem de benim ümmetimden bu ayetle amel eden herkes için bu geçerlidir" dedi.
Bu hadis muttefekun aleyhtir.
Ta'zir (azarlama) cezasının gerekli olmadığı görüşünü savunanlar bu ha*disi delil olarak ileri sürüyorlar. Zira burada adamın kadınla oynaşması cinsel ilişki olmaksızın yalnızca ta'zir cezasını gerektirmektedir. Devlet başkanının bu cezayı düşürme, vermeme hakkı vardır. Bu cezanın verilmesi konusunda herhangi bir delil de yoktur. Bu husus araştırılmaya açıktır.
Namaz kılmak üzere evinden dışarı çıkmış bir kadına bir adam saldıra*rak tecavüz etmiş ve ona olan ihtiyacını gidermişti. Kadın bağırınca adam kaçmış o sırada bir başkası kadının yanına gelmişti. Etraftan koşuşanlar ikin*ci gelen adamı yakalamışlardı. Kadına sorulunca, "bana saldıran ve o işi ya*pan bu idi" dedi. Adamı ResuluIIah'a (as) getirdiler. Resulullah (as) onun recmedilrnesini emretti. O sırada kadına tecavüz etmiş olan adam ayağa kal*karak, "o işi ona yapan bendim ey Allah 'in elçisi!" dedi. Resulullah (as) kadı*na, "haydi git, Allah seni affetmiştir" dedi. Adama dönerek iyi sözlerle nasi*hat etti. Sahabeler, "kadının arkadaşını, yani ona tecavüz edeni recmetme-yecek misin?" dediler. Resulullah (as), "hayır, o adam öylesine tevbe etti ki Medine'de oturanlar o tevbeyi yapsalardı hepsinden kabul olunur da affolu-nurlardı." dedi.
Bu hadisi İmam Ahmed ve "sünen" kitapları yazarları kitaplarına aldılar.
Bu fetvadan ve bu hükümden daha güzeli yoktur. Burada şu da söylenebilir: "Öyle ya Allah elçisi nasıl olur da kelime-i tayyibe'yi söyleyen bir kimsenin recmediimesini emreder?"
Şöyle de denilmiştir: "O adam kendi fiilini örtbas etseydi zaten recme-dilmeyecekti. Ama o, yani ikinci kişi yakalandığında kadın, "bana o işi ya*pan bu idi "dedi. Adamsa inkar etmedi. Üstelik kendisini kurtaracak herhan*gi bir delil de ileri sürmedi/Kendisini yakalayan topluluk zaten onu şüpheli bir durumda yakalamıştı. O işi onun yapıp yapmadığı da bilinmiyordu. Yal*nızca kadının, "bu odur" sözüne karşılık onun suskunluğu sözkonusuydu. işte bu deliller bir erkeğin suskunluğu ve kadınla lanetleşmesi sonucu kadı*na hadd cezasının uygulanmasının en güçlü delili sayılmıştır. Burada sözko-nusu edilenler incelenebilir.