Resulullah'a (as) yitik -bulunmuş- develerin durumu sorulunca soruyu sorana, "onlardan sana ne? Buluntu hayvanları kendi hallerine bırak. Nasılsa ayakları var, kendilerine yetecek su depolan var. Sahipleri kendilerini buluncaya kadar ağaçlardan (otlardan)yerler."dedi.
Resulullah'a (as) buluntu koyunların durumu sorulunca, "sahipsiz kay*bolmuş bir koyun bulduğunda onu kendine al, zira o ya senin, ya bir karde*şinin ya da kurdun hakkıdır" dedi.
Bu hadis muttefekun aleyhtir.
Müslim'de geçen hadisin sözleri ise şöyle: "Buluntu bir malın sahibi ol*duğunu iddia edip gelen bir kimse eğer malın niteliklerini, cinsini ve her yö*nünü tanırsa malını ona ver. Eğer bilemezse o senindir." Bir başka lafızda, "(tanıtımdan sonra eğer sahibi çıkmazsa) o malt ye (ondan faydalan). Bila*hare malın sahihi çıkacak olursa bedelini ona öde" ibaresi geçiyor.
Übey b. Ka'b şöyle dedi: Resulullah'ın (as) döneminde, içerisinde 100 dinar bulunan bir kese bulmuştum, onu Resulullah'a (as) getirdim. Resulul-lah (as) şöyle dedi: "Onu iyice tam". Ben de onu iyice tanıdım, sonra tekrar getirdim. Bana yine, "onu iyice tanı" dedi. Onu İyice tanıdım ve dördüncü kez getirdim. Resulullah (as), "keseyi, içindeki paranın miktarını, cinsini iyi*ce öğren. Eğer sahibi gelecek olursa onu verirsin. Eğer sahibi çıkmaz ise on*dan yararlanırsın" dedi.
Bu hadis muttefekun aleyhtir. Lafız Buharî'ye aittir.
Müzeyneli bir adam, Resulullah'a (as) kayıp develerin durumunu sordu*ğunda, "ayakları sağlam; su kabı yanında; ağaçlardan yer, suyunu tekrar depolar. Sahibi gidip bulsun diye onu serbest bırak" dedi. Buluntu koyunun durumu sorulduğunda Resulullah (as), "onu ya bulan alır, ya bir kardeşi-nindirya da kurt kapar. Bulduğunuz yitik koyunları sahipleri gelip alıncaya kadar bir araya toparlayın" dedi. Soruyu soran adam, "otlağından çalınan hayvanın durumu nedir?" diye sorunca, "oradan çalınanın Jiatt iki katıdır. Çalana da ceza verilir" dedi. Su başına çökertilmiş olan hayvanın alınması durumunda yapılması gerekenin ne olduğu sorulduğunda, "su başlarında koruma altına alınmış olan hayvanların çalınması durumunda belirli şart*larda el kesme cezası vardır" dedi. Adam, "ey Allah 'in elçisi/ Bahçeme giren bir hayvan henüz olgunlaşmamış kabuğu içindeki meyvalara zarar verirse bunu nasıl telafi ederim?" diye sordu. Resulullah (as), "eğer korunma altına alınmamış bir şeyi ağzıyla alıp yediyse ona hiçbir ceza gerekmez. Eğer koru*nan bir şey ise zararı iki kattır ve ceza verilir (bağlamak, alakoymak gibi). Biraraya toparlanıp kurutulmuş ve koruma altına alınmış malların çalın*masında belirli şartlara göre el kesme cezası vardır" dedi. Sahabeler, "ey Al*lah 'in elçisi! Herkesin gelip geçtiği yolda bulunan altın ve mal hakkında ne diyorsun?" dediler. Resulullah (as), "onu bir yıl tanıt. Eğer kaybeden kişiyi bulursan ver. Bulamaz isen o senindir" dedi. Adam, "vur kaç taktiği uygula*nan baskınlarda bulunan (ele geçen) mallar hakkında ne diyorsun?" dedi. Resulullah (as), "define ve bu tip mallarda beşte bir devletin hakkı vardır" buyurdu.
Bu hadisi İmam Ahmed ve hadîs kitabı yazarları rivayet ettiler.
Resulullah'tan (as), bir yere tuvalet ihtiyacını gidermek üzere oturan, sonra oradaki bir tarla faresinin yunasından bir dinar çıkaran, sorira bir daha, bir daha ve nihayet 17 dinar çıkaran, sonra da paralan kırmızı bir bez parça*sına (hırkaya) koyarak alıp giden bir adam hakkında fetva istenilmişti. O sı*rada da bir dilenci, hakkında Resululiah'tan (as) fetva istenen adamın tarla faresinin yuvasından çıkardıklarını sardığı bez parçasını tarif ederek geldi ve orada olup biteni Resulullah'a (as) anlattı. Hakkında fetva istenilen adam he*men ortayı çıkarak dilenciye, "buluntu paraların (dinarların) sadakasını al" dedi Resulullah (as) dilenciye, "hayır, onları geri ver" dedi. Sonra paralan bulana dönerek, "buluntu paranın sadakası olmaz. Ama -böyle bir davra*nıştan dolayı- Allah sana bereket verir" dıyç buyurdu. Sonra şöyle devam et*ti, "yoksa sen, elini tarla faresinin yuvasına mı soktun?". Parayı bulan adam, "hayır, sana Hakk't (İslam'ı) ikram eden Allah'a yemin ederim" dedi. Adam ölünceye kadar elindekilerin tükenmediği rivayet olunmaktadır.
Resulullah'ın (as), "yoksa elini tarla faresinin yuvasına mı soktun?" ifa*desi, -Allah bilir- adam elini farenin yuvasına sokarak, yani bir anlamda eşe*rek, kazarak para veya benzeri bir şey çıkarmış olsaydı bunun -islam'dan önce- gömülmüş bir define hükmüne gireceğine işaret etmektedir. Normal o-larak bulduğu için Allah Azze malı bu adama sunmuş ve toprak da bu para*ları helal olan bir tarzda adamın ihtiyacı için oturduğu yere adeta çıkarıp koymuştur. Doğrusunu bilen Allah'tır. Belki de bu nedenle olacak ki, bu a-damın "buldum" dediği paralar bir maden kalıntısı olarak değerlendirilme*miştir. Belki de bu paranın kâfirlere ait gömülü bir definenin parçası olduğu biliniyordu.