Çoğu yerlerde kabirlerin mescid haline dönüştürülmesi bir bid'at olarak yaygınlaşmış, önceki yüzyıllar -kuşaklar- da bu bid'attan nasiplerini almışlar*dır. Acaba bunun haram olmasının türü ve şekli nedir? Bunun gerçekliği na*sıl açıklanmalıdır?
Buharî ve Müslim'de şu hadis yeralmaktadır: Resulullah (as) şöyle bu*yurdu: "Allah Azze Yahudilerce ve Hristiyanlar'a la'net etsin; zira onlar ken*di peygamberlerinin kabirlerini mescid haline dönüştürdüler". Bu hadiste Resulullah bizleri bu işi yapmaktan sakındırmaktadır.
Müslim'de Hz. Aişe'den rivayet edilen bir hadiste şöyle deniyor: "Ümmü Habîbe ve Ümmü Seleme, Resulullah (as), Habeşistan'da bir kilisede bir ta*kım resimler gördüklerini anlattılar. Bunun üzerine Resulullah (as) şöyle bu*yurdu: "İşte bu insanlar (Hristiyanlar ve Yahudiler) her ne zaman araların*dan iyi ve salih bir insan öldüyse hemen onun kabrinin üzerine bir bina kurdular ve orayı mescid (ibadethane) edinerek orasmt gördüğünüz resim*lerle süslediler. Onlar kıyamet gününde Allah katında yaratıkların en kötü-südürler".
Kabirlerin mescid edinilmesi; oralarda kabirlere secde edilmesi veya mezarların üzerine namaz kılınması anlamından daha geniş ve daha kapsam*lı bir anlama sahiptir. Müslim'de bir başka haberde ise şunları görüyoruz: "Kabirlerin üzerlerine oturmayın ve ne onlara karşı, ne de onların üzerle*rinde namaza durmayın".
Beydâvî şöyle diyor: "Hristiyanlar ve Yahudiler kendi peygamberlerinin kabirlerine onların şanlarını ve durumlarını yüceltmek ve onları ululamak için secde ediyorlardı. Onların kabirlerini namaz kılarken kıble ediniyorlar ve onların putlarını yapıyorlardı. Allah Azze onlara la'net etsin".
Sözkonusu ameli kesinlikle reddeden hadisler vardır. Ne var ki burada, anlatılanların sebeplerine işaret eden kanıtlar ortada yoktur. Açık ve anlaşılır olan şudur: Yasaklamanın nedeni (sebep ve illeti), bu işe sürükleyen etkeneri bertaraf etmek ve hiçbir şeye veya kimseye ne zarar, ne yarar verebile-:ek ve ne de herhangi bir şey duyup işitebilen cansızları ululayanların edin*dikleri putlara tapınmaktan, putçuluktan uzaklaşmak ve onlara benzeme-nektir. Ayrıca bu uğurda mal harcanması da çirkin bir şeydir ve boşu boşu*na yapılmış bir iştir.
Hz. Aişe şöyle demiştir: "Eğer bu yasaklama olmasaydı Resulullah'ın (as) kabrini yerden yükseltir, orada bir mescid edinirdim. Ama Kabirlerin mescid edilmesini çirkin görmüştür".
Yine Buhari ve Müslim'in Sahihlerinde geçen bir haberde Habeşistan'daki bir kilisede ne süslemeler, ne de herhangi bir resmin bulun*madığı geçmektedir.
Resulullah (as) şöyle demiştir. "Yahudiler ve Hıristiyanlar ne zaman kendilerinden salih ve temiz bir kimse ölse, onun kabrinin üzerine bir bina inşa eder, orayı kendilerine mescid edinir ve buraları resimlerle süslerler. Bunlar kıyamet gününde Allah Azze'nin katında varlıkların en kötüleridir", Sahih-i Müslim'de Resulullah'tan (as) rivayet olunan Cündüp'ün hadisinde şunlar geçmektedir: Resulullah (as) ölmezden kısa bir müddet önce şöyle dedi: "Kuşkusuz sizden önceki kuşaklar kabirleri mescid haline getirdiler. Dikkat edin sakın kabirleri mescidler haline dönüştürmeyin, ben sizleri bun*dan men ediyorum"}
Müsned'de ise Resulullah'ın (as) şöyle dediği rivayet olunmuştur: "Kıya*met gününde, tanıdığınız yaratıkların en kötüsü kabirleri mescid edinenler*dir". İmam Malik'in eİ-Muvatta' adlı eserinde Resulullah'ın (as) şöyle dediği rivayet olunmaktadır: Resulullah (as) buyurdu ki, "Allah'ım! kabrimi ibadet edilir bir put haline dönüştürme. Allah Azze'nin gazabı kabirleri mescid e-dinen toplulukların üzerinedir".
Sünen kitaplarında hemen hemen aynı haberler yeralmaktadır: Resulul*lah (as) buyurdu ki, "benim kabrimi bayramlık bir şey haline dönüştürme*yin. Nerede olursanız olun bana salavat getirin, zira salavatlannız (duala*rınız) bana ulaşır". Bu hadîs, gerek senet, gerekse de metin itibariyle sahih*tir. Ne var ki Müslümanların nerede olurlarsa olsunlar Resulullah'a (as) getir*dikleri Salavatlarm (duaların) nasıl ulaşacağı bizim için gayb kavramlarından biridir. Gayb ise yalnızca Allah Azze'nin bileceği bir husustur. Bize düşen, gaybı Allah Azze'nin bildiğine ve gaybın gayb olduğuna inanmak, bu husus*ta münakaşaya tutuşmamak yahut hakka haksızlık edecek bir çekişmeye gi*rişmemektir. (Seyyid Cemilî)