19- (2889) Bİze Ebû'r-Kabî El-Atckî ile Kuteybe b. Saîd ikisi fcirdeiı Hamnıad b. Zeyd'den rivayet ettiler. Lâfız Kuteybe'nmdir. (Dedi kî) ; Bize Hammad, Eyyubdan, o da Ebû Kılâbe'den, o da Ebû Esma'dan, o da Sevban'dan naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Resûlüllah (Salîallahii Aleyh ve Sellem) şöyle buyurdular :
«Gerçekten Allah bana yeri topladı da, onun doğusunu batısını gör düm. Hİç şüphe yok ki, ümmetim bana toplanan yerlerin mülküne ulaşa çaktır. Bana kırmızı ve beyaz iki define de verildi. Ben Rabbimden ümme tim için onu kıtlık senesiyle helak etmemesini diledim. Bir de onların üze rine kendilerinden başka bir düşman musallat edip de onların köküne kİb rİt suyu damlatmamasını istedim. Rabbim :
— Yâ Muhammedi Ben bir hüküm verirsem, o geri çevrilmez. Ben üm metin için sana onları umumî kıtlıkla helak etmeyeceğime ve üzerlerin kendilerinden başka olup, köklerine kibrit suyu damlatacak bir düşma musallat etmeyeceğime söz verdim. Velev ki, üzerlerine yerin her tarafır dakiler —yahut yerin memleketleri arasındakiler demiştir— toplanmış o şunlar. Tâ ki, birbirlerini helak edip, birbirlerini esir alıncaya kadar buyurdu.

(...) Bana Züheyr b. Harb ile İshak b. İbrahim, Muhammed b. Müsen-nâ ve İbni Beşşar da rivayet ettiler. (İshak: Ahberana; ötekiler: Hadde-sena tâbirlerini kullandılar. Dediler ki) : Bize Muâz b. Hişarn rivayet etti. (Dedi ki) : Bana tabam, Katâde'den, o da Ebû Kılâbe'dcn, o da Ebû Es-ma'er-Rahabf den, o da Sevban'dan naklen rivayet etti ki: Nebiyyullah (SalteHahii Aleyhi ve Seîlem) :
«Gerçekten Allah Teâlâ benim için yerin topladı. Hatta doğusunu, ba*tısını gördüm. Bana iki defineyi (yâni; kırmızıyla beyazı da verdi)...«buyur*muşlar.
Sonra râvi, Eyyûb'un Ebî Kılâbe'den rivayet ettiği hadîs gibi anlatmıştir.

20- (2890) Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeyhe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah b. Nümeyr rivayet etti. H.
Bize tbni Nümeyr de rivayet etti. LâEız onundur. (Dedi ki) : Bize babain rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Osman b. Hakim rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Âmir b. Sa'd babasından naklen lıater verdi ki : (Şöyle demiş) : ResûlüUah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir gün yayladan geldi. Benî Mua-viye'nin mescidine uğradığı vakit, İçeri girerek, orada iki rek'at namaz kıldı. Onunla birlikte biz de kıldık ve Rabbine uzun uzun dua etti. Sonra bize döndü de ResûlüUah (Sallallahü Aleyhl ve Sellem) şöyle buyurdu:
«Rabbimden üç şey istedim. Bana ikisini verdi. Birini vermedY Rab-bimden ümmetimi açlıkla helak etmemesini istedim, onu bana verdi. On*dan ümmetimi suda boğmakla belâk etmemesini diledim, bnu da verdi. Felâketlerini kendi aralarında vermemesini diledim. Bunu bana vermedi.»

21- (...) Bize bu hadîsi İbni EM Ömer de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mervân b. Muâviye rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Osman b. Hakim EI-Ensârî rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Âmir b. Sa'd, babasından naklen haber verdi ki, babası ResûlüUah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)Ie birlikte as*habından bir taife içinde gelmiş. Resûlüllah (Salîallahü Aîeyhi ve Sellem) Benî Muaviye'nin mescidine uğramış...
Râvi İbnû Nümeyr'in hadîsi gibi rivayette bulunmuştur.
Kırmızı ve beyaz definelerden murad; Acem şahı Kisra ile Roma imparatoru Kayser'in altın ve gümüş hazineleridir.
Bu hadîsler Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in mucizelerinden-dir. Ümmetinin ekseriyetle doğuya ve batıya uzanacağına işaret buyurmuş. Öyle de olmuş. Müslümanlar doğu ile batı arasında bir Okyanusdan diğe*rine kadar hüküm ve saltanat tesis etmişlerdir. Doğu ile batıya nisbetle şimale ve cenuba o kadar fazla ilerlememişlerdir.
Beydâ, asıl ve cemaat demektir. Kuvvet ve mülk mânâsına da kulla*nılır.
Resûlüllah (SalltiVahii Aleyhi ve Sellem)'in duası bereketiyle Teâlâ Haz*retleri onun ümmetine umûmî kıtlık vermemiştir. Bazı yerlerde zaman zaman kıtlık olmuşsa da umûmî îslâm beldelerine nisbetle bunun ehem*miyeti yoktur.
Müslümanlar hic bir devirde sel. su baskım deniz faciası eibi umûmî su felâketlerine de uğramamışlardır. Yalnız Teâlâ Hazretleri Resûl-ü Ek-reminin üçüncü dileğini kabul etmediği için T^lâm âlemi asırlar bovunca kendi aralarından zuhur eden büyük bir felâketle pencelpsppelmislerdir. Bn felâket tefrikadır. Teâlâ Hazretleri Müslümanlara «Tefrikaya düşme*yin...» buhurdu£u halde, mi'slümanlar bu emrin tam tersine hareket etmiş, bu suretle parralana narcalana bııtrünkü hâle delmişlerdir. Bu tefrikanın bitpoe»î oVvoVtur. BilâVis eiin ffectikce biraz daha artmakta ve yeni yeni tefriVa filizleri vetismekf.edir. Bundan dolayıdır ki, busun de£il bir mem*leket halkı, beraberce sofraya oturan bir ev halkı dahi bir fikir etrafında birleşemez hâle gelmiştir.